Ersin Çelik/Yeni Şafak
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
Hemen ifade edeyim, yeni bir açıklama yapmadı Starbucks.
Ancak sitelerinde ‘Starbucks’tan Açıklamalar’ başlığı ve altında 7 Ekim’den bu yana yapılan duyurular, izahat ve sorulara yanıtlar yer alıyor. Google’da Starbucks boykot ve türevi başlıklar yazınca direkt bu beyanların linki çıkıyor. Tıklıyorsunuz, Gazze’deki soykırımdan bîhaber, vahşete “şiddet” diyen, katledilen çocukları, kadınları yok sayan yuvarlama söylemler çıkıyor karşınıza.
Tüm dünyada, yedi aydır devam eden Gazze soykırımının ticari simgesine dönüşen bir markadan söz ediyoruz. Bu marka ki, sadece kahve satmakla kalmamış, kültürel ve sosyal etkileşimin ortak yaşam alanlarını inşa etmeyi ve kapitalizmi kültürel emperyalizmle bütünleştirmeyi başarmış.
Peki, ülkemizde de 653 dükkânı olan ve duyarlı bir kesim tarafından boykot edilen Starbucks neden Gazze soykırımının simgesi oldu?
Elde iki bilgi var;
1- Amerikalı üç arkadaşın 1971’de kurduğu kahve dükkânını 1982’de satın alarak küresel marka haline getiren Herman Schultz bir Yahudi.
Ancak mevcut büyük hissedarı Schultz’un Yahudi olması tek başına Starbucks’ın İsrail’i desteklediği anlamına gelmez. Starbucks’ı soykırımcı İsrail ile yan yana düşüren, ortadaymış gibi sergilenen bir tavır ve aslında tavırsızlık söz konusu.
O da şu:
2- Amerika’daki Starbucks çalışanlarını da temsil eden işçi sendikası Workers United, 9 Ekim günü X hesabından “Filistinlerle Dayanışma” paylaşımı yaptı.
Paylaşım, 40 dakika içinde silindi ya da baskıyla sildirildi. Bu arada Amerika’daki Yahudiler, Starbucks’a karşı hızla harekete geçtiler. Rhode Island eyaletinde bir Starbucks mağazasının vitrinlerine sprey boyayla Davud Yıldızı ve gamalı haç çizildi.
Cumhuriyetçi Senatör Rick Scott ve bazı milletvekilleri, Starbucks’ın boykot edilmesi çağrısında bulundu. Yine Florida eyaletinin Cumhuriyetçi Temsilcisi Randy Fine 11 Ekim’de şunları söyledi: “Starbucks’a giderseniz, Yahudilerin öldürülmesini destekliyorsunuz demektir.”
“Yahudi boykotu” karşısında hızla harekete geçen Starbucks, sendikaya karşı hukuki süreç başlattı. Starbucks adının ve markayı çağrıştıran logosunun kullanılmaması için mahkemeye başvurdu.
Türkiye’deki sitelerinde kalın harflerle, “Starbucks, Filistin’e verdiği destek mesajı nedeniyle sendika hakkında şikâyette bulunmadı” yazıyor olmasına kimse aldanmasın. Şirket, olayların hemen başında sendikayı hedef alarak, “Bu terör, nefret ve şiddet eylemlerini kesin olarak kınıyoruz, Workers United ve üyelerinin ifade ettiği açıklamalar ile görüşlere katılmıyoruz” açıklaması yayınladı.
Starbucks da tüm Batı ülkeleri, liderleri ve şirketleri gibi; Hamas’ın 7 Ekim’deki eylemlerini net bir şekilde terör saldırısı olarak tanımladı. Patronu Yahudi, Amerikalı bir şirket olarak “duruşunu sergiledi” diyebiliriz de.
Bu arada Starbucks, “üzerlerinde oluşan baskıyı” da ilan etmekten geri durmadı. Sendikanın Filistin yanlısı paylaşımıyla ilgili 1000’den fazla şikâyet alındığı, çalışanların düşmanca tavırlar sergileyen müşterilerle karşı karşıya kaldıkları ve tehdit telefonları geldiğini kendileri açıkladılar.
Organize şikâyet bildirimleri, sosyal medya paylaşımları, İsrail destekçisi iki siyasetçinin sert açıklamaları ve bir şubede spreyli eylem… Starbucks’ı “İsrail’in saflarına” çekmeye yetmişti. “Saflarına” diyorum çünkü; iki gün süren Yahudi toplulukları tepkisini dindiren Starbucks, bu arada İsrail’e destek veren şirketlerin boykot edildiği listelerin ilk sırasına oturtulmayı seçmiş oldu.
Aradan geçen 7 ayda Gazze’de dünyanın en vahşi soykırımı işlenirken; hümanist, barışçıl ve sözde terör karşıtı Starbucks, söz konusu İsrail olunca net bir tutum ortaya koymadı. Üstelik, süreçte hisseleri yüzde 16 gerilemesine ve 35 milyar dolar zarar etmesine rağmen…
Starbucks’ın Hindistanlı CEO’su Laxman Narasimhan “İsrail-Hamas savaşının” satışlarına zarar verdiğini itiraf ettiği konuşmasında “İsrail” ifadesini dahi ağzına almadı. Narasimhan, Gazze’de sivil ölümlerin 20 bini bulduğu aralık ayının son günlerinde, yatırımcılarla yaptığı görüşmede ABD’deki Starbucks şubelerindeki müşteri kaybının nedenini “Ortadoğu’daki olaylar” ifadesiyle izah edebildi.
Tüm bu süreci neden özetlediğime gelecek olursam… İnsanlık için saflar artık netleşiyor. İsrail her geçen gün yalnızlaşıyor. Batılı halklar, Gazze soykırımını izlemenin ötesine geçerek, ait oldukları toplumların ve ülkelerin kaybettiği insanlığı aramak için sokaklara dökülüyorlar. Amerika’da üniversite gençleri ve akademisyenler Siyonist tahakkümün duvarlarını kırarak büyük cesaret sergiliyorlar. Geleceklerini, kariyerlerini yakmak pahasına, belki de tarihin akışını değiştirecek eylemlere imza atıyorlar.
Dünyada 2 binden fazla dükkânı olan ve başta Türkiye, Müslüman ülkelerde pazar payını elinde tutan Starbucks ise hâlâ kelime oyunlarıyla Gazze’deki vahşeti geçiştirmeye çalışarak, yedi ayda ettiği zararı telâfi etmenin formüllerini arıyor. Bu arayışta, İsrail’e karşı net bir tutum ortaya konulmaması ve Gazze’deki soykırımın asla dile getirilmemesi, bizler için Starbucks’ın kimden yana olduğunun en büyük delili olabilir.
İlk çeyrek bilançoların açıklanmasının ardından, Starbucks CEO’su Laxman Narasimhan yine Gazze’deki soykırıma değinmeden, “Önceki çeyrekteki ters rüzgâr sürüyor. Bu çeyrekteki performansımız hayal kırıklığı yarattı ve beklentilerimizi karşılamadı” değerlendirmesini yaptı.
O halde, rüzgârın sertleşerek estiğini gören fakat devasa şirketini nereye sürüklediğini kestiremeyen bir CEO ve kurumsal anlayış mı var karşımızda, yoksa en az Netenyahu kadar bilinçli, Siyonist askerler kadar “kahveye” susamış, kapitalizmin kendisi kadar vahşi bir ideolojik anlayış mı?