Geçen akşam Siyasal Vakfı’nda Selahaddin Eş ağabeyle birlikte ‘Türkiye’de İslami Uyanış Süreci’ hakkında bazı mülahazalarda bulunduk.
Özgür Üniversite Gençliği’nin organize ettiği etkinlikte canlı ve nitelikli bir katılım vardı.
Söz konusu olan üniversitelerdeki Müslüman gençlik ve yükselen niteliği…
28 Şubat 1997 Darbesi en fazla liseli, üniversiteli gençliğimizi budadı.
28 Şubat’ta zalimlerin kurallarına boyun eğmeyen 10 binlerce mü’mine üniversiteli kız kampüs kapılarının önünde kaldı. Katsayı zulmü ile İmam Hatip Okulları öğrencilerinin üniversitede önlerine aşılamaz barikatlar kuruldu. Müslüman gençliğin fidanlığı olan Anadolu’daki birçok İslami kitapevi ve kuruluş kapatıldı veya kapanmak zorunda bırakıldı…
Ama teslim olmayan, savrulmalara pabuç bırakmayan İslami birikim damarı ve istikrarlı ıslah çabaları, İslami hareket ruhunu yeniden filizlendirecek kanallarını hep korudu.
Türkiye’de yerel ve küresel vesayeti daraltmaya çalışan siyasi iradenin ön açmasıyla da çorak toprak yeşermeye başladı.
Batılı formda üniversite resmi ideolojinin dayatıldığı değil, evrensel fikirlerin tartışıldığı mekânlardır. Bizler, serbesti imkânlarından yararlanarak üniversitelerde resmi ve gayri insani ideolojik dayatmaları kovmalı, fıtri ve vahyi olan özgürlük arayışının önünü açılmalıyız.
Geçen hafta da Marmara Üniversitesi Düşünce ve Hikmet Kulübü ‘5. Yılında Suriye İntifadası ve Geleceği’ başlıklı bir sempozyum düzenledi. Rıdvan Kaya, Osman Atalay, Dr. Selman Öğüt, Tülay Gökçimen gibi isimlerle katıldığımız bu etkinlikle üniversiteli gençlerimiz, koca koca cemaat ve kuruluşlarımızın yapamadığı bir işe öncülük edip örneklik oluşturdu.
Tophane-Hikmet Vakfı çevresinin İslami uyanış geleneğine dayanan Gültepe’deki Ay Işığı Derneği gençleri, bölgelerindeki uyuşturucu alışkanlığına ve fuhşa karşı halkı ve gençleri bilinçlendirme faaliyetleri yapmaktaydı. Ama geçen hafta bölgenin mafyası ve uyuşturucu çetesi bu gençlere saldırdı; ama gençler meşru müdafaa ölçüleri içinde kendilerini savundular. Ölenler ve karşılıklı yaralananlar oldu. Polisin çaresiz kaldığı ve mahallelerimize yayılan bu ifsad karşısında Müslüman gençlerin sinmeyip olaydan hemen sonra kamuoyuna dönük Gültepe’de basın açıklaması yapması takdire şayan bir tutumdu.
Ülkenin dört bir yanında fıtratla, vahiyle buluşmaya yönelmiş daha birçok genç tecrübe…
İdari ve mekânsal imkânlar içinde çoğalan İmam Hatip Okullarındaki geleceğin üniversitelileri olarak çocuklarımız arasında tomurcuklanan nitelik arayışı ve bu bağlamda Türkiye İHO’na yönelik Ensar Vakfı merkezinin koordine ettiği kültürel çabalar gelecek kuşaklarımız için oldukça ümit verici.
Artık Müslüman ailelerin gençleri 28 Şubat sendromuyla gelişen aykırı kimlik ve ilişkilere sığınma, nahoş kafelere takılma badirelerini aşıyorlar. Üzerlerine sıçrayan kirlerden arınıyorlar.
Artık cami saflarında daha çok genç var. Yardım ve dayanışma yarışına koşturanlar artık aksakallı yaşlılarımızdan çok, kendilerini olgunlaşma çığırına açan gençlerimiz.
Ve şimdi sıra okuma ve tahkik oranlarımızı binde birlerden yüzde birlere, sonra da yüzde yirmilere çıkarabilmekte. Sıra, yeniden eli kalem tutan, okuyup araştırdığını gündemleştirip müzakere edebilen seviyelere ulaşabilmekte. Bilgi ve tecrübe birikimi yükseldikçe; nefsi sapmalarını, dünyevi tutkularını törpüleyebilmekte. Bilginin yanında tanıklığı, âdabı ve üslûbu önemseyip güzelleştirebilmekte.
Bu arada tabii ki birlikte iş yapabilme kapasitesini artırmak, organize birliktelikler oluşturmak oldukça önemli. Ama kimliksel olarak şu hizbin, o cemaatin veya bu partinin gençliği olmaktan öte, üst ve temel kimlik olarak tevhid ve adalet gençliği olunabilmeli; vahyi misyonun tanığı olacak ideal gençlik için adımlar sıklaştırılmalı.