İsrail, Neden Esedin Düşmesini İstemiyor?

Eski Mossad şefi Efraim Halevy, İsrail'in neden Esed yönetiminin düşmesini istemediğini yazdı.

1998-2002 yılları arasında Mossad şefi olarak görev yapan Efraim Halevy, İsrail'in neden Esed yönetiminin düşmesini istemediğini yazdı:

1995 Ekim ayında İsrail Başbakanı İzak Rabin Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'e İsrail ve Suriye arasında barışın yakın olduğunu bilgilendirmek için telefonla görüşmüştü. İki hafta sonra gerici Yahudi bir İsrailli tarafından öldürüldü, Rabin tarafından öncü olunan barış anlaşması da ondan sonra yok oldu. Ama İsrail Esed rejimi ile nihai bir anlaşma sağlamayı umuyor. İsrail başbakanlarının -Ehud Barak, Ehud Olmert ve Benjamin Netanyahu- Suriye ile barış sağlamak için dört temel girişim var.

Esed rejiminin bu ortak tarihi İsrail'in Suriye'de devam eden sivil savaş stratejisi düşünüldüğünde benzerdir. İsrail'in Suriye açısından en önemli stratejik hedefi istikrarlı bir barıştır ama bu devam eden sivil savaşı değiştiren bir şey değil. İsrail Suriye'ye gerekli olduğu zaman müdahale edecek, geçen haftaki saldırıları bunu doğrulamaktadır. Ama bu saldırı sadece silah depolarına zarar vermek için yapılmamıştı, İsrail daha fazla müdahale etmek istemediğine dair bir işaret vermedi. Nihayetinde Kudüs'ün Esed'in düşüşünü hızlandırmaya çok az isteği var. 

İsrail Esed ile ilgili önemli bir şey biliyor; geçen 40 yıl boyunca sınırda bir çeşit sakinliği korumayı başardı. Teknik olarak iki ülke her zaman savaş içinde -Suriye İsrail'i resmi olarak henüz tanıyor- ama İsrail, ortak sınırları boyunca tartışmalı noktadan her iki tarafında Golan tepelerinde ateşkesi kabul ettiği 1974 Kuvvetler Ayrılığı Anlaşmasını Esed ve Hafız hükümetlerinin uygulamak isteyeceğini hesaba katmalıdır. Aslında İsrail ve Suriye güçleri 1982 Lübnan sivil savaşı sırasında kısa süreli şiddetli savaşlara kilitlendi ama sınır sessizdi.

Bir taraftan, giderek El-Kaide'nin etkisi altına giren isyancı gruplar var. Bir taraftan, hala Esed'in emri altında olan Suriye hükümetinin askeri güçleri var ama daha çok İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah'a bağlılar. İran Esed'i desteklemesine rağmen aynı zamanda İran'ın çıkarlarına hizmet etmesi için baskı yapıyor. İran Dışişleri Bakanı Ali Salehi'nin Şam'a son ziyaretinde İran'ın Esed rejiminin hiçbir şekilde düşmesine izin vermeyeceğini söyledi, daha sonra İran'ın savaşa müdahale derinliğinin altını çizdi. Bu tamamen akla yatkın, başka bir deyişle Esed rejimi sonrası Suriye açıkça El-Kaide yanlısı ya da daha çok İran yanlısı olurdu. Her iki sonuç da İsrail için kabul edilemez.

Tabi ki Suriye'de uzun bir iç savaş olması durumu da İsrail'in çıkarlarına hizmet etmez. Devam eden çatışma bölgedeki İslamcıları etkiliyor ve İsrail'in bütün komşularını; Lübnan, Ürdün ve Irak'ta istikrarsızlaştırma tehlikesini oluşturuyor. Esed'in de kimyasal silah stokunun kontrolünü kaybetmesine sebep olur.

Bu problemlerin İsrail'e direk etkisi olsa da İsrail hükümeti Esed'in kaderini belirleyici olmayı zorlamadan bir şekilde anlaşmaları gerektiğine inanıyor. Aslında Suriye sivil savaşında tarafsızlığı korumayı tercih edebilir. İsrail Esed'i kışkırtmak istemiyor. Suriye savaşı sonucunda İsrail sınırında kalacak olan Alevi toplumunu yabancılaştırmak istemiyor. 

Geçen haftaki saldırılar konuya örnektir. İsrail, silahların Suriye'den Hizbullah'a gönderileceği istihbaratını aldıktan sonra hava saldırısında bulunmakta tereddüt yaşamadı. İsrail resmi sorumluluğu kabul etmemesine rağmen Savunma Bakanı Moshe Yaalon Suriye'den Lübnan'a silah sevkiyatını önlemenin İsrail politikası olduğunu açıkladı. Ama bu mesaja paralel olarak İsrail ayrıca Kudüs'ün Suriye'deki sivil savaş için tarafsız olduğunu Esed ile iletişim kurmak için açık ve gizli çabalarda bulundu. Aslında Şam'dan alınan bu mesajlar Esed rejiminden nispeten ölçülü tepkiyi ifade ediyor. Suriye hükümeti belirsiz bir misilleme sözü verdi. 

Suriye savaşı şiddetlendikçe İsrail uluslararası bir krizin yakın olduğuna inanıyor. İran nükleer programın takibine devam etti. Kudüs uzun süre 2013 yılının İran ile anlaşma kararı yılı olacağına inandı. Bu arada İsrail krizde sınırlı kaynaklarına odaklanmak istiyor ve dünyanın yaptığı şeyin aynısını yapmayı tercih eder.

Bu İsrail'in Esed'i aktif olarak desteklemesi manasına gelmez. Birçok diğer ülke gibi İsrail de bunun sadece bir zaman meselesi olduğuna inanıyor. Ama İsrail boyutunda bir ülke dış politika hedeflerini önce tutmalıdır ve Kudüs Esed'i destekleme görevini diğerlerine bırakıyor. Aslında İsrail çatışmayı çözmek için barış konferansı düzenlediği için Rusya ve ABD tarafından hoş karşılanmıştı. Kudüs Washington ve Moskova'ya Suriye topraklarında cihatçıların varlığının ve kalıcı bir İran'a engel olunmasının ortak çıkarları olduğunu hatırlatıyor.

Bu anlamda Esed İsrail'den gizli iletişim alan tek alıcı değil. Bu beraberinde iki soruyu getiriyor: Beyaz Saray kendi politikasının ne olacağına ne zaman karar verecek ve onu nasıl uygulayacak.

----

Efraim Halevy'in Foreignaffairs' da yer alan ''İsrail'in adamı Şam'da'' adlı makalesi AYŞE EREM tarafından TIMETURK için tercüme dilmiştir.

 

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye