Yeni yerleşim birimlerinin yapılmasının dondurulması meselesi barış görüşmelerinin önündeki engellerden birisi olarak dururken bu engellere bir yenisi daha eklendi:
İsrail’e sadakat yemini. Sanki bunlar barış çabalarını sekteye uğratmak için Lieberman’ın uydurduğu yeni taktikler. Aslında bunlar demokrasi adı altında faşizmin ayak sesleri. Bu adımla birlikte 7 milyonluk İsrail’in yüzde 20’sini oluşturan Filistinliler (48 topraklarında yaşayanlar) otomatik olarak ikinci sınıf vatandaş haline gelmiş oluyorlar. Zira bu onlara yönelik. Yahudi asıllı İsrail vatandaşlarının böyle bir yükümlülüğü bulunmuyor. Nedeni de dönüş yasasının onları bu yükümlülükten tamamen azat etmesi. Aile birleşmeleri vesaire üzerinden İsrail vatandaşı olacak olan Filistinliler ise zorunlu olarak Yahudi ve Demokratik İsrail’e sadakat yemini etmek zorundalar. Bu sadakat yeminiyle birlikte İsrail de katıksız bir biçimde Yahudi devleti ilan edilmiş oluyor. Şüphesiz bu hasta bir kafanın ürünüdür. Bu yemin yasası İsrail’de yeni bir kabine çalkantısına neden olmuştur. Zira, iddialara göre Lieberman’ı memnun etmek isteyen Netanyahu yasanın arkasından yuvarlanmıştır. Daha doğrusu İşçi Partili bakanlara göre, Netanyahu, Lieberman’ın arkasından sürükleniyor. Bazı Likudçu ve İşçi Partili bakanlar bu tasarıya karşı çıkmışlar. Hatta İşçi Partisinin ileri gelenleri kendilerinden habersiz tasarının yasalaşması konusunda Netanyahu ile anlaştığı için Ehud Barak’ı paylıyor ve istifasını istiyorlar. Ehud Barak ise kendisini kurtarmak için manevra yaparak yemin metni üzerinde bazı teknik değişiklikler istiyor.
¥
Kabine toplantısında konuşan Netanyahu ise tasarıya desteğini tekrarlayarak, “İsrail devleti Yahudi halkının ulusal, tüm halklarının ise demokratik devletidir. Bugün ne yazık ki, pek çoğu Yahudi halkıyla anavatanları arasındaki tek bağı ve hatta Yahudi halkıyla devletleri arasındaki ilişkiyi bulanıklaştırmaya (blur) çalışıyor.” ifadelerini kullanıyor. Netanyahu, kimsenin demokrasi konusunda kendilerine ders veremeyeceğini de savunuyor. Halbuki, bağlılık veya sadakat yemini daha önce göçmenlere karşı kimi Avrupa ülkelerinde gündeme getirilmiş ve tepki toplamıştı. Avrupalıların uygulamaya çekindikleri bu hususu Avrupa ve Batı’da aynı sıkıntılarla karşılaşmış İsrail’in gündeme getirmesi ibret vesilesi olsa gerek. Bu durum, kurbanın güçlenince celladının yerine geçmesinden başka bir anlam ifade etmemektedir. Araplar ile Yahudiler arasında ortak yaşamı savunan İbrahim Fonu’ndan Roni Schocken yasanın korkunç olduğunu ikrar ediyor. Arap asıllı İsrail Parlamentosu vekillerinden Ahmet Tıbi de kararı ve yasayı kışkırtıcı bulmuştur. Esasında, yasa Demokles’in kılıcı gibidir zira seçimler öncesinde böyle bir yasa teklifini ortaya atan Avigdor Lieberman olmuştur. Amacı, sadakat ve bağlılık yemininde bulunmayı reddedenlerin vatandaşlıktan atılmasıdır. Bu da gösteriyor ki, İsrail küçük bir bahane ile Arapları diyarlarından ve yurtlarından sürmeyi ve atmayı tasarlamaktadır. Kimilerine göre, bu artan Arap nüfus baskısını dizginleme ve dengeleme arayışı sonucu olarak benimsenmiş bir tasarıdır. Potansiyel Arap nüfus artışına mukabil alınmış kanun mahiyetinde bir tedbirdir. Sözgelimi, İsrail’in kuruluşunu felaket olarak nitelendiren yani Nakba’yı itiraf edenler İsrail’e sadakatsizlikle karşı karşıya gelebilecek ve böylece İsrail vatandaşlığını kaybedebileceklerdir.
¥
İşçi Partili bakanlardan Avishai Braverman bu tasarının yasalaşması halinde içeride Arapların kışkırtılacağı ve dışarıda ise İsrail’in daha çok tepki çekeceğini ve imajının daha da yıpranacağını öngörmektedir. Braverman’ın kabine ve partili arkadaşlarından Yitzhak Herzog da Haaretz gazetesine yaptığı değerlendirmede, bu yasanın faşizmin toplumun kenarlarını aşındırdığını gösterdiğini ifade etmiştir. 22 bakandan 8’i tasarıya karşı çıkmıştır. Bunlar arasında Menahem Begin’in oğlu Benny Begin, Netanyahu’nun Yardımcısı Dan Meridor, Michael Eitan gibi isimler bulunuyor. Bu tasarının kanunlaşmasıyla birlikte 1897’de ‘Basel’de bir Yahudi devleti kurdum’ diyen Herzl’in kehanetleri gerçekleşmiş oluyor. Daha Basel’de Herzl devletinin adını Der Judenstat yani Yahudi Devleti koymuştur. Ve bu isim bugün kehanet düzeyinden hakikat düzeyine ya da potansiyelden gerçeğe çıkmaktadır. Aynı ibareyi bir başka biçimde Avigdor Lieberman kullanmakta ve o da Yahudi Evi anlamında partisinin adını Yisrael Beituna olarak telaffuz etmektedir. Bu yasa vesilesiyle partisinin adını İsrail’e de vermiştir. Bu bağlılık yemini yasasını en fazla destekleyen iki partiden birisi Yisrail Beituna diğeri de dini Şas Partisidir. İsrail’in kenarı merkezini ele geçirmiş ve İsrail’in istikbaline damgasını vurmuştur. Buna mukabil kimse Daru’l İslam’ı savunmuyor. Daru’l Yahud ise fiiliyata geçtiği gibi, savunucuları da bir hayli fazla.
YENİ AKİT