Mehmet Okutan, 18 yaşında tıp fakültesi öğrencisiyken tutuklanıp 9 yıl hapis yattığı süreç ve sonrasında avukat olabilmek için verdiği hukuk mücadelesine ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1995'te tıp fakültesi öğrencisi iken geldiği İstanbul'a gezerken takip edilmeye başlandıklarını söyledi.
Beyaz Toros marka bir araç kendilerini takip ettiği için akıllarına ilk etapta polisin değil, devlet içindeki farklı yapılanmaların ve çeşitli terör örgütlerini geldiğini aktaran Okutan, şöyle konuştu:
"Kayıtsız gözaltı ve faili meçhule kurban gidebileceğiniz dönemlerdi. Bu sebeple bizi takip eden araçtan kaçmaya çalıştık ama vurularak yakalandık. Ben vurulduğum anda yakalanmadım, kendi imkanlarımla hastaneye gittim. Hastanedeyken polisler geldi ve beni almak istedi. Doktor durumumun ağır olduğunu söyleyip vermek istediyse de zorla alındım."
Okutan, Vatan'daki Emniyet Müdürlüğüne götürüldüğünü ve burada işkenceye maruz kaldığını dile getirdi.
Gözaltında kendilerine Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Muammer Aksoy, Turan Dursun gibi faili meçhul cinayetlerin sorulduğunu ifade eden Okutan, "Onlar öldürüldüğünde ben daha 13-14 yaşlarındaydım. Bazı insanlarla bağlantılı olup olmadığını sordular. Bunlara istenilen cevapları vermediğimiz için hakaret ve kaba dayaktan, elektrikten Filistin askısına, aile üyeleri ile tehdide kadar birçok işkenceden geçirildik. Bu aşamadan sonra önünüze ne getirilirse imzalama aşamasına geliyorsunuz." diye konuştu.
"İnsanlar saldırıdan üç gün önce gözaltına alınmıştı"
Avukat Mehmet Okutan, o dönemde gözaltı ve ifade sürecinde avukat hakkı bulunmadığını, emniyete gelen avukatların ise engellediğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"7 günü işkence, 7 günü de işkence izlerinin yok olması için yoğun tedavi ile geçen 15 günlük gözaltı sürecinden sonra yine yanımızda polislerle savcının karşısına çıktık. Savcıya ifadelerin işkence ile alındığını belirtip bir örgütle, cinayetle ilişkimiz bulunmadığını anlattık. Savcı, imzaladığımız ifadeleri dile getirip yalan söylediğimi ve yeniden polisin eline vermekle tehdit etti. Ertesi gün hakim karşısına çıkartılıp tutuklandık. Bizim gibi İslami camialardan olanların götürüldüğü Bayrampaşa Cezaevine götürüleceğimizi zannederken PKK ve sol örgüt üyelerinin bulunduğu 'tabutluk' denilen Ümraniye Cezaevine gönderildik. Basında, 'solcu' diye bilinenlere yönelik o dönemdeki tüm cinayet ve suikastları bizim işlediğimizin yazıldığını okuduk. Devlet bir yerde bizi kasıtlı olarak bu insanların arasına atmıştı. Cezaevindeki ikinci günümüzde isyan çıktı ve sonrasında Bayrampaşa Cezaevine sevk edildik. Bandırma, Bursa, Gebze sonrasında Metris Cezaevine getirildik."
Okutan, 1996 yılı sonunda Uğur Mumcu dahil birçok suikast ve olayın zanlılarının olduğu davaya dahil edilerek yargılanmaya başlandıklarını söyledi.
Uğur Mumcu'nun 24 Ocak'ta suikasta uğradığını ancak olayla ilişkisi olduğu öne sürülen kişilerin saldırıdan üç gün önce 21 Ocak'ta gözaltına alındığını savunan Okutan, "1999 yılına kadar Adli Tıp raporuyla ortaya çıkan gözaltı evrakında tahrifat yapıldığı gerçeği reddedildi. 1999'da cezaevinde televizyonlardan Ankara merkezli Selam Tevhid operasyonu yapıldığını öğrendik. O zamana kadar 'İslami Hareket' örgütüne atfedilen cinayet ve saldırıların tamamı Selam Tevhid operasyonunda yakalanan insanlara atfedilmişti. Daha sonra bu insanlar da atfedilen suçlardan ceza almadılar." diye konuştu.
"Bütün hakimler FETÖ'den tutuklandı"
Mehmet Okutan, dava sonucu 9,5 yıl hapis cezası aldığını, kendisi dışındaki birkaç arkadaşının müebbet, bazılarının ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldığını anlattı.
Kararı temyiz ettiklerini aktaran Okutan, "İslami camiadan yargılanan herkesin temyiz davası Yargıtay 9. Ceza Dairesi'ne düşerdi. O dönemde bizim ve diğer davaların kararına imza koyan 9. Ceza Dairesi'ndeki bütün hakimler FETÖ ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle uzaklaştırıldı ve birçoğu da tutuklandı. Bu daireden lehte yapılan tek bir bozma kararı yoktur, tam aksine çok sayıda aleyhte bozma kararı vardır." değerlendirmesinde bulundu.
AA