HAKSÖZ HABER
63'e 16 oyla işgalci İsrail, bu hafta Filistin bayraklarının devlet tarafından finanse edilen kurumlarda dalgalandırılmasını yasaklayacak bir yasa tasarısına ilk onayını verdi. Likud Partisi tarafından önerilen ve İsrail Başbakanı Naftali Bennett tarafından desteklenen yasa tasarısı “devletin”, Filistin dayanışması karşısındaki zayıflığının açık bir göstergesi olarak yorumlandı.
İsrail'in -Filistin tarihi üzerinde- panikle güçlendiğini gösteren ‘bayrak tartışmaları’ korkağın temsiliyetini kabule zorlamasından başka bir şey değil!
Siyonistlerin ulusal uzlaşma çabaları ile aşırı sağcı Yahudilerin, özellikle de dini yerleşimci hareketin bu oylama ile beraber İsrail siyasi hayatı üzerinde oldukça güçlü yansımaları olduğu görüldü.
Arap ve Filistinli öğrencilerin İsrail kampüsleri, kamu kurumları ile kamu tarafından finanse edilen yerlerde yaptığı gösterilerde Filistin bayrağını dalgalandırması yeni bir şey değil oysaki.
Uzun süredir halk hareketlerinde ulusal bir sembol olarak kullanılan Filistin bayrağı, 29 Mayıs 2022'de on binlerce fanatik Yahudi'nin Eski Şehir'e saldırdığını gören ‘asli Kudüslülerin, "bayrak yürüyüşüne" spontane bir tepkisi’ olarak işgalciler tarafından gündeme getirildi.
Bayrak yürüyüşü esnasında İsrail bayrağını açan aşırı sağcı Yahudiler, şehri işgal eden İsrail güçleri tarafından korunuyordu. Filistin bayrağına tahammülü olmayan İsrail hükümeti yaptığı oylamalar ile Filistin bayrağını ‘ortadan kaldırmayı’ amaçlıyor.
İsrail, işgalci bir güç olmasına rağmen, Filistin bayrağının Kudüs'e çekilmesi konusuna özel bir önem atfediyor ve bunu İsrail'in egemenliğinin ihlali sayıyor. İşgal ettiği toprakların sahiplerinin bayraklarını görmek istemeyen İsrail, uluslararası korunma amacıyla yasal yaptırım çalışmaları içerisine girdi.
İşgalci, Filistin Yönetiminin İsrail'in iç işlerine müdahale edemeyeceğini teyit etmek için Oslo Anlaşmalarına ve özellikle 1994 Paris Protokolüne başvuruyor. İsrail böylece Kudüs'ü bir İsrail meselesi olarak tasvir ediyor ve Filistin bayrağının Kudüs’te dalgalanmasını kendisine karşı yapılmış bir müdahale olarak dillendiriyor.
Geçen ay Nekbe'nin 74. yıldönümünü kutlamak isteyen Filistinli öğrenciler, üniversite kampüslerinde gösteriler düzenledi. Beerşeba'daki Ben-Gurion Üniversitesi'ndeki göstericiler, üniversite onaylı bir etkinlikte Filistin bayrakları sallayarak, Siyonistleri ve şehrin belediye başkanını protesto ettiler.
Fanatik Yahudi işgalciler de Tel Aviv Üniversitesi'ndeki Arap öğrencilerin Nekbe Günü etkinliğine saldırıda bulunarak bu protestolara karşılık verdiler.
Şiddetli çatışmalar yaşanırken, bu mesele öğrenciler arası olaylarla sınırlı bırakılmadı. İsrail medyası ve siyaset kurumu tarafından adeta bir kışkırtma kampanyasına dönüştürüldü.
Bunun en çirkin örneği 24 Mayıs'ta Knesset üyesi İsrail Katz'ın tweet'i ile geldi: “Dün üniversitelerde Filistin bayrakları sallayan Arap öğrencileri uyardım: '48'i hatırla. Kurtuluş Savaşımızı ve Nekbe'nizi hatırlayın… İsrailli Arapların iç terörüne yeter. İlgili şehirlerde Yahudilere karşı yeterince şiddet var. Sakin olmazsan sana unutulmayacak bir ders vereceğiz.”
Bu kışkırtma kampanyası, İsrail medyası, politikacılar, halk ve Filistinlileri korkutmayı amaçlayan yerel milisler arasında yakın bir karşılıklı bağımlılık ile ayırt edilirken, işgalcinin polisi ve mahkemesi de buna göz yumuyor.
Silah ruhsatı için başvuran Yahudilerin sayısı son dönemlerde hızla arttı. İsrail Başbakanı Bennet tarafından yapılan ‘silahlanın’ daveti Siyonistlerde hemen karşılık bulurken, işgalcilerin Filistinlilere dönük saldırıları da artışa geçti.
İsrail, Filistin meselesini ulusal gündemden çıkarmak için çok çalışıyor. Aynı zamanda İsrail'in bölgesel nüfuzunu genişleten ve komşu Arap devletleriyle güvenlik işbirliği planları kuran “normalleşme anlaşmaları” yoluyla uluslararası gündemdeki İsrail karşıtlığını bastırmaya çalışıyor.
Filistin davasının temel bir sembolü olan Filistin bayrağına karşı sert tutum takınmaya başlayan İsrail’in, temel işgal stratejisinin parçası da haliyle bayrak üzerine engellemeleri artırmakla başlıyor.
Filistin bayrağını yasaklamak için bir baskıyı arttıran İsrail, polisi geçen ay öldürülen Al Jazeera gazetecisi Şirin Ebu Akle’nin tabutunu taşıyanlara saldıracak kadar ileri gitmiş, Filistin bayrakları açılmasını kışkırtma olarak kabul etmişti.
Önerilen bayrak karşıtı yasa, İsrail'in işgalini derinleştirme ve Filistin davasıyla olan her türlü bağını bastırarak Filistinlilerin Kudüs’teki rolünü zayıflatma arayışının bir parçası olarak değerlendiriliyor.
Bu hafta ilk tartışmasını yaşayan ve kabul gören yasa tasarısı, sadece üniversitelerde değil, devlet tarafından finanse edilen tüm kurumlarda “düşman bir devletin veya Filistin Yönetiminin bayraklarının dalgalandırılmasını” yasaklayacak.
Bu, İsrail'in ülke çapındaki kontrolünü güçlendirecek ve devlet fonlarını korumak için kurumları otosansüre zorlayacak. Her ne kadar yapısal ayrımcılık ve ırkçılıkla hareket eden İsrail nedeniyle Filistinli kültürel kuruluşlar, mevcut fonların sadece bir kısmını alabilse de bu adım Filistinlileri sıkıştırmanın yollarından sadece birisi olacak.
Temelde ‘bayrak savaşı’ bayrakla ilgili değil, Filistinlilerin anavatanlarındaki meşru varlığı ve siyasi haklarını ifade etmeleri ve kullanma haklarını engellemekle ilgili!
*Bu yazı Middle East Eye'da Emir Makhul tarafından kaleme alınan makaleden özetlenerek oluşturulmuştur.