İsrail de öğrenecek, eski dönem bitti

Serdar Demirel

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1972’den bugüne kadar İsrail aleyhine çıkardığı ve ABD vetosu yüzünden uygulanamayan 40 civarında kararın olduğunu akılda tuttuğumuzda, BM Soruşturma Komisyonu’nun Mavi Marmara raporunun yapılan katliamı mazur göreceğini kestirmek zor olmasa gerekti.

Hükümet de bunu bildiğinden, İsrail’e karşı uygulanacak B Planı’nı masada hazır tutuyordu. Diplomasiye ve aracı ülkelere fırsat vermekle amacının problem çıkarmak olmadığını evvelemirde bütün dünyaya göstermek istedi, iyi de yaptı..

Açıklanan rapor ise, küresel kurumların Yahudi lobilerine bağımlılık derecesini gösteriyor. Rapora göre; İsrail tehdit altındadır ve bu yüzden Gazze’ye uyguladığı abluka, uluslararası hukuk açısından yasal ve meşrudur. Adâletin batsın dedirten bir hüküm...

İsrail aleyhine aldığı 40 civarında hiçbir kararını uygulamaya koymayan ama herhangi bir Müslüman ülke hakkında alınan bir karar olduğunda ivedilikle uygulayan bu BM, güvenirliliğini yitireli çok oldu. ABD’nin Irak’ı işgal etmek için BM’yi nasıl bypass ettiğini hatırlamak dahi kâfi..

Bu raporla İsrail rahatlasa da dünyanın vicdanı rahatlamayacaktır. Bu raporun sözde meşruluğuna sığınan İsrail Türkiye’den özür dilemeyecek, pervasızlığını sürdürecektir. Ama sonuç, siyonist devlet Türkiye’yi kaybetmiştir.

Bunu bir kazanım görmek gerekir. Kazanım diyorum, çünkü, Türkiye’nin hukuk tanımayan, gasb edilmiş topraklar üzerinde keyif çatan, katliam yapan hukuk tanımaz bu korsan devletle uzun yıllarca sıkı ilişkilere sahip olması yüz kızartıcıydı.

Toprakları gasbedilmiş Filistin halkının ve Müslüman ülkelerin aleyhine, korsan devletin lehine kurulmuş ilişkileri halkımız hiçbir zaman içine sindirmedi. Hele 28 Şubat darbecilerinin halkın servetini İsrail’e aktarması, maşeri vicdanda asla kabul görmedi.

Mavi Marmara katliamında Türkiye’nin İsrail’e karşı birlik ve beraberlik içinde olması da siyonist ülkeye karşı biriken öfkenin bir tezâhürüydü. Türkiye çok değişti. Ortadoğu da hızla değişiyor. İsrail hâlâ bu değişimin boyutlarının farkında değil. Arap Baharı sonrasında şekillenen yeni hükümetlere nüfuz edeceğinin hayâllerini kurup duruyor.

Mavi Marmara katliamını eski Türkiye’ye karşı yapmış olsaydı statükocu devlet erkanı bunu sineye çekecek, monşör diplomatlar katledilen insanları sorumlu tutacaktı. İsrail yeni Türkiye’den de açıkçası bunu bekledi. Bunun için de nüfuz casusları aracılığıyla kalplere korku fısıldayarak statükoyu sürdürmeye çalıştı.

Hizbullah karşısında askerî üstünlük sağlayamayan, Mısır’ı ve Türkiye’yi kaybeden İsrail bölgede iyice yalnızlaştığını ve eski alışkanlıklarını olduğu gibi sürdüremeyeceğini eninde sonunda anlayacak.

Medyada iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin milyar dolarlar seviyesinde olduğuna dikkati çeken haberler pompalanıyor. Filistinlilerin kanı ve malı üzerine inşa edilmiş bir ticaretin bereketi mi olur? Kanlı para kime hayır getirmiş ki, bize de getirsin!

Türkiye kendi içinde daha istikrarlı, bölgesinde güçlü ve küresel ölçekte bir aktör ülke artık. Bunu pekiştirmek ve daha ileriye götürmek istiyorsa siyonist devletin küçük düşürücü hamlelerine ve Doğu Akdeniz sularında Rum Yönetimi, Yunanistan, Almanya ve Fransa gibi ülkelerle yaptığı anlaşmalarla bu bölgenin enerji kaynakları üzerine çöreklenmesine ve bölgeye Türkiye aleyhine nüfuz etmesine müsaade edemez.

Sayın Davutoğlu’nun açıkladığı kararlar listesinde; “Doğu Akdeniz’de en uzun kıyısı olan sahildar devlet olarak Türkiye seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacaktır” iradesinin yer alması, İsrail’in işgalci yayılmacılığına bir reddiyedir. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün; “İsrail’in hiçbir güvenirliliği kalmamıştır” ve “Rapor bizim için yok hükmündedir” sözleri de bunun bir devlet tavrı olduğunu göstermiştir.

Türkiye, yapılan siyasi ve ekonomik açılımların arkasına askerî bir irade koyamazsa elde edilen kazanımların heba olabileceğini biliyor çünkü...

YENİ AKİT