Yahudiler Büyük İsrail projesini rafa kaldıralı çok oldu. Keyiflerinden mi? Hayır. Güçleri yetmiyor da ondan. Es’ad Beyud Temimi ve ondan önce bir sürü adam İsrail’in zevalinden bahsetti. Ahmet bin Bella konuşmalarında İsrail’e 20 yıl ömür biçiyordu. Nazi avcılarına mukabil Siyonist avcılarından olan revizyonist tarihçi David Irwing de İsrail’e topu topu 10 yıl ömür biçiyordu. Tabiî onun biçmiş olduğu süre doldu, ama İsrail’in süresi dolmadı. Bununla birlikte Ruslar, 20 yıl içinde İsrail’in ya tarihe karışacağını ya da özerk altı bir ülke haline geleceğini savunuyorlar. Akla çok yatkın.
Son yıllarda İsrailli liderler de planlarını tadil etmek zorunda kaldılar. Ehud Barak’tan sonra Şaron, Gazze Şeridi’nden tek yanlı olarak çekildi. Halbuki skolastik çağın anlayışındaki atomun parçalanmazlığı gibi o, Gazze’yi İsrail’in parçalanmaz bir bütünü kabul ediyordu. Sadece onunla da kalmadı ve 2010 yılına kadar İsrail’in nihaî sınırlarını çizeceğini duyurdu. Buna ne siyasî ömrü vefa etti ne de fizikî ömrü. Hâlâ bitkisel hayatına devam ediyor. Yani ne öteki dünyada, ne beriki dünyada. Berzahta yaşamaya devam ediyor. İçimizden bazıları ona inanmadılar. Manevra yaptığını düşünüyorlardı. Bu kendine güvensizlikten başka bir şey değil. Gerçekten de İsrail, Büyük İsrail projesini gerçekleştirmeye kadir olsa bunda bir an bile tereddüt etmez. Ama İsrail bunu yapamaz. Ortadoğu’da birçok iğreti devlet var. Ama İsrail bir istisna. Demokratik vaha olmasıyla değil, montaj devlet yapısıyla. İsrailliler arasında yapılan bir ankette İsraillilerin bir Ortadoğu devleti olma ve bölgeye entegre olma umutları giderek tükeniyor. Taşıma suyla değirmen dönmeyeceğine göre er geç ırkçı Güney Afrika rejiminin akibetini paylaşacaktır. Zira Afrika’da bir Beyaz devlet Ortadoğu’da da bir Yahudi devlet eşyanın tabiatına aykırıdır. Haçlılar bölgeye entegre olamadıkları için gitmek mecburiyetinde kaldılar. Ortadoğu’da Batı’nın bir parçası olarak var olamazlar. Ancak Ortadoğu ile bütünleşirlerse var olabilirler.
***
Dün, 12 Eylül’den sonra Kahire dönüşümde Sakarya’ya gitmek için birkaç günlüğüne misafir kaldığım Topkapı sur içindeki otele yakın ve Eresin Oteli civarındaki camide arkadaşımız Süleyman Çoban ile birlikte ilk kez bu Ramazan’da hatimle teravih kıldık. Camiin Erzurumlu imamı istisnaî bir şekilde hatimle teravih kıldırıyordu. İlk rekâtında İsra Sûresinin başını yani İsrail’in zevalinden bahseden âyetleri okudu. Ardından çay içmek için yeniden Süleyman kardeşimizin hanesine geldiğimizde Haber 7’den Olmert’in Büyük İsrail projesininin yattığına ve bittiğine dair beyanını okudu ve kanaatimi sordu. Ben de bunun bilinmeyen bir husus olmadığını ve malûmu i’lâm kabilinden olduğunu ifade ettim. Gerçekten de tam tevafukla İsra Sûresinin zevalden bahseden âyetlerinin kıraatının akabinde, Ramazan ikliminde İslâm âlemine müjde verir gibi Olmert’in sözleri geldi. Olmert hiç yalpalama yapmadan yalın bir biçimde: “Büyük İsrail Projesi bitmiştir” diyor. Başbakan Erdoğan’ın son tekrarıyla ‘Anlayana sivrisinek saz. Anlamayana davul zurna az!’ Gerçekten de bunun birçok emaresi var. Bunlardan birisi de artık Yahudi Ajansı’nın İsrail’e göçmen transferine son vermesidir. Bu hem sembolik, hem de hakikî bir işarettir. İsraillilere göre Ortadoğu çılgınlar mangasının bulunduğu bir diyardır. Kendilerine yakıştıramıyorlar. Bu diyarda kendilerini yabancı görüyor ve geleceklerini güvende hissetmiyorlar. Güvende hissetmeme oranı yaklaşık yüzde 98 civarında. Dolayısıyla çanlar İsrail için çalıyor. İtiraf gibi değil, itiraf açıklamasında İsrail Başbakanı Olmert şunları söylüyor: “Artık Büyük İsrail diye bir şey yok. Her kim böyle bir şeyi hâlâ söylerse kendini kandırır…” Bu, içinde bulunduğumuz İsrail yüzyılının bitmekte olduğuna dair güçlü bir işarettir.
***
İsrail medyasında yer alan haberlere göre Olmert, Batı Şeria’daki evleri boşaltmaya gönüllü kişilere ödenecek tazminatların görüşüldüğü kabine toplantısında bakanlarına, “Büyük İsrail Projesi bitmiştir, artık böyle bir şey yok. Her kim böyle bir şeyi hâlâ söylemeye devam ederse kendini kandırır” diyor. Olmert, kendisinin Büyük İsrail Projesini savunmadığını, İsraillilerin iki devletli bir yönetim istemiyorlarsa Batı Şeria’da ikamet eden halk ile bu bölgeyi paylaşmaları gerektiğini açıkladı. Görüldüğü gibi Olmert Büyük İsrail yerine ‘ne yağmalayabilirsek’ mantığıyla gözlerini Batı Şeria’nın kalan yağmalanmaya açık topraklarına dikmiş durumda. Zaten geçenlerde bir açıklamasında Filistinlilere muayyen bir orantının bırakılması karşılığında barış yapılmasını teklif ediyordu. Başbakan olarak olmasa bile Kadima lideri olarak yapmış olduğu bu son konuşmasında Büyük İsrail dâvâsına veda ederken İsrail’in bölgenin en güçlü ülkesi olduğunu söylemeyi de ihmal etmiyor. Bölgede kimsenin kendilerinden güçlü olmadığını ve kendilerine rakip olamayacağını da söylüyor. Acaba bu sözler bir avunma yoksa avutma mı? Şimdilik hayır. Rus lider Medvedev de İsrail basınına yaptığı açıklamalarda bölgede güç dengesini değiştirmeye matuf silâh satışları yapmayacaklarını söyledi. Yani israil’in rakiplerine nitelikli silâh vermeyeceklerini taahhüt ediyor. Demek ki Beşşar Esad’da güç dengesini değiştirecek nitelikli silâh yok. Rusya’ya bel bağlayanların kulakları çınlasın. Bu da yine İsra Sûresindeki ‘Nefira’ ifadesinin şimdilik devamı niteliğindedir. Asıl güç dengesi iradedir. İrade değiştiğinde güç dengesi de değişecektir. Kılıç kesmez bilek keser. Bilek İmam-ı Ali’nin bileği ve kılıç da Zülfikâr olursa tabiî daha muhkem olur. Ama Zülfikâr zayıf ellere düşerse mağlûp da olabilir.
Yeni Asya gazetesi