İlkeli Çocuk ve Gençlik Derneği; Ramazan Kayan’ın sunumuyla “Vahyin Gölgesinde Kimlik İnşası” konulu bir konferans düzenledi. Yoğun katılımın olduğu görülen konferans; İlkder Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Karabacak’ın, derneği tanıtan giriş konuşmasıyla başladı.
Karabacak, 2005’ten bu yana, neslin ıslahı ve arzın imarı için; düşünen, akleden, sorumluluk duyan nesiller yetiştirmeyi amaçlayan İlkeli Çocuk ve Gençlik Derneği’nin, ilkokuldan üniversiteye farklı yaş gruplarına ağırlıklı hafta sonu olmak üzere eğitim çalışmaları verdiğini ifade etti.
İlkder’in ayrıca bay ve bayanlara yönelik kitap okuma, tefsir ve aylık seminerler düzenlediğini belirten Karabacak; Leyl suresini okumak üzere müezzin Ali Çil’i davet etti.
Arapça Kur’an okunması ve türkçe meal slaytının ardından Karabacak, Ramazan Kayan’ı kürsüye davet etti.
NASIL BİR KİMLİK?
Ramazan Kayan konuşmasının başında, “Vahyin gölgesi yerine vahyin aydınlığı, vahyin ışığı dememiz daha doğru olur.” dedi. “Meşruiyetini vahiyden alan bir kimlik inşasının, nasıl mümkün olacağını irdelemeye çalışacağız” diyerek sözlerine devam eden Kayan, kimlik sömürmenin, karartmanın, çarpıtmanın yoğun bir şekilde yapıldığına dikkat çekti. Kimliksizleştirilmeye ya da çok kimliklileştirmeye çalışıldığımızı belirten Kayan, “Nasıl bir kimlik?” sorusuna cevap aramamız gerektiğini ifade etti. Kayan “Kimlik inşasını üç kavram üzerinden alacağız.” dedi. Bu üç kavramı şöyle sıraladı; “Şahsiyet, aidiyet ve hareket.”
ŞAHSİYET, AİDİYET VE HAREKET
“Bu üç kelimenin baş harflerini yan yana getirdiğinizde ortaya hangi kelime çıkıyor?” diyerek bu kavramlara genel bir bakış sunan Kayan, “Şahane bir kimlik için, şah bir duruş için, bu kavramların doğru bilinmesi, içinin doldurulması gerekir.” dedi. Konuşmanın devamında, bu kavramları tek tek ele alan Kayan, Şahsiyet ara başlığı altında konuşmasını sürdürdü. Vahyin temel hedefinin şahıslara, şahsiyet kazandırmak olduğunu belirten Kayan; “Her insan şahıstır. Ama şahsiyet sahibi değildir.” dedi.
Kayan; öz kızını diri diri toprağa gömen Ömer b. Hattab’ın, adalet abidesine dönüşmesinin; yol kesen, baş kesen Ebu Zer Gıfari’nin, çiçekleri ezmemek için adımlarını tartar hale gelmesinin; Dar’ul Erkam’daki şahsiyet sistemiyle mümkün hale geldiğini vurguladı. Şahsiyet sahibi olmanın cinsiyetle, milliyetle, genetikle, rozetle ilgisi olmadığını ifade eden Kayan; Kur’an’ın şahsiyet kazandırması gerektiğini vurguladı.
Kayan; şahıs ile şahsiyet arasındaki farkı kısaca şöyle özetledi:
ŞAHIS | ŞAHSİYET |
Nesne | Özne |
Edilgen | Etken |
Tarih olan | Tarih yazan |
Yön değiştiren | Rüzgar estiren |
Ezberyapan | Ezberbozan |
Ortada kalan | Orta yolda olan |
Renkten renge giren | Allah’ın boyasıyla boyanan |
Kayan, konuşmasına ‘ aidiyet’ kavramı üzerinden devam etti. Kayan, En’am suresinin 162. ayetiyle Allah’a ait olduğumuzu vurguladı. “Deki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm yalnızca, alemlerin Rabbi Allah içindir.”
Bu dünyaya ait olmadığımızı, ahiret için yaşamamız gerektiğini hatırlatan Kayan; ahirete iman etmemize rağmen, hayatımızda ahiretin olmadığı tespitini yaptı. “Allah’ı görüyormuşçasına iman edin.” diyen Resulullah’ın sözleriyle konuşmasına devam eden Kayan, dünyevileşmenin ahireti uzak görmemize, işlerimizi ertelememize neden olduğunu ifade etti.
“Dünyalı olacağız, dünyacı olmayacağız. Dünyanın içinde olacağız, dünya için olmayacağız.”diyerek sözlerine devam eden Kayan, müslümanların pek çoğunun cennet gibi aşkın bir hedefinin olmadığından yakındı. Kayan; Kahire’deki Rabia eylemlerinde, 45 derece sıcakta günlerce on binlerin nöbet tuttuğu zamanlarda, yaşlı bir anne ile bir gazeteci arasında geçen konuşmayla cennet hedefini örneklendirdi:
“Mısırlı bir gazeteci, 65-70 yaşlarındaki bir annenin yanına gelir.
-Anne görüyorum ki yaşlısın. Her gün Rabia’dasın ve genellikle oruçlusun. Nasıl dayanıyorsun?
-Yavrum ben Rabia’da cennet kokusu alıyorum.”
Son olarak ‘hareket’ kavramı üzerinde duran Kayan; “Şahsiyetiniz ve aidiyetiniz sizi harekete geçirmiyorsa eksiksiniz.” dedi. Türkiye’de İslami Hareket’in bir çok dönem engellenmeye çalışıldığına dikkat çeken Kayan: ”Bugün erteliyoruz. Süreç içinde sorumluluklar zaman aşımına uğruyor. Çok iyi analiz yapıyoruz ama değerlendirmek için sahada değilsek nasıl örnek olacağız?“ dedi. “Ey iman edenler! Size ne oldu ki, «Allah yolunda savaşa çıkın!» denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.” Tevbe:38 uyarısıyla sözlerine devam eden Kayan, dinleyicileriyle bundan 7 yıl önce yaşadığı bir anısını paylaştı.
NASIL HAREKETE GEÇİLİR?
“Bundan 7 yıl önce konferans vermek için Almanya’ya gittim. Almanya’da bir şehirde konferans verdikten sonra Almanya’nın başka bir şehrindeki konferans için karayoluyla harekete geçtik. Yolculuk esnasında yanımdaki bey ‘Hocam gideceğimiz yerde, sizin bütün kitaplarınızı okumuş ve sizinle tanışmak isteyen bir hanım kardeşimiz var. Onunla görüşmeniz mümkün mü?’ dedi. Ben de “Olur tabii.” dedim. Şehre vardık ve konferans bittikten sonra yanıma tekerlekli sandalye üzerinde, 30 yaşlarında, tesettürlü bir hanım geldi. Şaşırdım. Böyle birini beklemiyordum. Kadın felçliydi ve bir elinin üç parmağı dışında hiçbir uzvunu hareket ettiremiyordu. Başını bile çeviremiyordu. Telefon ve bilgisayar kullanmak kitap okumak dışında hiçbir şey yapamayan bu hanım Almanya’da bir dernek kurmuş. Bana faaliyetlerini anlattı. Küçük kızlara ayrı, gençlere ayrı, yetişkinlere ayrı dersler düzenlediğini söyledi. Meslek edindirme kursları düzenlediğini, sanatsal faaliyetleri olduğunu anlattı. Haftalık ve aylık seminer programları olduğunu, ayrıca “Her aileye bir yaşlı” projesini yürüttüklerini söyledi. Hatta bu proje Alman medyasında büyük yankı bulmuş ve derneği bu çalışması için ödüllendirmişler. Tüm bunların üzerine sordum:
-İlk defa böyle bir şey duyuyorum. Bu kadar işin üstesinden nasıl geliyorsunuz?
-Hep şunu düşündüm. Hareket ettirebildiğim şu üç parmağın hesabını nasıl vereceğim?
Gülseren Gümüş hanımefendi geçtiğimiz yıl vefat etti. Onun Ahmet Yasin’in kadın versiyonu olduğunu düşünüyorum.”
Sorularının cevaplanmasının ardından konferans sona erdi.
Haber: Hale Beyza Avcı