İslam'a saldırmak için fırsat kollayanlar...

Vahdettin İnce, Müslümanların maruz kaldıklarını işgal ve sömürü süreçlerini fırsat bilerek İslam'a saldıranların acziyetine dikkat çekiyor.

Vahdettin İnce / Star

Leş kargaları

Müslümanlar yenilmez diye bir kural, inanç ya da realite yoktur. Müslümanlar da diğer bütün insanların tabi oldukları yasalara tabidirler. Yenmek de yenilmek de bu yasalara göre belirginleşir ve hiçbir millet, hiçbir ümmet ve hiçbir güç bu kapsamın dışında değildir. Pazar günkü yazımızda yer verdiğimiz "Rumlar yenildiler. Yakın bir zamanda galip gelecekler" ayetleri de bu kurala işaret etmektedir. Müslümanlara, "Müslüman oldunuz diye bu evrensel kuralın üstünde, dışında bir konumda olduğunuzu sanmayın", İslam düşmanlarına da "yarın yenilgi sırası size de gelecek. Bu kuralın dışındaymışsınız gibi şamata yapmanız sizi bu akıbetten kurtarmaz" mesajı verilmektedir. "Biz bu günleri (zafer ve yenilgi günlerini) insanlar arasında döndürürüz" ayeti de bu gerçeği vurgulamaktadır. Tarih bunun en büyük tanığıdır.

Buna rağmen bir yenilgi anında derin ümitsizliğe düşen Müslümanlar olduğu gibi Müslümanların maddi olarak düşmelerini fırsat bilerek saldırıya da geçenler oluyor. Leş kargaları gibi... Baştan beri İslam'a cephe alanları anlıyorum. Ama bazıları var ki, bunlar galibiyet günlerinde İslam'ın sağladığı unvanlardan, titrlerden, makamlardan sonuna kadar yararlanmış, ama İslam'ın tökezleyip yere düştüğünü düşündükleri bu günlerde ise bir tekme de ben vurayım havasındalar.

Müslümanların ağır bir hezimet aldıkları, hala sonuçlarını yaşadıkları birinci dünya savaşının enkazının dumanı tüterken de böyle tipler baykuş gibi yıkıntıların üzerine tünemiş ve "hani nerde Allah, niye size yardım etmiyor. Binlerce caminin yıkılıp yerle yeksan olmasına niçin izin verdi?" diye Müslümanların morallerini bozmaya, dinlerinden çıkarmaya, en azından şüphe duymalarını sağlamaya çalışıyorlardı. Akif gibi bir müminin bile "bu karanlık gecenin yok mu sabahı" dediği serapa enkaza bürünmüş günler. İşte bu enkazın üzerinde duran bir başkası daha vardı. Medrese alimi Said Nursi. Yengi ve yenilgilerin evrensel tabiat kanunlarına göre belirginleştiklerini bildiği için, o enkazın dumanı tüterken, "ümitvar olun şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür seda İslam'ın sedası olacaktır" diye haykırmıştı. Bir bakıma İslam'a iman etmiş alim ile İslam'dan nemalanan leş kargası fırsatçılığındaki hain arasındaki farkı ortaya koymuştu.

Geçenlerde unvan, titr, makam ve maaş olarak İslam'ın sağladığı imkanlardan nemalanan tiplerden birinin bir videosuna rastladım sosyal medyada. Genzinden çıkan sesinin ağdalı sözlerine kazandırdığı tınının avantajını kullanmaya çalıştığı her halinden belli bir profesör. Tıpkı birinci cihan harbindeki selefleri gibi "elli yedi İslam ülkesi hiçbir şey üretmiyor. Hiçbir keşif yapmıyor. (Bir de adını vererek muhatabına hitap ediyordu). Hani neredesin, fışkırtsana Kur'an'dan mucizeler" diyordu. Evet, aynen böyle diyordu: fışkırtsana! Bu sözdeki küçümsemeyi, bir türlü üzerini örtemediği inançsızlığı, nefreti, habaseti, Müslümanları ahlaksızlıkla suçlarken içine düştüğü ahlaksızlık çukurunu fark etmemek mümkün değil.

Gazze, hepimizin her gün izlediği (maalesef sadece izlediği) gibi korkunç bir enkaza dönüştürülmüş. On binlerce insan vahşice katledilmiş. Sağ kalanlar nerede sabahlayacaklarını, nerede akşamlayacaklarını, binlerce ton ağırlığındaki bombanın ne zaman tepelerine ineceğini bilmeden oradan oraya savrulup duruyorlar. Manzara korkunç. İşte bu manzarayı fırsat bilen başka leş kargaları da türediler son günlerde. Onlar da kendilerince, Müslümanları dinlerinden çıkarmaya, en azından şüpheye düşürmeye, olmadı soğutmaya çalışıyorlar. Cahil cühela tipler. Tökezlemeye gör, kimler mukadderatın üzerinde ahkam kesmeye kalkıyor! Bu cahillerin sosyal medyadaki isimleri de çok entelektüelce. Mesela bunlardan biri sosyal medyadaki sayfasına "akıl ve bilim" adını vermiş. Bu ismi verince bütün herzeleri yutacaklar var nasılsa diye düşünmüş olmalı. Ve tabi bütün mesajları İslam'a saldırı mahiyetinde. Bir keresinde yazdığı bir mesaja rastladım "Kur'an'da Adem'in altı bin yıl önce yaşadığı yazılıyor (Bilmeyenler olabilir, söyleyeyim, Kur'an'da böyle bir tarih verilmiyor. Kendince kurnazlık yapıyor. Nasılsa bana inanacak birileri çıkar diye düşünüyor). Göbeklitepe ise on iki bin yıl öncesine tarihlendiriliyor. Hani Kur'an Allah'ın kelamıydı?" diyor.

Allah'ım, dedim, ne olurdu, bize de Ebucehil, Ebu Leheb, Firavun, Nemrut kalibresinde deve dişi düşmanlar verseydin, diye geçirdim içimden. Sonra Resulullah, Musa, İbrahim kalibresinde olmadığım için utanarak başımı eğdim.

Yorum Analiz Haberleri

Esed'in müftüsü Ahmed Hassûn şimdi ne yapıyor?
“Suriyeli mülteci” etiketi ve toplumsal imtihanımız
Suriyeli kadın devlet dairesinde gördüğü saygıdan dolayı gözyaşlarını tutamadı
Kemalistlerin 94 yıldır üzerinde tepindiği Menemen’de ne oldu?
Suriye'nin Türkiye'den ve Arap ülkelerinden ne beklentisi var?