İsrail, Suriye’yi mi Vurdu ÖSO’yu mu?

“İsrail, Suriye’yi vurdu” şeklinde son dakika haber geçen ajanslar nasıl dezenformasyona uğratıldı?

İsrail’in vurduğu yer askeri araştırma merkezi değil, ileri teknolojik silahların Esed rejimi tarafından saklandığı askeri bir depo idi. Muhalif güçlerin ileri teknolojik silahlara sahip olmasını engellemek isteyen İsrail, nokta atışıyla kendi güvenliği için tehlikeyi bertaraf etti. 

ASLAN DEĞİRMENCİ’nin yorumu:

Suriye’deki baskıcı Esed rejiminin yaklaşan sonu terör devletini fena panikletti. Başından bu yana Arap Baharının Suriye’de başarılı olmasını istemeyen bir İsrail olduğunu biliyoruz. Hatta defalarca muhalifler ile görüşmeye çalışan İsrailli diplomatların başarılı olmadığı da belirtiliyor. Onun ötesinde çok sağlam bir kaynaktan edindiğim bir bilgiye göre geçtiğimiz 2012 Kasım ayında muhalifler ile görüşmeyi başaramayan İsrailli diplomatlar araya farklı ülkelerin temsilcilerini sokarak bir şekilde bazı muhalif gruplara “Bizimle anlaşın, istediğimiz şartları yerlerine getirin, mücadelenize destek verelim” teklifi götürdü. Emperyalizm işbirlikçisi diktatörlerin yıkılışı karşısında iyice panikleyen İsrailli diplomatların ön şartı ise “Golan tepelerini unutun, Müslüman Kardeşler ile aranıza sınır koyun” şeklinde olmuş. Teklifin Fransız diplomatlar tarafından iletildiği muhtemel ama bilgi kaynağıma bunu doğrulatamadım.

-İlk hamle Golan tepelerinden-

Teklifi anında geri çeviren muhalifler ile heyet arasında görüşmelerde kısa bir gerilim de yaşanmış. Muhaliflerden açıkça, “ABD-İsrail çıkarlarına hizmet edilmeden meşru muhalefetimizi sürdüreceğiz” mesajını alan heyet arkasına bakmadan yola düşmüş. Tabi yola düşmeden terör devleti İsrail ‘B’ planını devreye koymuş.  Golan tepelerini işgalden kurtarmaya kararlı gözüken muhaliflerin direnişini kırmak adına saldırı stratejisi devreye sokulmuş.

-Danışıklı dövüş-

Süreci biliyorsunuz… Hatırlayalım. Muhalifler yönlerini işgal altında olan Golan Tepelerine çevirmişti. Hatta Golan yakınlarında çatışmalarda başlamıştı. Muhalifler ile çarpışan rejim askerleri ise Şam’dan gelen emir ile Golan tepelerine taciz atışı yapmışlardı. Terör devleti ise önce uyarı ateşi açmış ardından Suriye'ye ait bir seyyar topçuyu doğrudan vurmuştu. Danışıklı dövüş başlamışken, projeyi çözen muhalifler ateş çemberinden çıkarak süreci izlemeye almışlardı. Çünkü ÖSO rejim güçlerini bölgede sıkıştırmış, ablukaya almış son hamleyi yapacakken, İsrail’den Suriye’ye saldırı gelmişti. Tam bir kurtarma operasyonu ile karşı karşıya kalan ÖSO, ilk defa geri adım atmıştı. İsrail’in Esed güçlerine verdiği destek de açıkça deşifre olmuştu. İsrail bu hamlesinin ardından bu kez direk olarak ihvan ile diyalog yolu aramaya başladı. İlk deneme Mısır’a oldu. Mısır kapıları tamamen kapatınca bu kez BM’yi devreye sokmaya çalıştı. BM’nin bazı temsilcileri İsrail’in güvenliğini sağlamak adına muhalifler ile görüşme gerçekleştirdi. Ancak yine olmadı. Ve direnişte bu süreçte tüm Suriye’ye yayıldı.

-C Planı devreye girdi-

Bunların hepsi 2012 Kasım ayının ilk 3 haftasında yaşandı. ‘B’ planı da tutmayan İsrail, kanlı ‘C’ planını devreye soktuğunda tarih 14 Kasım’dı. İsrail bu kez Gazze'yi vuruyordu.  İlk hava saldırısında Hamas'ın askeri lideri Ahmet el-Caberi'nin de aralarında bulunduğu 11 kişi öldü, 94 kişi yaralandı. Her yeni güne yeni ölümler ile uyanıyorduk. Ancak direniş daha bir güçlüydü. Saldırılara Filistin füzeyle karşılık veriyordu. Daha önce İsrail’in hiç alışık olmadığı bir şekilde Mısır’dan da çok yüksek ses ile kınamalar yükseliyordu. Türkiye ve Arap ülkelerinden gelen tepkiler de İsrail’i ve müttefiklerini derinden sarsıyordu. Arap Baharının etkileri meyvesini vermiş, İsrail eskisi kadar katliam yapmanın kolay olmadığını görüyordu. Kayıplar vermeye de başlamıştı. Kendi halkı ise kaos içersinde çoktan sığınaklara kapanmıştı. Ancak Batı’dan gelen destek, ABD’den aldığı güç ve BM’nin duyarsızlığından cesaret alan İsrail katliamlarını birkaç gün daha sürdürdü. Ama olmuyordu. Yolunda gitmeyen bir şey vardı. Diktatörlerin devrilmesiyle kendini bulmaya başlayan Ortadoğu İsrail’i artık kınamıyor açıkça uyarıyordu. Bir yandan da intifada sesleri yükseliyordu. Ve İsrail açıktan ateşkes istedi. ‘C’ planı da yerle bir olmuş; Suriye’yi kaybetmek istemeyen İsrail, bir kez daha yenilmişti.

-İşte D planı-

Mısır’ı kaybeden, Filistin'in BM'de devlet olarak tanınmasını engellemeyen İsrail, Suriye’yi her şeye rağmen kaybetmek istemiyordu. Yorulan, umudunu yitiren Suriye ordusunu diriltmek zorundaydı. Tabi danışıklı dövüşün içine başka ülkeleri de almalıydı. ‘D’ planını uygulamaya koydu: Suriye'deki askeri bir merkeze saldırı düzenledi. Ajanslar orayı Suriye’nin askeri araştırma merkezi olduğunu geçti. Büyük bir dezenformasyonun kurbanı olmuşlardı. Çünkü orası gizli bir silah deposuydu ve bazı muhalif güçler oraya doğru ilerliyordu. Tabi Hizbullah’ın da gözü o depodaydı. Her ikisi de İsrail için tehdit oluşturduğundan hedef atış ile depo ve silahlar yok edildi. İsrail bir taş ile iki kuş vurmuştu. Medya ‘İsrail, Suriye’yi vurdu’ şeklinde haberler geçerken, onlar kendisi için tehdit oluşturan ileri teknolojik silahları yok etmişti. Tehlikeyi bertaraf etmekle beraber Suriye rejimin ömrünü biraz daha uzatmayı başarmıştı. MİLAT

----

İLGİLİ YORUMUMUZ İÇİN:

Esed; Halkına Aslan, Siyoniste Kedi

 

Yorum Analiz Haberleri

Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!