İsmail Kılıçarslan'a yöneltilen linç kampanyasının perde arkası

Ersin Çelik, İsmail Kılıçarslan'ın köşesinde yazdığı yazı sonrasında alevi ve nusayrileri aşağıladığı gerekçesiyle hedef gösterilmesini ve dış medyanın Lazkiye olaylarını anlatırken benimsediği yancı tutumu eleştiriyor.

Ersin Çelik/Yeni Şafak

“Artıklar” ve İsmail Kılıçarslan’ın unuttuğu kelime

İsmail Kılıçarslan, sabah saatlerinde aradığında bilirim ki mutlaka yazısıyla ilgili bir durum var. Ya bir bilgi yanlışını, eksiğini düzeltmemi ya da gözden kaçan tashihi söyler. Cumartesi sabahı aradığında çok da müsait değildim. Telefonu açtım ve tam, “abi sana zahmet yazıver, arkadaşlara ileteyim hemen düzeltelim” diyecektim ki lafı ağzıma tıkayıp, “Kötü oldu be Ersin. Oruç kafa yazınca… Başına bir kelime eklemeliymişim. Bu işi büyütürler” dedi. Yazısını okumamıştım henüz. Telefonu kapatıp, yazıyı açtım hemen. Evet, oraya o kelimeyi yazmalıymış. Sonra konuştuk birkaç kez daha. Belli ki büyüteceklerdi. Evinin açık adresinin paylaşıldığı tweetleri gönderdi. Bu arada kendisi de şehir dışında, hayli uzaktaydı. İlgili yerlerle görüştük. Avukatı suç duyuruları ile ilgilendi. Ancak İsmail abi tedirgindi. Suriye’de kaynatılan ve Türkiye’de harlanmak istenen fitne kazanına atılmak, sebep sayılmak istemiyordu. Bunu da adaşı ve bazı zamanlar hukukunu gözettiği İsmail Saymaz başlatmıştı. Olan olmuştu ama olmaması gerekenlerin önüne geçmeliydik. İstişare ettik. İsmail Kılıçarslan’ı bilen bilir ne sözünü sakınır ne de varsa bir hatası ısrarcı olur. Öyle de yaptı. Hızla bir açıklama yazdı. Sosyal medyadan izah etti. Köşesinden düzeltme yaptı. Bir kelimelik eksikliğin nelere mal olduğunu gördü, kabul etti. Ancak sözünü de esirgemedi.

Bu arada sağlam linç edildi. Sosyal medya kaosunun ve fiziki ayaklanma çağrılarının bahanesi görüldü. Ev basma psikopatlıklarının, politik parmak sallamaların hedefindeydi. Daha ne olabilir ki, derken CHP’li Ali Mahir Başarır açıkça ölümle tehdit etti İsmail Kılıçarslan’ı. Alenen infaz yemini etti ve birilerine talimatlar verdi. Şu sözler burada da kayda geçsin: “Ali Mahir Başarır ve arkadaşları, yaşadığı sürece ben o dilini senin kesmezsem, sana güneş yüzü gösterirsem Allah benim belamı versin.”

İsmail Kılıçarslan’ın yazısında eksik olan o kelime ne miydi? “Teröristler.” Evet, yazısında Nusayriler değil de “terörist olduğu bilinen azılı Esedçiler” demeliydi. Demişti ama bir kez daha vurgulayabilirdi.

Evet biliniyorlar. Zaten son bir haftadır Suriye’nin batısındaki Lazkiye ve Tartus şehirlerinde çıkan olayların nedeni de bu teröristlerin bilinmesiydi.

Konuya ilişkin iki haberi etraflıca irdeledim. Biri BBC’nin diğeri de Alman DW’nin hazırladığı. Kıvrana kıvrana hazırlamış ama CHP’lilerin koro halinde “Suriye’de Alevileri katlediyorlar” yalanlarını da boşa düşürmüşler.

BBC haberinde diyor ki: “BBC, ölü sayısını ve katliam iddiasını bağımsız kaynaklar üzerinden doğrulayamadı. Görgü tanıkları Lazkiye ve Tartus’ta sokak çatışmaları çıktığını, toplu cinayetler işlendiğini, bazı evlerin ve dükkanların yağmalandığını söylüyor. İnfazların arkasında Suriye’nin yeni yönetimine bağlı güçlerin olduğu öne sürüldü. BBC bu iddiaları da bağımsız kaynaklar üzerinden doğrulayamadı.”

Başta başkent Şam olmak üzere Suriye’nin birçok şehrinde muhabirleri ve haber kaynakları olan BBC’nin teyit edemediği iki büyük mesele var:

Bir: Ölü sayısı ve katliam iddiası.

İki: Suriye’nin yeni yönetimine bağlı güçlerin toplu cinayetleri, evlerin ve dükkanların yağmalanması.

Açın YouTube’dan izleyin. BBC’nin aynı haberinde şu iddialar da yer alıyor:

- “Tanıklar, Lazkiye ve Tartus’ta sokak çatışmaları, kitlesel cinayetler ve yağmalama olayları bildirdi.”

- “Suriye’nin yeni hükümetiyle bağlantılı güçlerin infazların arkasında olduğu iddiaları ortaya atıldı.”

Aynı haberde kesin ifadedeler de var:

- “Esad’a bağlı silahlı gruplar, bölgede askeri noktaları ele geçirdi.”

“Suriye güvenlik güçleri, bu duruma yanıt olarak geniş çaplı operasyonlar başlattı.”

Suriye’de Nusayri nüfusun yaşadığı şehirlerde yaşanan olaylara ilişkin uluslararası basından bir diğer habere göz atalım şimdi. Tarafsız olmaları bir yana burada mevcut Suriye yönetiminin karşıtı haberlere imza atacakları şüphesiz olan Alman DW misal. Haber, “Suriye’den gelen son görüntüler herkesi dehşete düşürdü” diye başlıyor ama sonrasında hızla muğlak bir hal alıyor.

DW, şu soruya cevap arıyor: “Peki, gerçekten bir Alevi katliamı mı yaşanıyor, yoksa “Colani” adıyla bilinen Ahmed Şara yönetimi Esad’a bağlı güçleri mi hedef alıyor?”

Yanıtlar ise çeşitli…

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin 6 Mart’tan bu yana Alevilerin yoğun yaşadığı Lazkiye’deki çatışmalarda can kaybının bini aştığını bildirdiğine yer veriyor. (BBC bu bilgiyi doğrulatamamıştı.) Uzaktan bağlantıyla röportaj veren Nour Ali isimli bir tanık konuşuyor. Kendisi oyuncuymuş. Sözleri şöyle: “Evlere girdiler. İnsanlar kendi evlerinde katledildi, her mezhepten insanlar. Bugün, çekim yaptığım için bana ateş edildi. Ona ‘Seni çekiyorum’ dedim. ‘Arabaya al ama seni çekiyorum, haberin olsun’ dedim. Bana küfretti ve sonra evimizin olduğu yöne doğru ateş etti.”

Tam burada DW muhabiri, görgü tanığından yaptığı çekimleri isteseymiş keşke dedim. Oysa tanık, kendisine ateş edilme anını kaydetmiş bile olabilir.

Fakat Alman televizyonunun haberi buradan sonra söylem değiştiriyor.

Ekranda bu sefer Muzna Dureid isimli aktivist geliyor: “Şu an yaşananlar Esad’ın mirası, Esad’ın ülkede körüklediğinin kalıntıları. Hükümet güvenlik güçleri ve ülkenin sahil kesimindeki rejimin kalıntıları arasındaki kanlı bir tepki.”

DW uzman görüşlerine de yer vermiş. Yazar Bülent Şahin Erdeğer’in değerlendirmesi hayli çarpıcı: “Uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarında belirtilen, kayıt altına alınmış 16.200 rejim unsuru var. Bunların 5.000’ine yakını doğrudan savaş suçu işlemiş, katliamlara katılmış isimler. Diğer isimler de bu taburlar içerisinde yer almış unsurlar. Şimdi rejim bu 16.200 kişinin peşinde. Bu isimler özellikle sahil bölgesinde saklanıyor ve çeşitli aşiretler tarafından korunuyorlar.”

Bu analiz, DW’nin haber kapağında yazan, “Suriye’de Şara kimin peşinde” sorusuna yanıt veriyor aslında. Yani Ahmed Şara yönetimindeki yeni Suriye yönetimi, kayıt altına alınmış 16.200 rejim unsurunu arıyor. Aralarındaki en az 5 bini; sivilleri, masumları katleden ve türlü savaş suçları işlemiş eski askerler. Kısaca dünün Şebbihaları. Esed’in artıkları. İran’ın içeride bıraktığı kalıntıları.

Belli ki saklanıyorlar. Belli ki yerleri tespit edildi. Ve belli ki birileri onları vermek istemiyor. Bildiğimiz, yıllarca şahitlik ettiğimiz “başkaldırı oyunları” bunlar. Baksanıza o Şebbihalar bulunmasın diye, onlar adına Türkiye’den İsrail’e yalvaranları bile gördük. Bu sahne de ne kadar tanıdık değil mi?

Peki CHP’ye ne oluyor? Ya da şöyle diyelim, BBC ve DW’nin bile teyit edemediği yalanlar, dezenformasyonlar üzerinden yürütülen kara propagandayı peşinen satın alan CHP burada ne yana düşüyor?

Yorum Analiz Haberleri