İslam'da Kadının Miras Hakkı

Hayrettin Karaman, İslam hukukunda kadının miras hakkını değerlendiriyor.

Yeni Şafak / Hayrettin Karaman

Kadının Miras Hakkı

Soru: Miras taksimindeki erkek-kadın hisse farklılığının hikmet noktalarından birisinin de erkeğin ailedeki bu hanımlara karşı mali sorumluluklarından söz ediliyor.

a) Bu sorumluluklar nelerdir?

b) Bu görevde öncelikli mesuliyet sıralaması nasıldır?

Cevap: Aile içinde erkeklerin hem kadınlara hem de muhtaç olan akrabaya karşı mâlî sorumlulukları vardır ve bu konu fıkıh kitaplarında “nikâh, talak, nafaka, ukubat, cihad ” bahislerinde açıklanmıştır.

İslam hukukunun uygulandığı toplumlarda kişilerin vâris olacak kadar yakın oldukları bir kimse öldüğünde o şahsın bıraktığı mal varsa önce cenaze masrafları ondan harcanır, sonra borcu ödenir, sonra mirasın üçte birini aşmayan vasiyeti yerine getirilir, daha sonra da kalan mal (miras) şeriatın koyduğu ölçülere göre paylaşılır.

Bu paylaşmada kadın her zaman erkeğin hissesinin yarısı kadarını almaz, eşit aldığı durumlar da vardır.

Erkek kardeşi ile ikili birli taksime tabi olan kız çocuklarının durumu belli bir tarihten sonra tartışma konusu olmuştur.

Şeriat eşitliği değil adaleti (dengeyi) hedeflemiştir. Eşit muameleyi hak etmeyene eşit muamele yapmak zulümdür. “Suyu getiren ile testiyi kıran aynı olmaz”. Usta ile sıradan işçi eşit ücret almaz. Hukukun kendisine, akraba için ödeme yükümlülüğü getirdiği kişiler ile böyle bir yükümlülüğü olmayanlara mirastan eşit pay vermek de âdil değildir.

Peki, hukuk (şeriat) kadına değil de erkeğe ne gibi ödeme yükümlülükleri getirmiştir?

Mirastan iki hisse alan ve ailenin geçimini sağlamak yanında akrabaya da gerektiğinde bakmak ve yardım etmek mecburiyetinde olan erkek, mesela bir hisse alan kız kardeşinden daha çok mu almış olur? Yoksa son kertede kız kardeşi mi daha avantajlıdır?

Sorunun detaylı cevabına girmeden bir farazi hesap sunmak istiyorum:

Bir baba ölüyor, üç bin lira miras bırakıyor. Bir oğlu ve bir kızı olduğu için oğlu iki bin lira, kızı bin lira alıyor. Bu bin lirayı kız istediği gibi harcar veya biriktirir. Erkek kardeşine gelince:

a) Evlenmek için mehir verir veya mehir borçlanır. Bunun beş yüz lira olduğunu varsayalım, elinde bin beş yüz lira kalır. Kız kardeşi evlenirken beş yüz lira mehir alırsa onun da serveti bin beş yüz lira yani erkek kardeşininkine eşit olur. Erkek evli ise evin geçimini sağlamakla yükümlü olduğu için paradan harcamaya (nafaka borcunu ifaya) başlar ve devam eder. Nafaka borcu bakımından aile, yalnız eşi ve çocuklarından ibaret olmadığı için aşağıda açıklayacağım çerçevede geniş ailenin de muhtaç iseler geçimlerini sağlar, ihtiyaçlarını karşılar. Cihad (askerlik) erkeklere farz olduğu için malı ve bedeni ile cihada katılır. İslam’da akrabadan birinin kaza ile ölüme sebep olması durumunda yakından uzağa birçok erkek akrabanın (âkılesinin) tazminatı (diyeti) paylaşarak ödeme yükümlülüğü vardır (Nisâ suresi, 92. Âyet). Ebû Hanîfe, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel’e göre âkıle:

1.Baba ve babadan dedeler,

2. Ana-baba bir veya baba-bir erkek kardeşler ve bunların oğulları,

3. Amcalar ve oğulları.

Oldukça yüklü diyeti hâkim işte bu erkek akraba arasında mâlî durumlarına göre paylaştırır ve belli bir sürede öderler.

Bu ödemede de kadınların yeri yoktur.

Bu farazi hesaba göre ikili birli taksimde kız, erkekten daha avantajlıdır; eşitlik değil, adalet ve denge gözetilmiştir.

Bu girişten sonra sorunun detaylı cevabına geçerek şeriatta (İslam hukukunda) nafaka yükümlülüğünü, kocanın karısına ve çocuklarına, erkeğin genel olarak muhtaç olan akrabasına nafaka yükümlüğü şeklinde iki ayrı bahiste açıklayalım.

Erkeğin eşi ve çocuklarına nafaka borcu:

a) Tarifi ve dayanağı

Kadının, içtimai seviyesine göre normal bir hayat sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu ve kocanın da temin ile yükümlü bulunduğu şeylerin tümü nafaka kavramı içinde yer almaktadır.

“Onları (zevcelerinizi) gücünüz ölçüsünde (bulup) oturduğunuz yerde oturtun... Eli geniş olan nafakayı genişliğinden versin. Rızkı dar verilen de Allah’ın kendisine verdiğinden harcasın. Allah bir kimseyi verdiğinden gayrısı ile yükümlü kılmaz, Allah darlıktan sonra bolluk verecektir” (et-Talâk: 6, 7) meâlindeki âyet ile “Kadınlar hakkında Allah’tan korkun, onlar sizin himâyenizdedir, kendilerini Allah’a teminat vererek aldınız, uzuvlarını Allah’ın sözü ile helâl saydınız, onların üzerinizde -durumlarına göre- yiyecek ve giyecek hakları vardır” mealindeki hadis (Ebû-Dâvûd, Menâsik, 56; İbn Mâce, Menâsik, 84.) nafakanın hukuki kaynaklarından bir kısmını teşkil etmektedir.

b) Nafakanın çerçevesi

Kocanın karısına temin ile yükümlü bulunduğu nafakanın çerçevesi örf ve âdete, günün şartlarına göre genişleyip daralabilecek mahiyettedir. Klasik fıkıh kitaplarına göre aşağıdaki nesneler nafaka çerçevesine dahildir:

aa) Yiyecek ve içecek.

ab) Giyecek. (Bu ikisinde ölçü, kocanın ekonomik gücü ve sosyal mevkiine bağlıdır.)

ac) Mesken

Mülkiyeti kocaya ait, yahut koca tarafından kiralanmış, kocanın ekonomik gücüne ve sosyal seviyesine uygun bir ev nafakaya dahildir. Bu ev karı ve koca ile çocuklarına aittir. Karısı razı olmadıkça koca bu evde, başka kadından olma ve temyiz çağına girmiş çocukları ile diğer yakınlarını oturtamaz.

ad) Tedavi ve ilaçlar

Tıbbî tedavinin yeterince gelişmediği ve öneminin kavranmadığı çağlarda müçtehitler ilaç ve tedaviyi nafakaya dahil etmemişlerse de sonradan hayati önemi anlaşılmış ve nafakadan sayılmıştır.

ae) Kadının ihtiyacı olmak ve emsali kadınlarda bulunmak şartıyla hizmetçi

Hizmetçi temininin bir şartı da kocanın, bunun masrafını yapabilecek güçte olmasıdır.

Gelecek hafta sonu buradan devam edelim.

Acil bir sorunun kısa cevabı:

Sağlık çalışanları işe ara verdiklerinde hasta zarar görecek veya tedavi aksayacaksa namazları cem ederek kılabilirler.

Korunma elbiselerini çıkarmalarında sakınca bulunduğu hallerde iki çözüm olabilir: a)Yıkayabildikleri yerleri yıkarlar, yıkayamadıkları yerleri meshederler. b)Eğer bu da sakıncalı olup teyemmümde sakınca yoksa teyemmüm ederler. Bunlar hayatı koruma ve zorluğu aşma zaruretine dayalı ruhsatlardır. Kadim fukahanın da bir kısmı uygun çorapların, kadının başörtüsünün ve erkeğin sarığının üzerinden meshedilmesinin caiz olduğunu söylemiş ve bu hükmü bazı hadisler ile zorluğu giderme kaidesine bağlamışlardır. Sağlıkçıların özel elbiselerini çıkarmaları sarık, çorap ve başörtüsü çıkarmaktan daha zordur ve sakıncalı olabilir.

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı