"İslami Şahsiyetin İnşasında Okumanın Değeri"

Adana'da "İslami Şahsiyetin İnşasında Okumanın Değeri" başlıklı bir seminer yapıldı.

Özgür-Der Üniversite Gençliği’nin konuğu olarak 26-27 Nisan günleri Adana’da bulunan Haksöz Dergisi yazarlarından Haşim Ay, Özgür-Der Adana Temsilciliği salonunda “İslami Şahsiyetin İnşasında Okuma Eyleminin Değeri” başlıklı bir seminer verdi.

Adnan Demircan’ın Kur’an tilaveti ve Abdulkadir Bakımlı’nın meali okuması ile program başladı.

Sunumunu, hazırladığı slayt üzerinden gerçekleştiren Haşim Ay; Alak suresi 1-5. ayetlerle başladığı konuşmasında okuma eylemine dair genel bir çerçeve oluşturdu. Bu bağlamda ilk emrin okuma olarak tercih edilmesinin hikmetlerini irdeleyerek hem emre muhatap şahsın ümmi oluşu hem de okur-yazarlık oranının düşüklüğü gerçekliğiyle birlikte düşünüldüğünde bu tercihin gayet ilgi çekici ve anlamlı olduğunu söyledi. Vahyin daha ilk surede okuma eylemi ve kaleme vurgu yapmasının Allah’ın taklitçi, bilinçsiz ve teslimiyetçi bir insan tipine çağrı yapmadığının bir tür kanıtı niteliğinde olduğunu belirtti. Vahyin İslami şahsiyeti inşaya ilk olarak okuma eylemi üzerinden başladığına dikkat çeken Haşim Ay, bu bağlamda neyin, neye göre ve niçin okunması gerektiği gibi soruların cevaplarının da diğer ilk inen süre ve pasajlarda olduğu gibi Alak suresinde de bulunabileceğini söyledi.

Daha sonra   “Okuma Ne Demektir?”; “Okuma kavramı Nasıl Anlaşılıyor?” ve “Kur’an, Okumaya Nasıl Bakıyor?” sorularını irdeleyen konuşmacı, kavramın ihtiva ettiği çeşitli anlamlar ve günümüzdeki algılanma biçimlerini tespit etmeye çalıştı. Eylemi salt yazılı bir metni okumaya indirgemenin yanlışlığına dikkat çekerek ne tarihî açıdan ne de Kur’an açısından okuma eyleminden yalnızca kastedilenin bu olmadığını ifade etti. Daha yaygın olarak okuma denilince akla gelen ilk hususun bilgi ve öğrenime evsahipliği yapan modern okul ve örgün eğitim olmasının da bir diğer yanlışı ifade ettiğini belirterek, şahsiyet inşasında söz konusu eylemi merkeze alan Vahyin okumadan muradının yalnızca bunun olamayacağını söyledi. Ay, diğer birçok Kur’ani kavramda olduğu gibi okuma kavramının da gelinen noktada daralmaya ve tahrife konu olduğunu vurguladı.

Yazılı bir metnin okunması kadar bir olayın üzerine dikkat ve özenle eğilmenin, incelemede bulunmanın, düşünmenin, verileri bir araya getirerek analiz etmenin, çözümleme yapmanın, tanımlamanın, tahkik etmenin, iletme vb. hususların da okumanın unsurlarını oluşturan eylemler olduğuna dikkat çeken konuşmacı; nitekim gerek Kur’an’da gerekse de günümüzde kavramın bu ve benzer anlamlarda kullanıldığını örnekler üzerinden açıkladı. Bu bağlamda “İnsanı diğer canlılardan farklı kılan tek değil ama temel özellik düşünce veya akletme kabiliyetiyse o halde onun bilinçlilik halindeki birçok davranışının aslında bir tür okuma eyleminin yansımaları niteliğinde olduğu söylenebilir.” diyen Haşim Ay, akıl nimetiyle donatılmış insanlar olarak kendimizi, eşyayı ve hayatı okuduğumuzu söyledi. Yeri geldiğinde bilinçli bir bakış eyleminin de bir tür okuma anlamına gelebileceğini belirterek, bu noktada Hz. İbrahim’in gök cisimleri üzerinde gerçekleştirdiği ufuk turunun Ahmet Baydar tarafından “İbrahimi bir okuyuş” şeklinde tanımlanmasının isabetli bir okuma olduğunu kaydetti.

Kur’an’ın okuma kavramına yüklediği anlamla ilgili olarak da örnekler veren konuşmacı, “iqra’” sözcüğünün okuma, düşünme ve iletme süreçlerinin tümünü kapsadığını ve bu nedenle ilk ilahi emir olarak İslami şahsiyetin diğer tüm davranışlarını yönlendirecek şekilde merkezi bir yere oturtulduğunu söyledi.

Daha sonra alabildiğine daralmış olduğu için “Nasıl bir okuma?” sorusunun öneminden bahseden Haşim Ay, Kur’an’ın çağrı yaptığı tarzda bir okumaya ve bu okuma eyleminin oluşturacağı İslami şahsiyet modeline ancak amaçlı bir okuma, teşhide/tanıklığa yönelik bir okuma, programlı-sistemli bir okuma ve bütünsel-tevhidi bir okuma ile ulaşabileceğimizi söyledi. Ay, yaptığı bu belirlemeleri tek tek açarak açılımlarda bulundu.

Bu tarz bir okumanın mekansal boyutu bağlamında “Nerede okuyalım?” sorusu soran konuşmacı, okul-üniversite gibi modern eğitim kurumlarının önemli birer araç olmakla beraber bu düzeyde bir okuma ihtiyacını karşılamanın çok uzağında olduğunu belirterek “Kendimizi İslami şahsiyet kılmaya talip isek daha başka okuma ve alternatif eğitim çalışmaları edinmemiz zorunlu olacaktır.” dedi. Ek olarak medrese gibi geleneksel kurumların da mevcut işleyişiyle bu noktada fonksiyonellik arzetmediğini söyleyen Ay, Kelim Sıddıki’nin “Açık İslam Üniversitesi” kavramına dikkat çekerek değerlendirmelerde bulundu. Bu bağlamda “Açık İslam Üniversitende kendisini İslami şahsiyet olarak yetiştirmeye talip her kişi için muasır dönem İslami hareketlerin deneyimleri ve ürettiği tüm yazılı eserler müfredat niteliği taşıyacaktır. Burada önümüze konulmuş ulusal sınırlar ne de  fikrî bağlamda yerellik dayatması söz konusu olmayacaktır. Kelim Sıddıki’nin dikkat çektiği gibi fikrî devrimimizi veya şahsiyet inşamızı ancak Açık İslam Üniversitesinde gerçekleştirebiliriz.” dedi.

Yine Kur’an’ın öngördüğü okumanın yoğunluğu değişmekle beraber sürekli bir okuma olduğunu belirten konuşmacı, “Ne kadar, nereye kadar okuyalım?” sorusunun doğru cevabının “Sürekli, ölünce kadar!” olabileceğini söyledi. Nitekim Rabbimizin bizden hak olan ölüm çatıncaya kadar sürekli kulluk beklediğini hatırlatarak burada bahsedilen okuma türünün de kulluğun merkezinde olduğunu ve dolayısıyla süreklilik arzetmesi gerektiğini kaydetti.

Müteakiben “Okuma eylemi hayatımızın neresinde olmalı?” diye bir diğer soru daha soran konuşmacı; okuyan kesimlerde bile genel olarak bir düzey ve seviye düşüklüğünün gözlendiğini, hatta bazıları için bir tür “okuma yorgunluğu”ndan bahsedilebileceğini belirterek okuma alışkanlığı ve pratikleri üzerine çeşitli tespitler yaptı. Genel olarak okuma eyleminin tıpkı mücadelenin diğer birçok alanı gibi tali bir faaliyet şeklinde algılanması sorununa dikkat çeken konuşmacı, “Yine Kelim Sıddıki’nin İslami mücadele bağlamında yaptığı tespitle söyleyecek olursak; İslami mücadelenin ve bu bağlamda okuma eyleminin veya kendini yetiştirmenin tali yani zaman buldukça, imkan doğdukça, istek uyandıkça yapılan değil tam tersine diğer uğraşlarımızı yönlendirecek şekilde hayatımızın merkezinde olan asli bir ödev olması gerekmektedir.” dedi.

Daha sonra sağlıklı bir okumanın sacayaklarını oluşturmamız gerektiğini kaydeden Haşim Ay, bunun yolunun iki başlı veya çift yönlü bir okuma sistematiğinden geçtiğini söyledi. Bunu ise şöyle maddelendirdi:

  • Hem Bireysel, Hem kolektif
  • Hem İçe, Hem Dışa Dönük
  • Epistemoloji ile Perspektife Eşit Ağırlıkta Önem
  • Doğru kavrayış için karşılaştırmalı okuma

Salt bireysel bir yoğunlaşmayla sınırlı kalan, ortak çalışmalarla takviye edilmeyen bir okumanın sahibini belki iyi bir entelektüel kılabileceğini ancak bunun asla cemaat disiplini, istişari birliktelik ve dava bilincine ulaştıramayacağını belirten konuşmacı, kendini ferdî planda geliştirmekle ortak-kolektif çalışmalara katılmak arasındaki dengeyi tutturmanın önemini vurguladı.

Öte yandan kişide bir bilince, ahlaka dönüşmeyen ve şahitlik disiplini içerisinde başkalarına tebliğ edilmeyen bir okuma veya bilgilenmenin ise rıza-yı ilahi’den mahrum kalacağını belirten Haşim Ay; ilk inen surelerden olan Müzzemil’de özetle “Kalk ve oku”, eşzamanlı olarak Müddesir’de ise “Kalk ve uyar” denilmesinin boşuna olmadığını; dolayısıyla bir yandan iç arınma ve eğitime dönük kendimizi geliştirirken bununla eşzamanlı olarak dışa/topluma dönük tebliğ ve ıslahın sağlıklı ve sahih bir okuma için kaçınılmaz olduğunu söyledi.

Salt epistemoloji veya bilgiye yoğunlaşan bir okumanın da açmazlarına dikkat çeken Ay, “Bu husus kökü ta İslami düşünce tarihinin oluşturduğu yöntemsel çizgilere kadar götürülebilecek çapta köklü bir sorun. Ve maalesef günümüzde de tekrarları mevcut. Okuma düzeyi en yüksek olan kişi-kesimlerimizde genel olarak ya epistemoloji ya da perspektif-yorum ağırlıklı okumalar görüyoruz. Bunlardan biri diğerinin alternatifi olamaz. Hiçbirini ıskalayamayız. Salt epistemoloji veya bilgi boyutuyla sınırlı bir okuma sahibini çok iyi bir nakilci yapar ki buna Ehl-i Hadis ya da Rivayetçi deniliyor. Diğer yandan perspektif ağırlıklı okumalar ise sahibinde daha çok önemli satırbaşları oluştururken bilgi temelleri üzerinde derinlik olmadığı için yüzeysel kalabiliyor. Sağlıklı bir okuma için bunların beraber yürütülmesi gerekiyor.” dedi.

Daha sonra en iyi okumalarda bile programsızlık sorunuyla yer yer karşılaşabildiğimizi belirten Ay, “Programlı Bir Okuma” için “Seçici ve Sürekli Güncellenen Bir Kaynakça”nın ve ek olarak da okumaya-bilgilenmeye-öğrenime eşlik eden “Temel ve yardımcı metinler” edinmenin öneminden bahsetti. Gerek ferdî gerekse de kolektif okuma ve iç eğitim çalışmalarında ön açıcı, ilerleme sağlayıcı bir okuma disiplini oluşturmak için kaynakların belirli periyotlarda güncellenmesi ve ortak çalışmalarda temel metinler öncelenirken bu çalışmalara katılacak şahısların ferdî planda yardımcı metinler üzerinden derinlik kazanmalarının öneminden bahsetti. Tebliğin 1-duyarlılık/talep oluşturma ve 2-talep oluşan muhatapları eğitim ve mücadele sürecine katma şeklinde iki ayağından bahsedilebileceğini belirten Ay, duyarlılık oluşan muhatapları eğitmek niyetiyle sürekli duyarlılık besleyici noktada tutmanın daha çok eğitimci şahsiyetin yeterlilik düzeyiyle alakalı bir sorun olarak sıkça karşılaşılan bir açmaz olduğunu söyledi.

Okumalarımızın yönelmesi gereken öncelikli alanları da kategorize etmenin önemine dikkat çeken konuşmacı, basamaklı bir okuma için önerilerde bulundu. Bu bağlamda Menar’da yer verilen ve İslami Şahsiyeti İnşada Fikri Donanım Ve Yeterlilik Şartları olarak öne sürülen 11 maddelik programa dinleyenlerle paylaşan Ay, sonrasında Oktay Altın’ın Haksöz’de “Nasıl Bir Bilgilenme ve Kültürel Altyapı” başlıklı çalışmasında yer alan 8 maddelik okuma-bilgilenme-eğitim programını paylaştı. Son olarak bunları 5 basamaklı bir okuma-eğitim planı olarak belirli alanlara dağıtan Haşim Ay, bazı kitap tavsiyeleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Program, dinleyicilerin soru ve katkılarını müteakip sona erdi.

Haber: Rıdvan Çelebi
Fotoğraflar: Ebuzer Ağuş

Etkinlik-Eylem Haberleri

Özgür-Der, Gazze’deki kardeşlerimizle dayanışmasını sürdürüyor
Batman Özgür-Der’de ‘’İslam ve İnsan’’ konuşuldu
Sağlık çalışanları Gazze'deki soykırımı Antalya'da protesto etti
Saraçhane'de direniş ve zafer coşkusu: Özgür Gazze, Özgür Suriye!
Suriye zaferi Bingöl’de tebrik edildi