Ispartada Müslüman Kardeşlere Destek Eylemi

Isparta’da, Mısır Halkı İle Dayanışma Platformu’nun çağrısıyla Mısır halkına ve Mursi’ye destek vermek için basın açıklaması yapıldı.

Mısırda yaşanan darbeye karşı çıkmak ve cumhurbaşkanı Muhammed Mursiye destek olmak için Isparta bünyesindeki çeşitli kuruluşların katılımıyla bir basın açıklaması yapıldı.

Basın açıklamasında “Mısır’a Selam Direnişe Devam”, “Defol Sisi Seninleyiz Mursi”, “Uyan Diren Öz-Gür-Leş”, “Dik Dur Eğilme Müslümanlar Seninle” sloganlarıyla atıldı. Basın açıklamasının ardından  Mısır’dan iki gün önce gelen R.Tamer Büyükküpçü hoca  yapılan darbenin İsraili ve güvenliğini korumak adına yapıldığını söyledi. Mısır’da ve tüm yeryüzü coğrafyalarındaki mazlum Müslümanlar için hep bir ağızdan dualar edildi.

Platform adına basın açıklamasını Celal Atasoy okudu.

Basın Bildirisinin Tam Metni

Bugün burada Mısır cuntası tarafından gerçekleştirilen darbeyi protesto etmek için toplanmış bulunmaktayız.

Mısır tarihi boyunca yapılan ilk özgür seçimlerde halkın iradesiyle seçilen Hürriyet ve Adalet Partisi adayı Muhammed Mursi, Mısır cuntasının yaptığı darbeyle devrildi. Cumhurbaşkanı olarak seçilmesinin üzerinden henüz bir yıl geçmiş olmasına rağmen, kendisinden imkânsızı başarması istenen ve ülke içinden ve dışından her yönüyle baskı altında tutulan Mursi’ye karşı başlatılan “temerrüt” kampanyası iki günün sonunda ordunun yönetime el koyması ile sonuçlandı. Ulusal ve uluslararası iktidar odaklarının işbirliği ile Cumhurbaşkanı Mursi ev hapsine alınırken, İhvan-ı Müslimin Hareketinin liderleri ve birçok üyesi tutuklandı. Şu anda Refah sınır kapısı ve Filistin’e giden tüneller ordu tarafından kapatılmış bulunmaktadır. Mısır Devlet başkanlığına da Anayasa Mahkemesi Başkanı M. Adlî Mansur’u atadılar ve anayasa üzerine yemin ederek görevine başladı. Bu ne büyük çelişkidir ki hem anayasayı rafa kaldırdık,darbe yaptık diyeceksiniz hem de anayasa üzerine yemin edeceksiniz! Bunlar kendi elleri ile yaptıkları putları acıkınca yiyen atalarının dininin takipçileridirler.

Son iki yıldan bu yana Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaşanan ayaklanmaların gittikçe İslamileşmesi, ve özgür bir ortamda yapılan seçimlerde İslamcı partilerin itibar kazanması, hegemonik güçlerin rahatsızlığını gittikçe artırıyordu Birbirine paralel olarak gelişen Türkiye Brezilya ve Mısır’daki olaylar gösteriyor ki , egemen güçlerin en büyük yalanı demokrasidir. Onlar açısından demokrasi sadece kendi istedikleri seçildiğinde meşru bir tercih biçimidir. Daha bir yıl önce yüzde 52 oy alarak seçilen bir Cumhurbaşkanına  hiçbir hukuki ve siyasi meşruiyet gözetilmeden “sen artık bu ülkenin cumhurbaşkanı değilsin” denebiliyor.

Yaklaşık 60 yıllık bir diktatörlük döneminden çıkmış Mısır halkı Nasır’ı Sedat’ı ve en son olarak Mübarek’in uygulamalarını gördü ve bu baskı ve sindirme politikalarını bizzat yaşadı. Yine aklı darbelere dönük çalışanlar seçimle başaramadıklarını silahlı güçlerden bekleyenler kendilerine şunu sormalılar:

Şayet Mübarek döneminde olsaydı bu şekilde bir kalkışma durumunda başlarına ne gelirdi? Ne olursa olsun Mursi gitsin şeklinde bağırarak toplandıkları Tahrir kan gölüne döner miydi? Dönmez miydi? Henüz bir yıldır Mısır’ı yöneten Mursi’nin oluşturduğu  “özgürlük ” ortamının darbe için kullanılması iddialarının haksızlığının ispatı değil midir?

Türkiye’de çok defa gördüğümüz Meclis’in üstünde uçurulan savaş uçakları, anayasanın askıya alınması, meclis ve siyasi partilerin kapatılması, kurulması planlanan özel mahkemeler, yasaklı siyasilerin listesi gibi haberler el-Ahram gibi gazeteler aracılığıyla bir korku filmi havasında Mısır’da da senaryolaştırılıyor.

Son Taksim olaylarında da görüldü ki, hegemonik güçler demokrasi masalını yeniden yazmak ya da yepyeni bir demokrasi tanımı yapmaya çalışıyorlar. Halkın iradesinin yansıması olarak görülen seçimleri yeterli görmüyor ve demokrasi bir “uzlaşma” rejimidir diyerek kim seçilirse seçilsin, bizimle uzlaşsın ve bizim ilkelerimize göre hareket etsinler demek istiyorlar. Zira onlar hiçbir zaman adaletten hoşlanmıyor, zulüm ve baskıyla, kan ve göz yaşı akıtarak ayakta duruyorlar. Müslümanların demokratik yollarla elde ettikleri sadece bir yıllık yönetimlerine tahammül edemeyenler acaba kendilerine bunca yıldır tahammül etmek zorunda olan Müslümanların düşüncelerini, duygularını  ve ruh hallerini anlayacaklar mı?

Müslümanların 90’lı yıllarda Cezayir’de demokratik yollarla kazandıkları seçimleri çok kısa bir süre içinde darbe ile kaybetmeleri hafızamızda tam da unutulacakken bu son darbe ile İslam âleminin gerçekleri görme ve oynanan oyunların tekrar ortaya çıkmasına vesile olmuştur.

Bundan sonra kimse Müslümanlara demokrasinin faziletlerini (!) anlatma ahlaksızlığını sergilememeli; demokrat geçinenlerin nasıl da ahlaksızca söylemler üretebildiklerinin artık tüm insanlık tarafından görülmelidir.Türkiye’deki gazete ve televizyonlarda Mısır’daki Müslüman Kardeşler ve Selefilerin askeri darbeyle devrilmesi için tertiplenen provokatif sokak eylemlerinin nasıl övüldüğüne bir bakalım. Sadece Ergenekon-Balyoz cuntalarıyla isimleri özdeşleşmiş ulusalcı-Kemalist sınıfların, en az onlar kadar liberallerin de Mursi’ye verilen muhtıra karşısında ne kadar da sevinip heyecanlandıklarını göreceğiz.

Mısır halkı bu işi burada bırakmayacaktır. Müslüman Kardeşlerin, yapılan bu hile ve tuzaklara karşı çıkmaları en doğal haklarıdır. Mısır’ın onurlu insanları darbe sevdalısı bu zihniyete karşı direneceklerdir. Muhammed Mursi, Müslümanların ve tüm kişiliğine sahip çıkan insanların onurudur ve onuru olmaya devam edecektir.“Darbe”lere karşı olduğunu söyleyip “ama”lı cümlelerle ağızlarından kin ve nefret akıtanlar, ellerini oğuşturuyor olabilir, “teknokratlar hükümeti” kurarak altı ay içerisinde seçime gidileceğini açıklayan Sisi çok mutlu günler geçiriyor olabilir, ya da Sisi’nin yerinde kendisini hayal eden bir çok yerli ve yabancı “bedbaht” olabilir. Hiç fark etmez. Karşılarında mallarıyla ve canlarıyla direnerek mücadele ettikleri zaman müjdelenen inancın ve özgürlüğün temsilcileri var.Bu mücadele dün başlamadı, yarın da bitmeyecektir. Bu bir hak-batıl mücadelesidir.

Halkıyla savaşan yüz binlerce insanını katleden ve tek korkulu rüyası Müslüman Kardeşler olan despot, zalim gayrı meşru Suriye düzeninin başındaki Esed’in:” Mısır'da olan şey, siyasal İslam denen şeyin çöküşüdür. Dünyanın her yerinde dini siyasal emellerine alet eden herkesin akıbeti de bu olacaktır" sözünün kursağında kalmasını, korktuğu şeyin başına gelmesini mazlumların rabbinden niyaz ediyoruz. Tüm Müslüman halkları ve bu konuda duyarlı devlet yönetimlerini Mursi’ye ve Mısır halkına destek olup yardım etmeye davet ederken; Diğer taraftan tarihi şanlarla dolu, özellikle son asırda Hasan El-Bennalarıyla, Seyyid Kutuplarıyla, Abdulkadir Udehleriyle, Halid El İslambulileri ile İslam aleminin coğrafyalarında kalplere taht kuran Mısır halkının ve İhvan-ul Müsliminin Batı uşağı Firavun ordusuna karşı olan haklı direnişlerini destekliyor, aşk ve iştiyaklarını artırarak şehadet pahasına direnişlerini derinleştirmelerini temenni ediyoruz.

Bizler ISPARTA Mısır Halkıyla Dayanışma Platformu olarak sonuna kadar Muhammed Mursi’nin yanında ve darbecilerin karşısında olduğumuzu belirtmek istiyoruz

Tevhidi ilkelerimizle, adaleti tesis etmek ve özgürlüğün kapılarını açmak için mücadelemiz devam edecektir. Unutulmamalıdır ki bizler başarıyı sahte ilahlardan değil,  yalnızca ve yanlızca Allah’tan bekleyen Müslümanlarız. Göğsümüzdeki sıkıntıyı, gözlerimizdeki yaşları, içimizdeki isyanı yatıştıran ve anlamlandıran bir ahiret yurdu vardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.

Basın açıklamamızı Şura suresi 39. Ayetiyle bitirmek istiyoruz: “İman edenler, bir haksızlığa, bir saldırıya, bir baskıya ve zulme uğradıkları zaman, zâlimlere, saldırganlara ve baskı yapanlara yardımlaşarak karşı koyanlardır

Katılımcılar(İLKDER- KÜLTÜREVİ- MEMURSEN-İHH ısparta temsilciliği-ISİMED

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi