Türkiye-Suriye ortak askeri tatbikatına ilişkin dünkü yazımın bir yerinde, 'Bu tatbikat Suriye ordusunu NATO-İsrail ile entegre etmeye matuf bir çabadır' gibi komplo teorilerinin üretilebileceğini (fakat benim böyle bir şeye ihtimal vermek istemediğimi) söylemiştim.
O satırları yazarken İsrail Saldırı Bakanı Ehud Barak'ın konuyla ilgili açıklamasından henüz haberdar değildim.
Barak, bu türden komplo teorilerini peşinen 'tekzip' etmiş.
Demiş ki:
"Türkiye ve Suriye tarafından gerçekleştirilen ortak askeri tatbikat bizim açımızdan rahatsız edici bir gelişmedir."
Ne güzel.
Ama daha güzeli de var:
İsrail Bar-İlan Üniversitesi Begin-Sedat Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü Prof. Efraim İnbar, Jerusalem Post gazetesine verdiği beyanatta, "Türkiye'nin bölgedeki Müslüman ülkelere yakınlaşma yolculuğunda yeni bir kilometre taşı oluşturan" Türkiye-Suriye ortak askeri tatbikatının İsrail'le beraber ABD ve NATO'yu da rahatsız ettiğini belirtti.
Bu rahatsızlık bizi ancak mesrur eder…
Fakat Efraim İnbar'ın beyanatında kafamı karıştıran bazı cümleler var:
"Ortak tatbikat Türk ordusunu da kızdırdı. Türk ordusu bu konuda mutlu değil. Suriye'yi sevmiyor ve onu problematik bir devlet olarak görüyor."
Allah Allah.
Türkiye bayrağı altında Suriyelilerle ortak tatbikat yapan ordu Yunan ordusu muymuş???
"Türk subayları ile temas içinde" olduğunu ileri süren Efraim İnbar, görüştüğü birkaç subayın Suriye aleyhtarlığını bütün orduya mal etmiş olsa gerek.
Türkiye-Suriye askeri yakınlaşması yeni bir şey değil.
Ortak tatbikatın şaşılacak bir gelişme olduğu da söylenemez.
2002 yılının Haziran ayında Türkiye Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu ile Suriyeli meslektaşı Hasan Türkmeni arasında "Eğitim, Teknik ve Bilimsel İşbirliği Anlaşması" ve "Askeri İşbirliği Anlaşması"nın imzalanmasından beri devam eden bir süreç var.
Kıvrıkoğlu o anlaşmalarla ilgili açıklamasında demişti ki:
"Askeri personelimiz karşılıklı olarak eğitim ve öğretim kurumlarında kurslara devam edebilecek, karargâh ve kurumlarda müşterek eğitimlere katılabilecektir. Zamanla diğer alanlara da yaymayı kararlaştırdığımız askerî işbirliği ile ilişkilerde yeni bir dönem açılacaktır."
Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere 'sistematik' ve 'kurumsal' bir yakınlaşmadan söz ediyoruz.
Yine de, ordunun, Suriye ile ortak tatbikat konusunda gönülsüz olduğu, bu işi hükümet politikaları yüzünden ve kerhen yaptığı iddia edilebilir tabii.
Nitekim Efraim İnbar, "askerî liderlik diplomatların manevra yapmasına imkân tanıyor olabilir" gibi şeyler de söylüyor.
O da güzel.
Demokratik rejimler için, hükümet politikalarını beğenmese de o politikalara uyum sağlayan bir ordudan iyisi Şam'da kaysı.
***
Şimdi İsraillileri bırakalım da, Türkiye-Suriye yakınlaşması konusunda Arap kardeşlerimizin ne düşündüğüne bakalım…
Gerçek Hayat dergisindeki röportajlarıyla Ümmet-i Muhammed'in nabzını tutan Adem Özköse, bu hafta, Arap dünyasının en muteber gazetelerinden Kuds El-Arabî'nin meşhur yazarı Eymen Halid'le görüşmüş.
Mülakattan bir bölüm:
ÖZKÖSE- Türkiyeli bazı yazar ve aktivistler Türkiye ile Suriye arasındaki sınırların kaldırılması gerektiğini ve böyle bir girişimin İslam Birliği'nin nüvesini oluşturacağını savunuyorlar. Arap Dünyası bu düşünceye nasıl bakıyor?
HALİD- Biz bu düşünceyi bütün kalbimizle destekliyoruz. Bu düşünceyi gerçekleştirecek devlet adamları tarihe geçeceklerdir. Zaten Türkiye halkı ile Suriye halkının zihninde herhangi bir sınır yok. Suriye halkı Türklere büyük önem veriyor ve Türkleri çok seviyor. Türk dizilerinin Arap Dünyası'nda bu kadar büyük bir çapta ilgi görmesinin sebebi de Arapların Türkiye halkına duyduğu sevgidir. Türkiye Milli Takımı Avrupa Kupası'na katıldığında Arapların hepsi Türkiye Milli Takımı'nı destekliyorlar. Çünkü Türkler ve Araplar aynı dine ve kültüre sahiptir, aynı toprakların çocuklarıdır. Suriye bana göre Mısır'la birlikte Arap Dünyası'nın en önemli ülkesi. Ayrıca Suriye Yönetimi Türkiye ile olan ilişkilerini daha da geliştirmek ve Türkiye ile kardeş ülke olmak istiyor. Türkiye Suriye'nin kalbini kazanırsa bütün Arap Dünyası'nın kalbini kazanır. Çünkü Suriye Türkiye için Arap Dünyası'na açılan kapıdır. Türk Hükümeti bu kapıyı daha da aralamalı ve Suriye ile Türkiye arasındaki sınırlar bir an önce kalkmalıdır. (Gerçek Hayat, 24-30 Nisan 2009)
***
Gazeteci Mehmet Ali Birand, Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed'e sormuştu:
"Türkiye-Suriye ilişkilerindeki yakınlaşmayı nasıl tanımlayabiliriz? Bir ittifaktan, stratejik ortaklıktan söz edebilir miyiz? Yoksa, o kadar da ileri gitmeyelim mi dersiniz?"
Esed'in cevabı:
"Hayır, öyle demem. Ben, ne kadar ileri gidersek o kadar iyi olur derim."
Al benden de o kadar.
YENİ ŞAFAK