İşgal altındaki Doğu Kudüs’te yaklaşık iki yıl önce otomobilindeki tüpün patlaması sonucu vücudunun yüzde 60’ı yanan, ancak olayda yakındaki bir İsrail askerinin de yaralanması nedeniyle 11 yıl hapis cezasına çarptırılan Filistinli tutuklu İsra Ceabis yazdığı mektubunda, özel bakım ve tıbbi yardıma muhtaç olmasına rağmen işgalci İsrail makamlarınca ihmal edildiğini bildirdi.
Filistin toplumunda iyilik ve yardımseverliğiyle bilinen Ceabis, yaşadığı olay öncesi süreçte, işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan yetimhanelere, kreşlere, hasta bakım evlerine ve hastanelere gider, palyaçoluk yapar, küçük çocukların yüzüne tebessüm ifadeleri çizer, insanları mutlu etmeye çalışırdı.
Filistinli 33 yaşındaki Ceabis, Doğu Kudüs’ün Beyt Hanina beldesindeki bir yüksek okulda özel eğitim ve rehabilitasyon bölümünde 2. sınıf öğrencisiyken, Eriha dönüşünde, aracındaki tüpün patlaması sonucu vücudunun yüzde 60’ında birinci, ikinci ve üçüncü dereceden yanıklar oluştu.
İşgal altındaki Doğu Kudüs’ün Zaim kontrol noktası yakınında 11 Haziran 2015’te meydana gelen patlamada bir İsrail askeri de hafif yaralandı. Ancak İsrail makamları, meydana gelen patlamayı, o dönem yaşanan olaylar çerçevesinde değerlendirerek ağır bir şekilde vücudu yanan Filistinli genç kadını, askeri kontrol noktasına saldırı düzenlemekle suçladı.
Evli ve bir çocuk annesi olan Ceabis, en son 7 Kasım 2016’da çıkarıldığı mahkemede, 11 yıl hapis ile yaralanan İsrail askerine ödenmek üzere 20 bin şekel (yaklaşık 5 bin 200 dolar) para cezasına çarptırıldı.
Ceabis, olaydan önce 10 yaşındaki oğlu Mutesim’in İsrail tarafından Kudüs’te yaşayan Filistinlilere verilen Kudüs kimliğini alabilmesi için yaşadığı Eriha’daki bazı eşyalarını Kudüs’ün Cebel el-Mukebbir bölgesindeki yeni evlerine taşıyordu.
Tutuklandıktan ancak 1 yıl dört ay sonra oğlu Mutesim’i görebilen Ceabis’e, -işgal altındaki Batı Şeria kimliğini taşıdığı için oğluna konulan yasak nedeniyle- bir daha Mutesim’le görüşme izni verilmedi.
Ceabis, oğlu ile görüştürülmediği gibi aynı zamanda yeterli tedavi görmediği için kaldığı hapishanede hastalık ve büyük acılarla da boğuşuyor.
Filistinli kadın tutuklu Ceabis’in 34 yaşındaki ablası Muna Ceabis, yaptığı açıklamada, kız kardeşinin büyük acılar çektiğini belirterek, tedavisinin işgalci İsrail makamları tarafından ihmal edildiğini söyledi.
Kız kardeşinin kendi işini göremeyecek derecede ve yardıma muhtaç olduğunu ifade eden abla Ceabis, kız kardeşine Tel Aviv yakınlarındaki HaSharon hapishanesinde tutuklu bulunduğu süre içerisinde 50’li yaşlarındaki Filistinli tutuklu kadın Âliye el-Abbasi’nin (Umm Musa) yardımcı olduğunu söyledi.
Abla Ceabis, kız kardeşinin kendisine Umm Musa’nın serbest bırakıldıktan sonra “Kendimi yetim kalmış hissediyorum. Evet Umm Musa’nın özgürlüğüne kavuşmasını tabii ki de istiyordum. Ancak şimdi sanki vücudumdan bir parçanın zorla koparıldığını hissettim.” şeklindeki ifadelerle yaşadığı hissiyatı anlattığını aktardı.
“Herkesten Sesimi Duymalarını İstiyorum”
Yakın zamanda ablası Muna’ya yazdığı ve daha sonra sosyal medyada yayımlanan mektubunda Ceabis, yaşadığı acıların ve mağduriyetlerin tedavisi için İsrail Cezaevleri İdaresi’ne baskı yapma çağrısında bulundu.
Ceabis, yaşadıklarını anlattığı mektubunda, “Herkesten sesimi duymalarını istiyorum.” diyerek şunları söyledi:
“Ellerim ve ayaklarımdaki kramplar nedeniyle çok acı çekiyorum, bu durum benim günlük ihtiyaçlarımı karşılamamın önüne geçiyor, en basit ihtiyacımı gidermek için bile birinin yardımına ihtiyaç duyuyorum, bu da benim daha çok acı çekmeme neden oluyor. Mahcubiyet içerisindeyim, perişanım, hep bir insanın yardımına muhtaç olduğum için kendimi çok aciz, değersiz hissediyorum. Nefsime çok ağır geliyor bu halim.”
Sağlığına kavuşması için acilen ameliyat olması gerektiğini belirten Ceabis mektubunda, “Kramplarımın hafiflemesi ve günlük kişisel işlerimi yapabilecek kadar sağlığa kavuşmam için çok acil ameliyat olmam gerekiyor ama tutukluluğumdan beri hapishane yöneticileri ameliyatın tarihini erteleyip duruyorlar. Bana bir tarih söylüyorlar, o gün gelince ‘Ameliyat tarihi değişti, başka bir tarihte olacak.’ diyorlar ancak hep erteliyorlar. Oysa benim sağlık durumum günden güne daha kötüye gidiyor.” ifadelerine yer verdi.
“Kendi Yüzüme Bakmaktan Korkuyorum”
Yaşadığı patlama olayında 8 parmağını da kaybeden Ceabis mektubunda, “Vücudumdaki yanıklardan dolayı kıyafet giyerken zorlanıyorum, tek başına giyemiyorum, her seferinde çok acı çekiyorum. Hapishane yöneticileri bana hiç yardımcı olmuyor.” ifadelerini kullandı.
Ceabis, “Psikolojim iyi olmadığı için konuşulanları algılayamıyorum, dikkat kaybı yaşıyorum.” diyerek durumunu şu sözlerle ifade etti:
“Aynaya her baktığımda tarifi mümkün olmayan duygulara kapılıyorum, acının girdabında boğuluyorum adeta. Kendi yüzüme bakmaktan korkuyorum. Ya kardeşim Muna, o da korkuyor mu benden? Oğlumu da düşünüyorum, beni görünce ne diyecek, nasıl tepki verecek diye… Bir de beni görenler, onlar da korkuyor mu benden? Her gün kafamda binlerce soru gelip geçiyor, cevabı olmayan sorular beni büyük kaygı ve korkulara itiyor. Acılarımı arttırıyor.”
“Ben Sadece Esaretin Zorluklarına Katlanan Bir Esir Değilim”
Ceabis, yaşadığı durumdan dolayı büyük bir mahcubiyet duyduğunu belirttiği mektubunda, “Ben içimdeki seslerden çok yoruldum, şahsi her işim için birine muhtaç olmam acımı arttırıyor ve mahcubiyet hissediyorum. Sağlık durumum günden güne kötüye gidiyor. Her an patlayacak bir volkan gibiyim, hıçkıra hıçkıra ağlamak, bağırmak istiyorum. Gerçekten psikoloğa ihtiyacım var. Tedavi olmam gerekiyor. Psikolojim bozuk olduğu için canım yemek yemek de istemiyor. Hiç iştahım yok. Gün boyunca çok az yiyebiliyorum.” ifadelerini kullandı.
Psikolojik tedavinin yanı sıra yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi için ameliyata da ihtiyacı olduğunu belirten Ceabis, insanlara çağrıda bulunduğu mektubunu şöyle sonlandırdı:
“Herkesten sesimi duymalarını istiyorum. Ben sadece esaretin zorluklarına katlanan bir esir değilim. Bilakis vücudumdaki yanıklar nedeniyle türlü acılara maruz kalan biriyim. Zindanda değil de ailemin yanında olsam bile durumum çok zor, ya burada halim ne olacak?”
Kaynak: AA