HAKSÖZ-HABER
İslami kuruluşlar, Reyhanlı’daki patlama ve Suriyeli mültecilere dönük linç kampanyalarına karşı bir araya geldiler.
Hatay’ın ilçesi Reyhanlı’daki bombalı saldırıların hemen ardından Suriyeli mültecilere yönelik bazı gruplarca gerçekleştirilen ırkçı saldırılar ve özellikle sol, Kemalist, milliyetçi basında yapılan mülteci karşıtı yayınlar İslami kuruluşlar tarafından ortak bir basın açıklamasıyla telin edildi.
Bugün Fatih’te Ali Emiri Kültür Merkezi Nikah Salonunda ortak bir basın açıklaması yapan İslami kuruluşlar, yetkililere Suriyeli kardeşlerimizin yaşadığı mağduriyetleri ortadan kaldırmaları çağrısında bulundular.
AKABE VAKFI, AKDAV, ANADOLU PLATFORMU, AKV, HİKMET VAKFI, İHH, İDSB, MEDENİYET VAKFI ve ÖZGÜR-DER temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısı Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer’in okuduğu basın açıklaması ile başladı. Üzer açıklama öncesinde Reyhanlı’da yaşanan olaylarla ilgili bazı siyasi çevrelerin açıklamalarda bulunduğunu ve bazı grupların Suriyeli kardeşlerimize yönelik faşistçe saldırılar düzenlediğini, İslami Kuruluşlar olarak bunu protesto etmek için toplandıklarını ifade etti. Esed’i ve katliamlarını meşrulaştırmaya çalışan Kemal Kılıçdaroğlu benzeri siyasilere en güzel cevabın aslında Sosyalist Grup lideri tarafından verilmesinin çok çarpıcı olduğunu söyleyen Üzer daha sonra ortak açıklamayı okudu. Açıklama sonrasında kurum temsilcileri kısa kısa söz aldılar.
“Olaylar Küçük Grupların İşi”
İHH Genel Başkan Yardımcısı Osman Atalay, yaşanan saldırıdan sonra insanların Reyhanlı’da yaşanan Suriyeli kardeşlerimize saldırma olaylarının üzücü olduğunu belirtti. Ayrıca saldırıdan sonra çıkartılan olayların 50-60 kişilik ufak grupların işi olduğunu ve Reyhanlı halkının soğukkanlı davranacağını düşündüğünü ifade eden Atalay “Reyhanlı’da halk ile Suriyeli vatandaşlar arasına çatışma çıkarılmak isteniyor” dedi. MHP ve CHP başkanlarının daha akl-ı selim davranması gerektiğini belirten Atalay İslami Kuruluşların Suriyeli kardeşlerimizi daima destekleyeceği mesajını verdi.
“Müslümanlar Tarih Boyu Mazlumları Destekledi”
Anadolu Platformu yöneticilerinden Hüseyin Özhazar konuşmasında, mülteci hadisesiyle bu toprakların ilk kez karşılaşmadığına dikkat çekti. Müslümanların tarih boyu mazlum halkların yanında durduğuna işaret eden Özhazar, bugün Tunus’tan itibaren Suriye’ye değin Müslüman halkların ayaklandığını gördüğümüzü belirtti. Yaşanan bu olaylar arkasında bazı aydın-yazar kesiminin büyük devletleri göstermesinin bu devletleri ilahlaştırdığını ve bunun inancımıza ters düştüğünü kaydeden Özhazar İslami Kuruluşların bu türden görüşleri kabul etmediğinin ve ne olursa olsun mazlum halkların yanında yer alacaklarının altını çizdi.
“Barış Ortamını Sağlamak İçin Çabalıyoruz”
İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği adına söz alan Ali Kurt Türkiye’nin daima mazlumların yanında olduğunu ve bundan sonra da olacağını ayrıca birçok ülkenin Suriye konusunda destek vermesi için ön-ayak olduğunu belirtti. Suriye’nin yeniden barış ortamına kavuşması için ortaya koyulan çabaların aksi yönde çabalarda olduğunu belirten Kurt iki yıldır kendi halkına zulmeden bir diktatörü görmezden gelmenin zalimlik olduğunu kaydetti.
“Esed Firavununa Hz. Musa Gibi Karşı Çıkmalıyız”
Akabe Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Nasuhi Günay Suriye’de yaşanan tablonun tarih boyunca tekerrür ettiğini ve böylesi tablolarla sürekli karşılaşabileceğimizi söyledi. Bu noktada bize düşenin “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” şiarıyla hareket etmek olduğunu ifade eden Günay her devrin bir firavunu olduğu gibi devrimizin de firavunun Esed olduğunu ve buna karşın Müslümanların da Hz. Musa gibi davranması gerektiğini kaydetti.
“Dünya Katliamlara Çanak Tutuyor”
Kur’an’ın sürekli akletmekten bahsettiğini hatırlatan Günay akleden bir Müslümanın bu tabloya karşı sessiz kalamayacağının altını çizdi. Dünya devletlerinin ve medyasının yaşanan katliamlara çanak tutarcasına sessiz kaldığını da dile getiren Günay “Biz Müslümanlar olarak maddi-manevi her daim mazlumların arkasında duracağız” dedi.
“Olayın Failleri Bellidir”
Medeniyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Bülent Ertükel de yaptığı konuşmada Suriye’deki sürece değinirken Türkiye’nin Suriye halkından taraf olmasının bazı grupları rahatsız ettiğini belirtti. Reyhanlı’da yaşanan olaylarının failinin ortada olduğunu ve olaydan Suriye halkının sorumlu olmadığını ifade eden Ertükel Müslümanların sonuna kadar mazlum Suriye halkını destekleyeceğinin altını çizdi.
Basın açıklaması Musa Üzer’in olayların takipçisi olunacağının altını çizmesi ve basın mensuplarının sorularını sormasının ardından sona erdi.
SURİYELİ MÜLTECİ KARDEŞLERİMİZİ HEDEF GÖSTERENLER
REYHANLI KATLİAMININ SUÇ ORTAKLARIDIR!
17 Mayıs 2013
Reyhanlı’da 11 Mayıs Cumartesi günü gerçekleştirilen bombalı saldırılardan bu yana utanç verici manzaralara şahit olmaktayız. Ülke tarihinin en kanlı “terör” eylemi olarak kayda geçen saldırılara yönelik olarak başta ana muhalefet partisinin lideri olmak üzere kimi siyasilerden, gazeteciler, aydınlar, akademisyenler ve çeşitli siyasi-ideolojik gruplardan sadır olan sözler ve tavırlar insanlık adına, hukuk ve adalet adına müthiş bir kirlilik, açık bir zulüm teşkil etmiştir. Bu zevat ve çevreler Reyhanlı katliamı sonrasında ortaya koydukları tavırlarla Suriye’de hüküm sürmekte olan Baas diktatörlüğüne kol kanat gererken, Suriyeli mazlum kardeşlerimize düşmanlıklarını ise zirveye çıkarmışlardır.
50’den fazla masum insanımızı hunharca katleden güçler ortadadır; eylemde taşeronluk yaptırılan failler tespit edilmiş ve bir kısmı da yakalanmışlardır. İlk andan itibaren bu alçakça eylemin Suriye muhalefetine desteğinden ötürü Türkiye hükümetine yönelik bir cezalandırma, bir misilleme-gözdağı eylemi olduğu bilinmektedir.
Tüm bu manzaraya rağmen Baas diktatörlüğünün yerli şebbihası gibi davranan kesimler patlamayla birlikte harekete geçmiş ve adeta Esed katilinden başka herkesi; Türkiye hükümetini, Suriyeli muhalif grupları, mültecileri suçlama yarışına girişmişlerdir. Zalimlerin suçunun faturasını mazlumlara kesmeye kalkışmışlardır. Bu noktada ellerinde sopalarla, bıçaklarla Reyhanlı sokaklarında buldukları Suriyelileri linç etmeye kalkışan serseri güruhla; linç faaliyetini daha rafine yöntemler ve söylemlerle sokaklarda, kampüslerde, televizyon ekranlarında, gazete köşelerinde ve siyasi arenada sürdüren kesimler arasında sadece şekil farkı mevcut olup, mahiyet farkı bulunmamaktadır.
Bu nasıl bir vicdansızlıktır ki, tam iki yılı aşkın süredir halkını vahşice katleden, uçaklarla, tanklarla şehirleri, kasabaları bombalayan bir dikta rejiminin icraatları “kendini savunma” kapsamında değerlendirilmekte; tüm dünyadan da bu rejimin işlediği insanlık suçlarına göz yumulması istenmektedir!
Bu nasıl bir zalimliktir ki, sistematik katliamlar karşısında evlerini, yurtlarını terk edip ülkemize sığınan mazlum insanlar akıl almaz karalamalara muhatap kılınmakta, suçlanmaktadırlar! Çaresizlik içindeki mültecileri hedef gösteren söylemlerin kılıfı da unutulmamaktadır: Bu insanlık dışı tutum sahipleri iğrenç zihinlerini ve yüzlerini, kendilerinin sığınmacılara değil; ‘cihadçı’, ‘terörist’ vb. unsurlara karşı oldukları yalanlarıyla maskelemeye çalışmaktadırlar. Oysa bunun düpedüz yalan olduğu, ikiyüzlülük yapıldığı gayet barizdir. Onlar hak ve özgürlük talebiyle ayağa kalkan Suriye halkının rejime isyan etmekle her türlü zulmü hak ettiğine inanmaktadırlar.
Mezhepçi ve laik diktatörlüğün yerli sempatizanları tam bir mezhepçi fanatizmle yanı başımızda yaşanan vahşeti, kardeşlerimizin sistematik biçimde katledilmesini onaylamakta; bu barbarlığa karşı çıkanlara ise yavuz hırsız misali ‘mezhepçi’ yaftası yapıştırmaktadırlar.
Baas rejiminin iktidarını korumak için işlediği katliamları anlayışla karşılayan bu kesimler AK Parti hükümetinden sınırları mültecilere kapatmasını, muhalifleri ülkeden kovmasını, on binlerce Suriyelinin katledilmesini Suriye’nin içişleri olarak değerlendirip, görmezden gelmesini talep etmektedirler. Halkımızdan da kardeşlerine sırt çevirmesini, onları kaderleriyle baş başa bırakmasını istemektedirler.
Bizler İslami kuruluşlar olarak bu zulme, kirlenmişliğe, suç ortaklığına dikkat çekiyoruz! Halkımızı bu çirkin kampanyalara prim vermemeye, malum kesimlerin Baas diktasını örtük biçimlerde koruma-kollama faaliyetlerine karşı uyanık olmaya ve Suriyeli mazlum kardeşleriyle dayanışma çabalarını artırmaya çağırıyoruz. Kardeşlik basit, soyut bir söz değildir. Bedel ister! Gün kardeşliğimizi ispatlama günüdür!
AKABE VAKFI - AKDAV – ARAŞTIRMA ve KÜLTÜR VAKFI – ANADOLU PLATFORMU HİKMET VAKFI – İHH – İDSB – MEDENİYET VAKFI - ÖZGÜR-DER - SADAKATAŞI DERNEĞİ