İsme değil maksada bakalım

Hayrettin Karaman

"Kendi halinde "müslümanca" yaşamaya çalışan, İslam'ı kendi aile hayatında bile yaşatmayı dert edinmeyen müslümanlara "islamcı" demiyorum. İslam'ı en yakınından başlayarak en uzaklara kadar yaymayı, sahih İslam'ı bozulmaktan ve hayatta eksilmekten korumayı dert ve dâva edinen, bu dert ve dâva uğrunda maddi ve manevi fedâkârlıklarda bulunan kimselere İslamcı diyorum." demiştim.

Maksat bir, ifade farklı başka tarifler de var.

Bazı yazar dostlar "islamcı kelimesine takılıyor, bunun olumsuz tedâîleri konusunda uyarıda bulunuyor, "müslümanları islamcı olan ve olmayan" şeklinde ayırmanın sakıncasını hatırlatıyor, "müslüman" kelimesinin yeterli olduğunu, "islamcıların tarif ve hedeflerinin müslüman tarif ve hedeflerinden farklı olmadığını" söylüyorlar.

Eğer tarihe ait şartlar (İslam ümmeti/toplumu içinde batıcılık, türkçülük, kavmiyetçilik gibi ideolojilerin ortaya çıkması) sebebiyle islamcılık diye bir dava ve terim kültür dünyamıza girmemiş olsaydı mesele yoktu, dostların dedikleri gibi "müslümanlık, müslüman olmak" bizi ve davamızı ifade için yeterli olacaktı. Ama olan oldu, ismen veya dinen müslüman olan bazı şahıslar ve guruplar "İslam'a aykırı olmadığı kanaatiyle veya aykırı olduğunu bile bile" mesela batıcılık, türkçülük gibi davaların peşine düştüler. Bunları ifade ederken "mesela türkçü, kavmiyet davası güden müslümanların" karşısına "müslüman"ı koyarsanız "onları müslümanlık dışına atmış olursunuz. Ama "müslüman için gerekli ve sahih gördüğünüz bir davadan başka bir davanın peşine düşen müslümanları diğerlerinden ayırmak için "müslüman türkçü", kavimciliği reddeden ve kimliğimizin belirleyici unsurunun İslam olduğunu savunan müslümanlara da "islamcı müslüman" derseniz tarafları İslam dışına atmamış olursunuz.

Değerli yazarımız Hilal Kaplan'ın şu ifadesinin altına her müslüman imzasını koymalıdır:

"İslâmcılık, muhafazakârlık, dindarlık, vb. yeni mefhumlar üretmek ve tüketmek yerine, Müslüman kavramının azametini Müslümanlara anlatmanın, neden sosyolojik bir kategorinin ötesine işaret ettiğini göstermenin, bizlere emanet edilmiş bu kıymetli ismin arkasında barındırdığı ontoloji, epistemoloji ve aksiyolojiyi idrak edip tavzih etmenin gerekli olduğu kanaatindeyim".

Ancak tarihi bir gerçek olarak İslamcılık vardır, onu değerlendirmek bir zarurettir. Ayrıca bugün de müslüman olduğu halde Kaplan'ın tavsif ettiği çerçevede müslüman olmayanlar –belki mevcudun çoğu olarak- vardır. Bize emanet edilmiş olan kâmil müslümanlığı tavzih ve takip eden müslümanlara "islamcı", edemeyenlere ise "islamcı olmayan müslüman", "eksikli müslüman" veya fıkıh ve kelam ıstlahlarına göre "fasık ve sapkın" müslüman demenin, dostların uyardığı sakıncaları davet edeceği kanaatinde değilim. Aksine müslümanların "kamil islam aynasına" bakarak kendilerine çekidüzen vermelerine davet işlevini görebileceğini düşünüyorum. Yeter ki, herkes kendi İslam'ını mutlaklaştırıp diğerlerini dışlamasın; tevazu ve şefkat içinde ictihadını sunsun!

YENİ ŞAFAK