İsrail ve Ergenekon

Abdurrahman Dilipak

İsrail hükümeti kendi kutsalına ihanet ediyor.. İsrail’in devleti, İsrail: Yakub (as)’ın manevi mirasına ihanettir..

O bayrağın remzi Süleyman Aleyhisselamın mirasına ihanettir..

Hep “Kahrolsun İsrail” derken Atam İbrahim b. İshak b. Yakubu hatırlarım.. Hz. İsmail’in yeğeni olan Yakub’u.. İsrail bayrağı yakılırken Hz. Süleyman’ın mührü olan 6 köşeli yıldız gelir aklıma.. Hem zaten, biz onların kutsalına tecavüz etmeyecektik hani, sonra ya onlar da bizim değerlerimize tecavüz ederlerse! Açın, bakın kitaba! Hani şu, Hz. Musa’nın asası, Hz. Davud’un kılıcı ile birlikte Hz. Süleyman’ın mührünü de elinde bulunduracak olan Mesih ve Mehdi rivayetleri gelir aklıma.. Gerçekten altın çamura düşmekle, kadri kıymetten de düşer mi?

İsrail hükümeti, bugünkü tavrı ile olsa olsa, Yakub aleyhisselamı değil, onun, Yusuf’u öldürmek için plan yapanların mirasına sahip çıkmaktadırlar.. Yusuf’u öldürmek yerine kuyuya atma fikrini ortaya atan o 11 kardeş’ten biri olan Yahuda’nın bile izinde değil.

Ham’ın elinden Sam’ı kim kurtarmıştı? Hz. Nuh ne demişti Yafes’e: “Çadırın geniş olsun”. Peki Sam’a ne demişti: Yafes’in çadırında oturasın..

Hz. Allah, Hz. Nuh’a, gemiye binmeyen oğlu için “o benim evladımdı” deyince ne demişti: “Hayır, o senin soyundan değil.” Ancak mü’minler kardeşti değil mi? Hz. İbrahim’e babası Azer için bile dua izni verilmemişti..

Bugünkü Siyonist inkarcılar Yakub’un soyundan değil. Yakub’un soyundan olanlar muvahhid mü’minlerdir.. Değil mi ki, biz zaten hepimiz Adem’deniz.. Biz hepimiz Nuh’un gemisinde buluşanlar değil miyiz? Siyonistler kendilerine bir ata nisbet edeceklerse, Kabil’in ve Ham’ın kapısını çalmalıdırlar.. Onlar olsa olsa kendi uydurdukları Lilith’in soyundandırlar belki de! Yoksa nasıl peygamberlerine iftira edebilirlerdi ki, Kendi elleri ile yazdıklarını Allah’a isnat edip, kendi azizlerinin kanlarını ellerine bulayıp, kendi kitaplarındaki “dinle ey İsrail” diye başlayan laneti hak edebilirlerdi ki!

Meryem manevi anlamda benim de annemdir. Tıpkı Zekeriya Aleyhisselam’ın eşi Helen gibi. Ya da Hz. Yusuf’un dünyalar güzeli kızı, Eyyub aleyhisselamın eşi Rahime sultan gibi.. Ayşe de annem, Hatice de. Fatıma da benim annem Rukiyye de. Haacer de benim annem, Sara da. Ben Hz. Havva’nın çocuğuyum çünkü..

Ben her gün Kur’an okuyorum. Zaman zaman da İncil ve Tevrat okurum. Mormon İncili’nden Buda öğretisine kadar birçok dini metin hemen masamın ucundadır.. Siyonistlerin kendi kitaplarını okuduklarını sanmıyorum..

Hem doğduğum ana babayı, doğduğum zamanı, doğduğum mekanı ben mi seçtim?. Hepimiz Allah’tan geliyoruz ve ona döndürüleceğiz. Yaptığımız ve yapmamız gerekirken yapmadığımız her şeyin hesabını vereceğiz. Hepimiz Adem’in çocuklarıyız ve bedenimiz topraktandır.. Hz. Ali zamanında Mekke’de doğup ehli beyte kılıç çekenlerdenseniz vay size. Stalin zamanında Moskova’da doğup Şeyh Şamil’in askeri iseniz ne mutlu size!

İsrailoğulları asırlardır ne zaman sıkışsalar, Yafesoğulları’nın çadırına koştular.. Korkarım onlar şimdi sığındıkları çadıra ihanet ediyorlar.. O zaman bu onların zeval vaktinin geldiğinin işaretidir..

Kimbilir vakit, haber verilen o büyük felaket zamanıdır.. Ve İsrail yöneticileri halkını kendi felaketlerine sebeb olacak, haber verilen, kendi sonlarını getirecek olan felaket mezbahalarına sürmektedirler..

Bu gidişe bir dur diyecek, akıl, iz’an, feraset, vicdan ve sezgi sahibi kimse yok mu? Birilerinin İncil’de sözü edilen, uçuruma doğru koşan, “içine cin girmiş domuz sürüsü” gibi sağa sola saldıran yeni bir dünya savaşının fitilini ateşlemeye çalışan bu zalim topluluğa, Allah’ın laneti ve gazabı kendilerine ulaşmadan “dur” demesi gerekiyor..

Benim şimdiye kadar ne demek istediğimi Tevrat okuyanlar anlamış olmalıdırlar..

Ey Yakuboğulları! Uydurma bir siyasi ideoloji, dünya iktidarı ve serveti karşılığı nasıl da, çabucak kutsalınızı ayaklar altına aldınız öyle. On emre bile uymadınız. Vay size! Hadi şimdi çağırın yardım edicilerinizi de sizi alıp kurtarsınlar Allah’ın elinden.. Sırtınızda cehennem ateşinde metal eriyiğine dönüşecek ya da kül olacak, altın ve paralarınızla cehennem çukurlarından bir çukura, yokuş aşağı koşar gibi gidiyorsunuz..

İsrail’in Türkiye’ye karşı kabadayılık taslaması, onlar için göreceksiniz pahalıya patlayacak. Özür dilediler ama, bu tavırlarını devam ettirecek olurlarsa, önlerine konulacak fatura ağır olacak..

Zaten bir gün bu fatura masaya konacaktı.. MOSSAD’ın Türkiye üzerinden gerçekleştirdiği operasyonların sayısı az değil.. Ergenekon, terör ilişkileri de öyle. Irak üzerinden gerçekleştirilen operasyonlar. Kıbrıs üzerinden yürütülen operasyonlar..

Bunların ilk farkına varanlardan biri de Hasan Fehmi Güneş’ti.

İsrail’in Ergenekon’la ilişkisi, Ergenekon’un PKK ile ilişkisinden çok daha derindir..

MOSSAD’ın izi sürülecek olursa, oradan CIA, FBI, MI5, Alman, Fransız, İtalyan istihbaratına, SAVAK’a da ulaşabilirsiniz.. Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, STK, Bürokrasi ağında MOSSAD’ın da etkin bir yeri var.. MOSSAD birçok başka ülke istihbaratı içinde de kendine yer bulabilen bir örgüt..

Türkiye’deki darbeler konusunda hep ABD’den, CIA’nın rolünden bahsedilir. Araştırın, Türkiye’deki darbelerde MOSSAD’ın rolü olmayan tek bir darbe var mı?

İsrail’in özür dilemesi ile bu tartışma bitmeyecek. Varolan güven krizi daha da derinleşti.. “ABD, TÜRKİYE ve İSRAİL 1958 yılında Türkiye’de bir İsrail üssü kurulmasına karar vermişti. MOSSAD elemanları CIA ile birlikte o dönemde kurulan Özel Harp elemanlarımıza eğitimi birlikte veriyordu” iddiasının ardından sorulacak daha bir sürü soru var.. Cevabını arayan sorular ise kozmik odada, dünün derin siyasi arşivlerinde gizli..

CIA’yı gözümüze o kadar çok yaklaştırıyorduk ki, İngiliz ve İsrail istihbaratı hep arkada kayboluyordu.. Bu arada Erdoğan’ın Moskova ziyaretini çok önemsiyorum.. Stratejik İşbirliği anlaşması da son derece önemli..

Rusya Ortodoks bir ülke. Stalin Rusya’nın başında oturabilir. Bu siyasi bir roldür.. Halk manevi yönden Patrikhaneye bağlıdır. Patrikhane ise İmparatora.. Bizantinizmin kuralı budur.. Erdoğan ve Gül, bu anlamda Doğu Roma’nın varisi olarak, özel ve ayrı bir yere sahip.. Ama gel gör ki, Heybeliada, Patrikhane’nin ekümenik hakları konusuna takılıp kalıyoruz.. Bu konuda onlar istemese bile bizim teşvik etmemiz gerek onları aslında!

Tekrar söyleyeyim, her din topluluğunun öğrenim hakkı vardır ve her din ekümeniktir.. Patrikhane bizim şansımızdır.. Bana kalsa hemen Ortodoks Bank da kurulmalı.. Patrikhane anayasal statüde devlet başkanına bağlı özerk bir yapıya dönüştürülmeli..

Bizimkiler Fatih’in Patrikhane’nin başı olduğu, Ermeni Patrikliği’ni Fatih’in kurdurduğunu, Süryani Patrikliği’ni ise Hz. Ömer’in kurdurduğunu bile bilmezler.. Ne Osmanlı millet sistemini biliyoruz, ne Mezalim Mahkemelerini, ne de fütüvvetnamelerden, siyasetnamelerden haberimiz var.

Hadi Erdoğan, yapmıyorlarsa hadi Numan Kurtulmuş, sen yayınla şu siyasetnameleri.

Biliyor musunuz, İsrail hükümetinin gücü, bizim cahillik, korkaklık, tefrika ve tembelliğimiz kadar büyüktür.. Çünkü, karanlık aydınlığın yokluğudur. Işık gelince karanlık yok olur, zaten karanlık yok olmaya mahkumdur. Bu arada konuyla doğrudan ilgisi yok ama M. Gülcü’nün görevden alınması “İsrail sazanlarının bir başarısı” dersem ne dersiniz?

Değil mi ki, Allah (cc) bizi yeryüzünün varisi kılmak istiyor, adaletten, barıştan, özgürlükten yana bir düzen kurmak, mazlumlara yardım etmek ve zalimleri cezalandırmak için, havayı, suyu, toprağı korumak için.. Bu noktada şunu belirtmekte fayda var: Bir kavme olan düşmanlığımızın bile, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi gerek. Ve herkesin kendi mal, can, namus, akıl, inanç ve neslinden emin olması gerek.. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı durmamız gerek. Yoksa bizim ötekilerden ne farkımız kalır ki!

Hani İsrail hükümeti böyle yapmasa, Ergenekon olmasa nasıl anlayacağız bütün bunları?

“Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın / Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.”

Selam ve dua ile.

VAKİT