İsrail ne yapabilir?

Ahmet Varol

Bu sıralarda Türkiye önemli gelişmelere sahne oluyor. Bir yanda Ermenistan’la diplomatik ilişkileri başlatan protokollerin imzalanmasıyla ilgili tartışma var

. Öbür yanda uzun süredir gündemde olan ‘Kürt açılımı’ veya bir diğer isimlendirmeyle ‘demokratik açılım’ konusundaki tartışmalar ve ilerlemeler sürüyor. Elindeki medya organları vasıtasıyla sürekli yüksek telden çalarak baskın çıkmaya çalışan Doğan Grubu’na gelen vergi cezalarının tahsili için haciz başladı. Bütün bu konularla ilgili tartışmaların gündemi meşgul ettiği merhalede Türkiye önemli bir karar aldı: “Anadolu Kartalı” adlı hava tatbikatına İsrail uçaklarının iştirak edemeyeceği.

Siyonist devletin Türkiye’de sözcülüğünü yapan medya organları, bu kararla birlikte başlayan tartışmayı “diplomatik kriz” olarak lanse ediyor ve Türkiye aleyhine sonuç vereceğini ima etmeye çalışıyorlar. Aynı medya organlarının daha önce Türkiye’nin Gazze’deki katliama tepki göstermesine de itiraz ettiklerine şahit olmuştuk. Yine Davos’ta Tayyip Erdoğan’ın Şimon Peres’e gösterdiği tepkiye de şiddetle karşı çıktıklarını ve kendilerini adeta Peres yerine koyup eleştiride bulunduklarını görmüştük. Son dönemde gündem bayağı yoğun olduğundan, söz konusu medya organlarının işgal devleti savunmaları ister istemez cılız kalıyor.

Yanlış olan işgalci Siyonistlerin katil uçaklarının böyle bir tatbikata katılmasının onaylanmasıydı. Gazze’deki katliamın sıcaklığı devam ederken, savunmasız insanların üzerine ateş topları ve fosfor bombaları yağdırarak 1500 kişiyi katleden, 150 civarında camiyi hedef alarak birçoğunu tamamen yerle bir eden, bazılarının da ciddi hasar görmesine sebep olan katil uçakların Türkiye semalarında tatbikat yapmasının onaylanmasıydı asıl büyük hata. Bu, o uçakların yeni bir katliama hazırlanmalarına imkân tanınması anlamına geliyordu. Dolayısıyla asıl kriz böyle bir tatbikatın gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkacaktı. Türkiye’nin böyle bir şeye imkân tanıması durumunda, Gazze’deki vahşi katliamdan dolayı yürekleri yaralı olanların tümünün vicdanları sızlayacaktı. Türkiye’deki yönetimin Filistin halkının mağduriyetiyle ilgili tüm açıklamaları, sergilediği bütün tavırlar inandırıcılığını tamamen kaybetmiş olacaktı. Bu itibarla katil uçakların Türkiye’deki hava tatbikatına katılmasının engellenmesi hata değil, ciddi bir hatadan dönüştür ve Türkiye bu kararında her bakımdan kârlıdır.

Türkiye’nin son kararıyla ilgili yorumlarda genellikle işgalci Siyonistlerin Gazze katliamına itirazın alınan kararda etkili olduğu görüşü öne çıktı. Biz de öyle olmasını arzu ederdik. Ama görüldüğü kadarıyla Gazze katliamına itiraz tek başına kararın alınmasını sağlayıcı rol oynamamıştır. Öyle olsaydı, sıcağı sıcağına karar verilmiş olması ve Siyonist işgal devletinin katılamayacağının, tatbikatla ilgili hazırlıkların sürdüğü dönemde kamuoyuna açıklanması gerekirdi. Böyle bir açıklama belki o şartlarda daha çok olumlu etki yapacaktı.

Bizim gördüğümüz kadarıyla bugünlerde böyle bir karar verilmesinde, her ne kadar gerekçe gösterilmese de, işgal devletinin bir hafta süren Mescid-i Aksa kuşatması birinci derecede rol oynamıştır. Bunda da kuşatmaya karşı kitlesel tepkilerin etkili olduğunu söyleyebiliriz. Gazze’deki katliama tepki de ayrıca güçlendirici bir etken olmuştur. Buradan, işgal devletinin Mescid-i Aksa kuşatmasıyla ilgili hesaplarının ters teptiği ve aleyhine sonuç verdiği anlaşılıyor.

Türkiye bu kararında her bakımdan kârlıdır. Bu dönemde halkların desteğinin taşıdığı önem günden güne artıyor. İşgal devletinin katil uçaklarının Türkiye’de tatbikata katılmasının engellenmesiyle, özellikle İslâm âleminde Türkiye’ye halk desteği artmıştır.

İşgal devletinin ise yapabileceği hiçbir şey yoktur. İşgalci Siyonistlerin güçleri gerçekte şişirilmiş balondur. Onların sözcülüğünü yapan medya organları da bu balonu şişirilmiş haliyle kamuoyuna lanse ediyorlar.

Bu olayın bir krize dönüştürülmesinden birinci derecede zararlı çıkacak olan, Siyonist işgal devletidir. Ondan dolayı “İsrail’siz bir dünya” özlemi içinde olan bizler, bu olayın bir diplomatik krize dönüştürülmesini ve işgalci Siyonist devletle diplomatik ilişkilerin kesilmesine kadar vardırılmasını cânı gönülden arzularız. Siyonist işgal devletinin öne sürdüğü tehdit araçlarını kullanması, tamamen kendi aleyhine sonuç verecektir. Sebebini izah etmemiz için sözü uzatmamız gerekir. Bu konudaki görüş ve tespitlerimizi belki bu hafta Özel FM’de yayınlanacak Dünya Döndükçe programında dile getiririz inşallah...

VAKİT