İkna Odaları Belgeseli’nin bir kısmının gösterilmesiyle başlayan program, Ayşeli Polat hocanın Kur’an’ı Kerim tilavetiyle devam etti. Ardından SDÜ İlahiyat Fakültesi Araştırma Görevlisi Nida Sultan Çelikkaya modaratörlüğünde; İLKDER Yönetim Kurulu Üyeleri Nurşen Kışlalı ve Elif Antalyalı ile İLKDER Sekreteri Elif Karabacak konuşmalarını yapmak üzere davet edildi.
Moderatör; 28 Şubat sürecini anlatan giriş konuşmasında;”Bir başörtülü hak iddia etmeye başladığında birileri rahatsız olmaya başlıyor.” diyerek 28 Şubat’ın büyük oranda müslümanları hedef alan bir darbe girişimi olduğunu vurguladı. Erbakan’ın başbakan olduğu dönemde, müslümanların sahadaki varlıklarından rahatsız olunmasıyla 28 Şubat Süreci’nin başladığını belirten Çelikkaya,o dönemde oynanan kirli oyunlara değindi. Başörtüsü yasağı özelinde sürecin zorluklarının idrak edilmesi ve 28 Şubat’ın unutulmaması için bu programı düzenlediklerini belirten Çelikkaya; sözü Elif Karabacak’a bıraktı.
Malcolm X’in “Soykırımı unutmayın, unutulan soykırım tekrarlanır.” sözüyle konuşmasına başlayan Karabacak; bu sözün yapılan zulümlerin unutulmaması şeklinde anlaşılması gerektiğini ifade etti ve “İşte bu yüzden, 28 Şubat’ın 19. Yıldönümünde burada toplanmış bulunuyoruz.” dedi.
Karabacak; “Zalimin uydurduğu masalın adı irtica, temel problemleri ise müslüman kimlikli birini başa geçirmemekti.”diyerek sürecin gelişimini değerlendirdi.
Ardından süreç içerisinde yaşadıklarına değinen Karabacak; “Selçuk Üniversitesi Edebiyat Öğretmenliği Bölümünü kazanıp Konya’ya gittiğimde 16 yaşındaydım.Fakülte’ye başladıktan bir yıl sonra yasak başladı.İlk önce açık fotoğraf istediler. Bu sadece bir başlangıçtı. Sonra kapıda güvenlik görevlileriyle karşılanır olduk ve başörtümüzle eğitim görme hakkımız elimizden alındı.”
Okuldan aldıkları uzaklaştırma cezalarının ailelerine bildirilmesiyle, işlerinin daha da zorlaştığını ifade eden Karabacak, ailelerden ; “Eğer başını açmazsan anneni boşarım. Sen okumazsan, kız kardeşlerini de okutmam.” gibi iki arada bir derede bırakacak tepkiler aldıklarını anlattı.
Karabacak;“Sizler bugün rahatça okuyabiliyorsunuz. Bunda,bu davaya sahip çıkan onurlu direnişçilerin hakkı olduğunu unutmayın. Allah’ın hükümlerini asla beşerin zulmüne karşı sarsıntıya uğratmayın.” diyerek sözlerini tamamladı.
Karabacak’ın konuşmasının ardından moderatör sözü Elif Antalyalı’ya verdi.
28 Şubat sürecinde; Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi ikinci sınıf öğrencisiyken bırakmak zorunda kaldığı eğitimine, aradan yıllar geçtikten sonra Isparta’da devam eden Antalyalı; “Çorum İmamhatip Lisesi’nde okurken en büyük hayalim doktor olmaktı. Okulumdan mezun olup da Tıp Fakültesi’ni kazanan bir kişi bile olmamasına rağmen, tıpı kazanmaya niyet ettim. Hocalarım “Herkes yürürken sen koşacaksın.” dediler. Koşmaya razı oldum ve Allah’ın izniyle Tıp Fakütesi’ni kazandım.” dedi. Fakülte’ye başladıktan bir yıl sonra annesini kaybeden Antalyalı aynı zamanda karşılaştığı başörtüsü zulmü karşısında yaşadığı zorlukları anlattı. Aileden ve dostlarından destek görmediklerini, yaptıklarının aptallık addedildiğini ifade eden Antalyalı; “ O zaman çocuklarına kötü örnek olurum düşüncesiyle, çocuklarını benden uzak tutan tanıdıklarım, şimdi çocuklarına beni örnek gösteriyorlar.” dedi.
Üç çocuk annesi, evli bir bayan olarak Tıp Eğitimi’ni Allah izin verirse bu yıl tamamlayacak olan Antalyalı; “Şu an okulumu bitirerek hakkımı almış olduğumu düşünmüyorum. Benimle aynı yaşta hocalardan ders alıyorum. Evliyim. Çocuklarım var. Bizim direnişimiz bizden sonra gelecek nesillerin önünü açmak içindi.”dedi.
Antalyalı; “ Arkanızda kimin olduğuna bakmadan, inandığınız şeyin peşinden gidin.” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Antalyalı’nın konuşmasının ardından moderatör sözü Nurşen Kışlalı’ya bıraktı.
Kışlalı konuşmasına Enam Suresi 162. Ayetle başladı: “Deki: Benim namazım,ibadetlerim, hayatım ve ölümüm, alemlerin Rabbi olan Allah içindir.”
Yasakla tanıştığında,SDÜ Edebiyat Fakültesi’den yeni mezun olmuş genç bir öğretmen olan Kışlalı; daha ataması yapılacağı sırada, başörtülü fotoğrafından rahatsız olunduğunu ifade etti. Başörtülü olduğu için küçük bir yere atanan Kışlalı, “Herkesin direneceğini, başını açmayı kabul etmeyeceğini düşünmüştüm. Ancak tüm öğretmen arkadaşlarım, tek bir ceza dahi almadan başlarını açıp görevlerine devam ettiler. En kötüsü ihanetin yüzünü görmekti.” diyerek, süreç içerisinde yaşadığı zorlukları anlattı. Kışlalı; 28 Şubat sürecinin işleyişini “Keyfim isterse hukuku,ben bilirim kanunu,istediğimi yaparım hükmü.” sözleriyle özetledi. Değerli bir yalnızlığı tercih ederek öğretmenlikten istifa ettiğini belirten Kışlalı; “Gökhan Özcan’ın o zamanlar bir yazısında ifade ettiği gibi onuruyla örtünenler, örtüleriyle onurlananlardan olmaktı amacımız.” dedi. Yıllar sonra öğretmenlik hakkı iade edilen Kışlalı; Mehmet Akif Ersoy’un;
“Adam aldırmada geç git! , diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!”
dizeleriyle konuşmasını tamamladı.