İslam yönetim örneği olarak Zülkarneyn

Faruk Beşer, Kitab-ı Kerim'de kıssalardan örneklerle İslam dininin yönetim hususundaki ortaya koyduğu perspektifi inceliyor.

Faruk Beşer, Yeni Şafak'ta yayımlanan yazısında muharref anlayışın sahih kültürü nasıl bulanıklaştırdığını izah ederken Kur'an'ı Kerim'deki kıssalarında aynı şekilde saldırıya tabi tutulabileceğine dikkat çekiyor. Bu bağlamda Zülkarneyn kıssasını incelemeye çalışıyor. 


Küresel bir İslam yönetim örneği, Zülkarneyn

Kuranıkerim bir tarih kitabı değildir, bilim ya da menkıbe kitabı da değildir denirken kastedilen şudur: Kuranıkerim bize kronolojik ve coğrafi bir tarih ya da girişi, gelişmesi, sonucu olan bir hikâye anlatmaz. O bütün zamanlar için bir hayat kitabıdır, anlattıklarını hayatımıza yön verecek, ders alınacak parçalar halinde önümüze koyar. Herkes kendi konumuna göre onda işaretler bulur. Bununla birlikte sözünü ettiği olaylar ve kıssalar gerçektir. Çünkü Allah, ‘misal olarak’ diye söyledikleri hariç bazı geçmiş olaylardan söz ederken anlattıklarının ‘hakikat’ olduğunu vurgular. O halde onların sadece temsili olaylar olduğunu söyleyebilmenin akli ve nakli delili yoktur.

Kehf Suresinde beş ilginç kıssa anlatılır. Bunlardan birisi ‘Zülkarneyn’ kıssasıdır. Ondan bir şahıs olarak söz edilir. Ama bu kelime de ‘Hızır’ gibi bir isim değil, bir sıfattır. Zülkarneyn’in kim olduğu, ne zaman ve nerede yaşadığı belli değildir.

Karn; boynuz, asır, nesil, cenah, güç gibi anlamlara gelir. Buna göre Zülkarneyn iki yöne, iki zamana ya da iki güce sahip, dünyayı da ahireti de bilen anlamında bir sıfattır. O halde ‘Zülkarneyn’ kelimesi bu sıfatla anılan zatın adı değil özelliğidir.

Kuranıkerim’de kendisinden söz eden ifadelere bakıldığında Zülkarneyn; zülcenaheyn yani iki yönlü hem dünyayı hem ahireti hem zahiri hem batını hem doğuyu hem batıyı bilen hem maddi hem manevi sebeplere sarılan, bu özellikleriyle de yönetimde örnek bir şahsiyet olarak görülür.

İlgili ayetlerden onun doğuya batıya hâkim, gittiği her yerde zayıflara yapılan zulmü ortadan kaldıran güçlü bir hükümdar olduğu anlaşılıyor. O halde Zülkarneyn özellikle yönetimin ve yöneticilerin bir rol modelidir.

Zülkarneyn bir veli midir yoksa bir peygamber midir, belli değildir, Kuranıkerim’de Allah’ın ona, ‘ey Zülkarneyn’ diye doğrudan hitap etmesi, peygamber olduğuna işaret sayılmıştır ama bu görüş peygamber olsaydı bu açıkça söylenirdi diye kabul görmemiştir. Müstedrek’teki sahih bir hadisi şerifte Resulüllah Efendimiz (sa) ‘Zülkarneyn nebi miydi değil miydi ben de bilmiyorum’ buyurduğuna göre artık bunu tartışmanın anlamı da kalmaz. Ama en azından Allah’ın beğendiği için örnek gösterdiği bir kul olduğu kesindir.

Yine Hızır hakkında olduğu gibi, onun hakkındaki tefsir ve tarih kaynaklı rivayetlerin kahir ekseriyeti İsrailiyattan intikal eden mitleşmiş bilgilerdir. Bu delilsiz rivayetleri ihtimal dairesine alıp Kuranıkerim’deki Zülkarneyn kıssasına bulaştırarak kafaları karıştırmanın hiçbir manası yoktur. Kesin bilinenler sadece Kuranıkerim’in ve bir iki hadisi şerifin bize söylediklerinden ibarettir. Kuranıkerim’de gerçekten yaşamış olarak anlatıldığına ve aksine bir delil bulunmadığına göre onun hayali bir sembol olarak sadece örnek vermek için kurgulanmış bir kişi olduğunu söylemek de Allah’a karşı olması gereken edebe en azından aykırıdır.

Zülkarneyn’in Makedonyalı Büyük İskender, Yemenli bir Himyer Kralı, Fars Kralı Dara, Oğuz Kağan hatta Hz. İdris olduğuna dair rivayetlerin hiçbiri itibar edilebilecek güçlü bir delile sahip değildir.

Demek ki, kıssa ile ilgili olarak önemli olan şey Zülkarneyn’in kimliği, ne zaman ve nerede yaşadığı değil, bize verdiği mesajdır. Ayetlerden onun gerekli bütün maddi ve manevi sebeplere sarılan, gereken her türlü gücü hazırlayan, mazlumlardan yana olan, bütün dünyadaki fesada, zulme ve haksızlıklara gerekli bütün çarelere başvurarak karşı koyan, dünyada kötülüğü ve zulmü yayanların önüne set çeken, engelleyen bu özellikleriyle de Allah’ın yardımını almış adil ve muzaffer bir yönetici olduğu anlaşılmaktadır. Kısaca Allah’ın istediği yönetim için örnek gösterilmiş bir hükümdardır. Ancak onun gibi olan yöneticilerin fesadı önleyebileceğine, doğuya da batıya da hâkim olup küresel bir adalet ve huzur getirebileceğine bir örnektir.

Kuranıkerim’de Zülkarneyn için vurgu ile anlatılan özellik, onun ‘her sebebe’ sarılmasıdır. Madenleri eritip bununla, önceki yazımızda sözünü ettiğimiz Yecüc ve Mecuc’un yani bozguncu milletlerin, önüne setler çekebilmesi onun kendi zamanı için çok ileri teknolojik bilgi ve imkâna sahip olduğunu, kevnî ayetleri çok iyi okuyabildiğini gösterir. Yani Zülkarneyn Allah’ın istediklerine O’nun istediği ‘sebeplerle’ sarılmıştır. Zalimleri cezalandırdığı, iyi işleri/salih amelleri yapanları ise ödüllendirdiği anlatılır (ayet 87-88). Ve bütün bunların Allah’a dayanarak elde ettiğine, başkasının desteğine muhtaç olmadığına vurgu yapılır (84, 95).

Kısaca Zülkarneyn kıssası bir İslam devletinin, tabir caiz ise, prototipidir.

Kaynak: Faruk Beşer / Yeni Şafak

İslam Düşüncesi Haberleri

Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı
Yaratılış gayesinden uzaklaşan insan huzurlu olamaz!
Öncelikli hedef neden tağuti otoritedir? Ve asabiye gündemleri geri itilmelidir!