"İslami Şahsiyet, Kimlik ve Cemaat"

Özgür-Der Beykoz Şubesi'nin her ayın son Çarşambasında düzenlediği "Çarşamba Seminerleri"nin bu ayki konusu “İslami Şahsiyet, Kimlik ve Siyaset” idi.

24 Şubat Çarşamba akşamı, dernek binasında gerçekleştirilen programın konukları ise; Özgür-Der Genel Başkanı, Rıdvan Kaya ile Özgür-Der Beykoz Şubesinden, Hızır Yıldırım idi.

Kalabalık bir dinleyici kitlesinin iştirak ettiği seminerde öne çıkan başlıkları şu şekilde sıralayabileceğimizi düşünüyoruz:

1: İslam, insanı etkili, aktif ve mücadeleci kılar. Bu dinin ilk emirleri arasında bulunan, "kalk-başla-harekete geç" emri bu yüzden anlamlı bir çağrıdır. Uyuşukluk, pasiflik ve tembellik ikaza uğrama sebeplerindendir. Bu minvalde, Allah'ın Müslümanlardan "şahit" olmalarını isteyen buyrukları, muhatabı silkelemeye, uyanık ve dikkatli olmaya, aynı zamanda da çevreye, yakınlara ve topluma karşı sorumlu olmaya dönük emirlerdir.

2: Kur'an Müslümanları tanımlarken; "siz insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz" buyurarak kişiden istenilenin "hayırlılık" olduğunu beyan eder. Bu hayır olgusunun, aynı zamanda "vasatlık" olduğunu, doğru yol ve yön üzere olmayı kapsadığını da öğretir. Bütün bunların tezahürü ile şekillenen kişinin olgun olabileceği ifade edilir.

3: İslami kişiliğin oluşumunda referans sorunu da önemli bir husustur. Şöyle ki, Müslümanlık iddiası en başta Kur'an ve Sünnet temelinde yükselmek mecburiyetindedir. Sahih olmamak, yalan, yanlış ve hatalı yerlerden beslenmek "sağlıksız"lığa yol açar. Allah'ın ipine ve Rasulün uygulamalarına bağlılık burada kurtarıcı olur.

4: Müslümanlık doğru bilgi ve birikimi önemserken, burada bilgi sahibi olmak, sorumluluklarımızı, ötelemede, ertelemede kullanabileceğimiz bir mazerete de dönüştürülemez. Anın vazifeleri; günün, çağın yüklediği sorumluluklar, ilim öğrenme gerekçesi ile tehir edilemez. Çünkü itikadımızda iman ve eylem bir ve bütündür. Bunlar birbirlerini bütünledikleri gibi besleyip geliştirirler de aynı zamanda. İman, doğru eylemi gösterirken, doğru eylem, imanı geliştirip güçlendirir. Bu ikili ve ilişki etle tırnak ilişkisidir.

5: Müslümanlık, saklanma, sıkılma sebebi değil, tersine "Müslümansanız en üstünsünüz" ilahı hitabının temsiliyeti manasındadır. Bu açıdan kişi, her şeyden önce kimliğini katışıksız ve karışımsız olarak Müslüman olarak betimlemek ve benimsemek zorundadır. Müslümanlık, muhatabın esas, asıl kimliği olmayıp, nüfus cüzdanında yazan formalite bir kelimeye dönüşemez. Çünkü İslam; değil hayatın, bütün kainatın, bütün alemlerin anlam kaynağı ve kurtuluş reçetesidir. Müslümanlık bu bakımdan, hiç bir kavmi, etnik, bölgesel, hizipsel, mezhepsel, ideolojik isimlemelerin gerisine düşürülemez, bu ve benzeri tanımlamaların yanında ikincil hale sokulamaz.

6: İslam'ın şahısların ahlakını doğrudan etkilemesi, onları geliştirmesi, olgunlaştırması bir hakikattir. Lakin bu hakikat birey kalmayı, "yalnız takılmayı" ön görmez. Dinin en temel şiarı beraber olmayı, birlikte hareket etmeyi yani cemaat olmayı gerektirir. İbadetlerden başlayıp, diğer bütün sorumluluklara doğru "cemaat" olmak farziyete dönüşür. Bu cemaatin mahiyeti de Kur'an'ın tanımı ile "kurşunla kaynatılmış binalar gibi" olmak anlamını ihtiva eder. Kimsenin kimseyi tanımadığı ve takmadığı, herkesin başına buyruk hareket ettiği bir anlayış, Kur'an'dan çıkartılamaz.

7: İslam'ın ortaya çıkardığı şahsiyet ve kimlik, en yakından en uzağa doğru uzanan bir sorumluluk bilincini ifade eder. Bu manada ne "miyop" olmak ne de "hipermetrop" olmak istenilesi bir şey değildir. Bu gün bir kısım insanın sorumluluk adına kendi ülkeleri ile sınırlı, Misak-ı Milli sınırlarına hapsolmuş vicdanları da sorgulanmalıdır. Ümmet perspektifinden uzak kalanların, dünyanın mazlum ve mağdurlarına kör ve sağır kalmaları imanın muhalifi ve mugayiridir.

8: Herkesle iyi geçinmek, kimse ile ayrı düşmemek, ayrı düşünmemek; kimsenin kötü olmadığı, yeryüzünde kötülüğün bulunmadığı gibi çocuksu düşünceler için mümkündür. Gerçekte envai çeşit günahın, zulumatın, haksızlığın yapıldığı ortadadır. Bu durumda Müslüman herkese "mavi boncuk dağıtan" durumunda ve duruşunda olamaz. Zira Katile iyi davranmak, maktule zulmetmektir. Hırsıza şirinlik, hırsıza yardım etmektir. Müslümanlık herkesle iyi geçinmek gibi omurgasızlığı, bukelamunvari kişilik bozukluğunu değil, onurlu ve adil şahitliği emreder.

9: İslami kişilik, fedakarlık temelinde hareket eder. Bu fedakarlık yalnızca Allah'ın rızası temelinde hareketi icbar eder. Bazen haklı olduğumuz durumlarda bile çevremizi, kardeşlerimizi incitmemek, onları refüze etmemek için haklılığımız üzerinde durmamak, geri çekilmek bilincidir bu.

10: Yine ümitvar olmak, karamsar olmamak da Müslüman şahıslar için, İslami şahsiyet oluşumunda çok temel ve gerekli bir husustur. Umutsuzluğu haram eden bir dinin mensuplarının bu inanç ekseninde olaylara, olanlara bakmak mecburiyetleri vardır.

Yukarıda bir kısmını maddelemeye çalıştığımız hususları dile getiren, Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya'ya ve Özgür-Der Beykoz Şubesinden Hızır Yıldırım'a dinleyicilerden gelen sorular ve onlara verilen cevaplarla program sona erdi.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi