Geçenlerde Star gazetesinde yazan Taha Kıvanç’ın bir yazısı merakımı celp etti ve adeta yazıya kilitlendim ve bir solukta bitirdim. Adnan Hoca olarak bilinen Adnan Oktar’ın İsrail ile gelişen ve değişen ilişkilerini mercek altına almış ve buna dair bazı bulgularını paylaşıyor. Daha doğrusu tetkikatı, tarassut ağı Adnan Hoca’nın veya çevresinin İsrail basınına dadandıklarını gösteriyor. Ben de Taha Kıvanç’a katkı olarak bunu tamamlayan bazı bilgileri paylaşmak istiyordum. Nasip bugüneymiş. Taha Kıvanç, ‘Adnan Oktar ve Türkiye-İsrail ilişkisi’ başlıklı yazısında, bayan yandaşlarını veya fanlarını ve onların beceri ve marifetlerini sayıp döküyor. İsrail’in en sağdaki gazetelerinden Jerusalem Post’ta gezinirken veya sörf yaparken merakını gıdıklayan bir haber-makale ile karşılaşıyor: “Türkiye İsrail’in özrünü nasıl görüyor?” Yazının konusu ilginç geldiğinden gözleri yazarının ismine ve kimliğine takılıyor. Aylin Kocaman ismiyle karşıtlığında onun Türkiyeli birisi olduğunu anlıyor ve ardından insanların ve yazıların navigasyonu olan Google üzerinden iz sürüyor. Takip onu Adnan Hoca ve çevresine bağlıyor. Taha Kıvanç iz sürerken tali başka gerçeklerle de karşılaşıyor ve bunları da okurlarıyla paylaşıyor. İşte bunlardan bir demet: “‘Adnan Hoca’ çevresinin İsrail’le ilgilendiğini biliyordum, ama çevresinde yer alan birinin “Türkiye ile İsrail birlikteliği dünyayı değiştirir” görüşünde olabileceğini aklımın ucundan geçirmemiştim. İsrail ile ve İsrail’in resmi ideolojisi ‘Siyonizm’ ile ciddi sorunları olduğunu sanıyordum o grubun...
Meğer yanılıyormuşum. Hiç değilse şimdilerde çok farklı bir noktaya gelmişler. Bunu da JP arşivinde dolaşırken fark ettim. Geçtiğimiz haftalarda Adnan Hoca grubundan önemli bir isim İsrail’deymiş... İsrail’in önde gelen partilerinin liderleriyle ve İsrail medyasıyla görüşmüş temsilci. JP’yi de ziyaret etmiş... Orada karşılaştığı gazetecilere, grup adına, önemli şeyler söylemiş... “Adnan Oktar Siyonizm’in İsraillilerin atalarının da yaşadığı ve ibadet ettiği kutsal topraklarda yaşama hakkı olduğu kanaatinde; bunun Kur’an’ın görüşü olduğuna da inanıyor” demiş sözgelimi... Türkiye’nin İsrail’in ‘doğal müttefiki’ olduğunu bildirdikten sonra “Allah Yahudilere İsrail’i bir hak olarak verdi, bunu kimse onların elinden alamaz” görüşünü paylaşmış...”
•
Benim de naçizane katkım şu olacak: Aylin hanım ya çok becerikli birisi, on parmağında on marifet ya da ekip ruhuyla çalışıyor olmalı. Üretken. Yahudi basınıyla Arap basınını kaynaştırıyor. Aralarında cirit atıyor ve köprü kuruyor. Son demlerde ismi Şarku’l Avsat gazetesinin yazar kadrosu arasında görülüyor. Sonrasında bir arkadaşın delaletiyle alarabiya.net sitesinin İngilizce kısmında aynı çevreden Ceylan Özbudak ismiyle de karşılaştım. Sanki Ceylan ve Aylin hanımlar Arap ve İbrani basınını kendi aralarında paylaşmış gibiler. Arap basınını da Türkiye konusunda onlar tenvir ediyor. Esasında, Körfez’in ‘Siyonist basınıyla’, Jerusalem Post kardeş gazeteler sayılır. Onlar arasında köprü kuran yazarlar da bunu pekiştirmek istiyorlar. Aynen Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah veya Ali veya Faysal’dan birinin Yahudi liderlerle birlikte hatıra fotoğrafı çektirip altına onların da Filistin’de hakkı bulunduğuna dair kayıt düşmesi gibi (Masra el Hilafeti’l Osmaniyye, Doktor Fehmi Şinnavi, s: 101, Muhtar el İslami). Adnan Hoca da Şerif Hüseyin’in oğulları gibi Yahudilerin Arz-ı Mevut’ta hak sahibi olduklarına inanıyor. Bundan dolayı karşılıklı ilgi ve ziyaretler artmış. Bu ziyaretlerinden birisinde hahamların da bulunduğu heyet hem Adnan Hoca hem de Nevzat Yalçıntaş’ı ayrı ayrı ziyaret ediyor. Yalçıntaş Hoca bunu Milliyet’ten Defne Samyeli’ne anlatıyor. Ortak ziyaretçilerden bazıları şunlar: Haham Ben Abrahamson, Haham Nissim Zeev, Cenevre Baş Hahamı Rav Dr. Izhak Dayan.
•
Prof. Yalçıntaş Hoca, Defne Samyeli’ne Türkiye İsrail ilişkilerine dair sıra dışı şeyler söylüyor. Biraz özele inmiş. Milliyet’in öne çıkardığı konuşmanın başlığı şu: ‘Arkadaşlar Siyonizmi bilmiyorlar’ O zaman öğrenmeleri ve öğretilmeleri lazım! Konuşmayı sonuna kadar okuduğunuzda sanki ilişkiyi tek taraflı olarak AKP hükümetinin bozduğuna dair bir intiba ediniyorsunuz. Halbuki, ilişkilerin bozulmasının temel nedeni Filistin-İsrail meselesidir. Türkiye bu meselede adil olan tarafı tutuyor. Lakin İlter Türkmen gibi ‘değerler üzerinden siyaset yapılmaz’ diyorsanız, Yalçıntaş ile birlikte tam doğru adrestesiniz. İsrail’i yönetenlerle can ciğer kuzu sarması olabilirsiniz. Nevzat Yalçıntaş Hoca ‘one minute’ çıkışına da karşı çıkıyor. Mavi Marmara meselesine de. Söyledikleri arasında bazı doğru noktalar olabilir. Lakin bunlar işin özünü değiştirmez. İsrail’in işlediği cinayetler Türk-İsrail ilişkilerini sarsmıştır. Bir de Ehud Olmert’in 2008-2009 Gazze saldırılarından önce Türkiye’ye gelerek; onayını almış gibi pozlar takınması veya öyle bir intiba vermesi ilişkileri zedelemiştir. Bu, Türkiye tarafından haklı olarak ketenpereye getirilmek olarak algılanmıştır. Sonra da İsrail yaptıklarına tüy dikmiştir. Ehud Olmert bilahare şahsi ikbali için Türkiye’yi kullandığını itiraf etmiştir. Arap Baharı ya da pragmatik nedenlerden dolayı İsrail, Türkiye’den özür dilemiş lakin ardından kuşatılmışlığını kırmak, yarmak için Sisi’nin ipine tutunmuş ve darbecilere gizli ve açıktan arka çıkmıştır.
İsrail batan bir gemidir. Dar ve sarp bir geçitten geçtiğimiz doğru olabilir. Bu, İsrail’i payidar yapmaz. İstikametimiz düzgün, duruşumuz isabetlidir. Son zamanlarda İslami kesimlere Siyonizm dersi vermeye kalkışanlar ise arşivlere bakıp bölgenin 65 yıllık kederli tarihini yeniden hatırlayabilirler.
YENİ AKİT