İran ağzındaki baklayı çıkardı ve gerçekten de Esat'a fiilen yardım ettiklerini itiraf etti. Bu açık bir biçimde Suriye'nin içişlerine karışmaktır. İran olmasaydı Rusya'nın desteğinin bir anlamı olmaz ve Esat şimdiye kadar on defa diz çöker ve devrilirdi. İran kaya gibi arkasında duruyor. Son sıralarda Ahmet Cenneti gibi 'radikal İranlı din adamları' Mısırlı Kıpti Nakoula Basseley Nakoula konusuyla epey ilgililer ve Suriye'nin sözde Müftüsü Ahmet Bedreddin Hasun gibi hem bir taraftan Kaide'ye ver yansın ederken diğer taraftan da Kaide türü Batılı hedeflere fedai ve intihar saldırıları düzenleyeceklerini duyurmaktan çekinmiyorlar. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Oysa ne Batılılara ne de Yahudilere cesaretleri var; varsa yoksa kendi halkının üzerine ölüm kusuyorlar. Merd-i Kıpti gibi şecaat arz ederken sirkatlerini söylüyorlar. Ahmet Cenneti de aynı yoldan gidiyor ve Hasun gibi diliyle ateş saçıyor gürlüyor ama yağmur yok. Daha önce de Selman Rüşdi hakkında aynısını yapmışlardı, gerisini getirmemişlerdi. Irak'ta olduğu gibi ölüm mangalarıyla sadece Sünnileri öldürmeye güçleri yetiyor. Zira Sünnilerin merkezi otoritesi de yok, hamileri de! 2008-2009 yılında İsrail'e binlerce Besic yani gönüllü göndereceklerini vaat etmişlerdi. Yine boş çıkmıştı. Onlar, gönüllüleri İsrail'e değil de Suriye halkının üzerine gönderdiklerini kendileri itiraf ediyorlar. Selman Rüşdi'yi tehdit ettiler de ne oldu? Şöhretini artırmaktan başka ne işe yaradı? İşlerine gelince örtülü eylem, gelmeyince reklam yapıyorlar! Adam İran üzerinden kazandığı şöhretle gelirine gelir kattı ve bal yağ içinde yüzüyor. Orhan Pamuk'un Ermeni ve PKK meselesi üzerine söyledikleriyle aynı yoldan gitmesi gibi. Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz. Hâlâ İslam alemini sözle kandırmaya çalışıyorlar. Müslüman bir delikten iki defa geçmeyeceğine göre her defasında İran'a aldananlara ne demeli?
¥
Suriye halkı İran'ın boyasını ve foyasını meydana çıkardı. İran, Selman Rüşdi'den sonra Nakoula Basseley Nakoula'yı hedef tahtasına oturtsa da bu laflar blöften ibaret. Şam'daki Beşşar rejimi Selman Rüşdi ve Nakoula Basseley Nakoula rejiminden farksız ama İran 19 aydır bu rejimi var gücüyle besliyor ve destekliyor. Hür Suriye Ordusu'nun danışmanlarından Basım Dada, 19 aydır Suriye'de Allah hakkı peygamber hakkı tanınmadığını ve bütün kutsallarının çiğnendiğini ama buna gerektiği kadar tepki gösterilmediğini söylüyor. Müslümanların Masumiyeti filminin Suriye'de 19 aydan beri gösterimde olduğunu söylüyor. Hem de İran'ın katkılarıyla!
(http://www.islammemo.cc/hadath-el-saa/elfilm-elmosye/2012/09/15/155688.html). Caferi ise halkı destekleyenleri utanmazlıkla suçluyor. Devrim Muhafızlarının Başkomutanı Muhammed Ali Caferi, Suriye ve Lübnan'da askeri uzmanlar ve subaylar bulundurduklarını itiraf etti. Suriye'de resmi bulunduruyorlar da acaba Lübnan'dakiler resmi mi? Yoksa orasını çiftlikleri olarak mı görüyorlar? İtiraf etmese de zaten sık bir biçimde İranlı askeri uzmanlar Hür Suriye Ordusu tarafından enseleniyor. En son Salahaddin semtinin yeniden ele geçirilmesi sırasında bir İranlı subay daha öldürüldü. Zaten İranlı keskin nişancıların varlığı Dera'dan beri biliniyor. En son Azez'de bu keskin nişancılardan bazıları öldürülmüştü. Kimi verilere göre İran Suriye'de 12, kimi başka verilere göre 20 bin asker bulunduruyor. İran, Suriye halkından ne istiyor ve niye düşmanlık yapıyor? İranlı komutan Kudüs Ordusunun bazı mensuplarının 'danışmanlık' göreviyle Suriye'de olduğunu kabul etti. Bu, Humeyni'nin politikalarını devam ettirmektir. Suriye ile bir olup İsrail'i vuracaklarına aksine İsrail (2007) Deyri'z zor'da olduğu gibi tek yanlı bir biçimde bunları vurmaktadır. Blöften başka İsrail'e yol bulamayanlar Müslüman halkın kanını dökmekte bir beis görmüyorlar.
¥
Humeyni de 'İsrail'e ulaşmak için' 8 yıl Irak'la savaşmıştı. Suriye ile en az 30 yıldır müttefikler ama İsrail'e karşı müşterek hareketleri olmadı. Lakin İsrail'e ulaşmak için 30 yıldır Müslüman halklarla savaşıyorlar. Esasen Suriye rejimi İsrail ile İran'ın ortak rejimidir veya ortak dostudur. Beşşar İran'ın Şam'daki aktif, İsrail'in de pasif adamıdır. Netanyahu Jerusalem Post gazetesine yaptığı değerlendirmede Suriye rejiminin geleceğinden kaygılı olduklarını dillendirmekte ve giden rejimin yerine ılımlı laik bir model mi yoksa aşırılık yanlısı İslamcı bir model mi geleceğini merak etmektedir. Kaygısı İslam karakterli bir rejimin işbaşına gelmesidir. İran da hep dikotomik alışkanlıkla Sünni olan her şeyi ya yanlış ya da aşırı görmektedir. Suriye'deki gelecek rejim İsrail, İran, Rusya ve İsrail'den dolayı da Batı'nın bir kısmını kaygılandırmaktadır. Bundan dolayı da Suriye Hür Ordusu'nu silahlandırma konusunda hevesli değiller ve şimdiye kadar havanda su dövdüler. İran ise bütün gücüyle Suriye rejiminin arkasında duruyor. Bu kadar ciddiyetle İsrail'e yönelselerdi Humeyni'nin dediği gibi onu tükürükle boğarlardı. Lakin Suriye halkının arkasında kimse yok. Olsaydı herhalde şimdiye kadar bu rejimin yerinde yeller esiyor olurdu. İran sadece Suriye halkının içişlerine değil, bütün bölgenin içişlerine karışmaktadır. PKK'nın aktif hale gelmesinde İran'ın rolü tartışmasızdır. PKK'yı onlar desteklemiyormuş! Külahıma anlatsınlar! Yüzümüze baka baka yalan söylüyor ve hâlâ içimizde birileri bile bile onların yalanlarına alet oluyor. Bahreyn Şiilerini kışkırtanlar da onlar. Şimdi İranlı Vekil Muhammed Kerim Abidi, Kuveyt'te bir karışıklık olması halinde Kuveytli Şiileri korumak için müdahale edeceklerini duyurdu. Zaten Kuveyt'i karıştırmak isteyen de kendileri değil mi? Karıştırdıktan sonra da demek ki durumdan vazife çıkartacaklar! Kuveytli Vekil Velit Tabatabai İran'ın yardımıyla Kuveytli Şiilerin sıfır saate ve İran'ın yardımıyla darbe yapmaya hazırlandıklarını duyurmuş ve elindeki belgeleri resmi makamlara teslim etmişti. Gerçekten de İran ateşle oynuyor.
'Büyük İsrail'in kimliğini yeniden düşünme vakti geldi. Büyük İsrail'in hedefi, dini iddialarla Nil ile Fırat arasındaki toprakları ele geçirmek değil midir? Peki! Gerçekte bu hedefe bugün kim daha yakın veya kim ulaşmak istiyor? Bu sorunun cevabı sizi Büyük İsrail'e götürecektir!