RÖPORTAJ: HARUN ÇETİNKAYA / HAKSÖZ-HABER
TÜRGEV’in düzenlediği Liderlik ve Kültürel Değişim programı kapsamında bulunduğumuz Malezya’da İslami kurum ve kuruluşların ortaya koydukları çabaları inceleme fırsatı bulduk.
Bu noktada Malezya İslam Ticaret Odasında hazinede görevli Rushdan bin Rusmi Bey ile bir görüşme gerçekleştirdik. Rushdan Bey, aynı zamanda (Biro Usahawan) Girişimcilik Bürosu’nun Başkanlığını yapmaktadır. Kendisiyle 2016 yılında uygulamaya başladıkları Girişimcilik Programı ve İslami Finans konuları üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
Bize Girişimcilik programı hakkında bilgi verebilir misiniz?
DPIM, tüm Müslüman tüccarları bir takım halinde İslam ekonomisi için bir araya getiren bir organizasyondur. DPIM, 1993 yılında kurulmuş olup ana hedefi ekonomik başarının standart ve sürekliliğini iyileştirmek için ticaret ve sanayide Müslüman toplumun kapsamlı katılımını oluşturmaktır.
Amacımız, Malezya’daki Girişimciliğe İslami anlamda bir katkı sağlamaktır. DPIM, Malezya’nın en nüfuzlu insanlarından biri olan Tan Sri Muhammed Ali Bin Hashim tarafından yönetiliyor. Biro Usahawan (Girişimcilik Bürosu), girişimcilik alanını ve girişimcilikle ilgili programları yürütmek için kurulmuştur.
2016 yılında M-Step yani Malezya Müslüman Öğrenciler Girişimcilik Programı’nı başlatarak birçok önemli adım attık. Bu program ile birlikte öğrencilerle iş dünyasını bir araya getirmeyi planlıyoruz. Biz öğrencilere önce bir eğitim veriyoruz, eğitimden sonra onları “İşte Eğitim” öğrenci programına davet ediyoruz. Üyelerimizle öğrencileri bu şekilde bir araya getirip nasıl iş yapmaları gerektiğini, finans yönetimini nasıl yapmaları gerektiği hakkında bilgi aktarımı yapıyoruz. Sadece işe yoğunlaşmıyoruz, öğrencilerimizin kişisel gelişimine, kişisel finans yönetimine odaklanıyoruz.
Bu İşte-Eğitim programını tamamladıktan sonra onlara kendi şirketlerini kurmak için rehberlik ediyoruz. Kendi şirketlerini açtıktan sonra onları bizim öğrenci girişimcilik kulübüne davet ediyoruz.
Malezya'daki Müslüman genç nesillerin girişimcilik konusuna yaklaşımı hakkında bilgi verebilir misiniz?
Genç girişimcilerin çoğu gerçekten hemen kâr etmek istiyor. Okullarını bitirdikten sonra hemen bir işe girişmeyi düşünüyorlar. Fakat işin nasıl yapıldığını bilmeden hareket edildiğinde bu o kadar da kolay olmuyor.
Biz yeni nesli sadece işle ilgili değil aynı zamanda nasıl iyi bir Müslüman girişimci olunur noktasında da eğitiyoruz.
Müslüman girişimci nasıl olunur?
Biz insanları “Veren el, alan elden üstündür” hadisi ışığında eğitiyoruz. Eğer sen zengin bir işadamıysan sadece kendin için bir işadamı olmamalısın ümmet için zengin olmasın. Bu sebeple biz zaten İslam’da zekât konseptine sahibiz. Bir takım etkinlik ve konferanslarla, alanında uzman kişilerin katılımıyla genç insanları nasıl Müslüman bir girişimci olunur noktasında eğitiyoruz.
İslam bizden Zekât vermemizi ister, bu yüzden kazancımızı paylaşırız. Amaç sadece kâr kazanmak değildir, paylaşmak gerekir. Klasik usulde sen iş yaparak karını yükseltmeyi hedefliyorsun fakat İslam’da bu böyle değil amaç toplumla paylaşmaktır.
Zekât kavramından bahsettiniz. Bildiğimize göre Malezya’da zekât sistemi yaygın olarak uygulanmaktadır. Malezya’daki zekât kavramı ve işleyişi hakkında biraz bahsedebilir misiniz?
Zekât kavramı Malezya'da yaygın olarak kullanılmaktadır. Sistem şu şekilde işliyor, her Milletvekili bulunduğu eyaletteki fakir ve muhtaç insan sayısı hakkında veriye sahiptir. Ayrıca her eyalette ayrı bir zekât kurumu bulunmaktadır. Bu kurumlar aracılığıyla zekâtlarınız fakirlere dağıtılmaktadır. Burada iki seçenek bulunuyor, dilerseniz maaşınızdan direkt kesinti yapılması suretiyle zekâtınızı verebilirsiniz veyahut zekâtınızı başka bir kuruma vermek isterseniz verebilirsiniz. Fakat o kurumdan makbuz almanız gerekir zira bu vergiden muaf olabilmeniz için gereklidir. Malezya’da zekât verenlerden vergi alınmamaktadır. Zekât kurumları Milletvekillerinin verdiği listeye dayanarak insanlara zekâtları dağıtır. Bu kurumlar tarafından her yıl ne kadar para toplandığı ve ne kadar dağıtıldığı ile ilgili kamuoyuna bilgilendirme yapılır.
Müslümanlığın ticaret ahlakı üzerindeki etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
İslam, Müslüman tüccarları haksız kazanç elde etmekten sakındırmış, karşılıklı rızaya dayalı, dürüst ticaret yoluyla meşru kazanç sağlamaya teşvik etmiştir. Yüce Allah Kuran’ı Kerim’de “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olursa başka. Kendinizi helak etmeyin. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir” (Nisâ, 4/29) buyurmuştur. Hz. Peygamber de “Kazancın en iyi ve temiz olanı hangisidir?” diye sorulması üzerine “Kişinin el emeği ve aldatma bulunmayan meşru ticaret ile elde edilen kazançtır” cevabını vermiştir. (Ahmed, IV, 141)
Burada şunu ifade etmek gerekir ki Allah ticareti helal kılmış fakat faizi yasaklamıştır. Kuran’ı Kerim’de bu, Bakara Suresi 275. ayette ifade edilmiştir. Biz biliriz ki Allah Resulü (SAS) de peygamberlikle görevlendirilmeden önce ticaretle meşgul olmuş, her işinde olduğu gibi ticarette de doğruluğu, dürüstlüğü ve güvenirliği ile insanlığa en güzel örnek olmuştur.
Günümüzde ticaret denilince rekabetin olduğu, bazı ilkelerin çokça ihlal edildiği bir alan karşımıza çıkıyor. Bu noktada dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?
Biz bunun nasıl olması gerektiğini Kuran’ı Kerim’deki ilgili ayetlerden ve Resullullah’tan aktarılan hadislerden öğrenebiliriz. Allah’ın istediği bir ticaret hayatının oluşması ve alışveriş yoluyla helal kazanç elde etmek için bu ilkelere dikkat etmek gerekir.
İlk önemli husus doğruluktan ayrılmamak gerekir. Kuran’ı Kerim’de “Ey iman edenler! Yolunuzu Allah’ın kitabıyla bulmaya çalışın ve doğrulardan olun ve hem de doğrularla beraber olun.”(Tevbe, 9/119) buyrularak doğru sözlü olmanın önemine vurgu yapılmıştır. Dürüst olmayan, aldatan, yalan söyleyen bir tüccar kısa bir dönem için kâr elde etse de uzun dönemde zararların en büyüğünü iflas etmek suretiyle yaşayacaktır. Bu iflas sadece dünyada malın-mülkün bitmesi değildir. Hakeza kul hakkına riayet edilmediğinden dolayı ahiret hayatında da hüsranlık söz konusu olabilecektir. Bu sebeple ayetlerde ve hadislerde ticaretle uğraşan insanlardan istenen en önemli ilke doğruluktur.
Hz. Peygamberimiz yaşadığı toplumda kendisine güvenirliğin bir göstergesi olarak “El-emin” sıfatını almıştır. İslami bir ekonomik ve ticari hayat için Peygamberimizi rol model olarak almalıyız. Bir diğer önemli husus ise ölçüde hakkaniyettir. Kur’an’ı Kerim’de, ölçü ve tartıda haksızlık yapmamanın önemi şu şekilde ifade edilmiştir. “Artık ölçüyü, tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin. Düzeltilmesinden sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. Eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır.” (Araf 7/85). İlaveten, İslam’da yalan yere yemin etmek, müşteriye kusurlu mal satmak yasaklanmıştır. Müslümanların bu ilkelere dikkat etmesi gerekir. Müslümanlar sürekli bir kâr hırsı ile hareket edip her türlü ahlaki ilkeyi geri plana atmak suretiyle yalan yere yemin ederek satış yapamazlar, bu yasaklanmıştır.
Evet, günümüzün en önemli problemlerinden biri de kâr hırsı ile hareket etme davranışıdır. Peki, İslâm ticaret ahlakında kâr için bir sınırlama var mıdır?
İslam'a göre, biz kâr için açgözlü davranmamalıyız. Piyasayı bilmeyenlere yüksek fiyatla mal satmak da haramdır. Hatta acemi olup, ucuz satan veya pahalı alanla da alışveriş yapamamak gerekir. Ayrıca, böyle durumlarda alışveriş yaparken piyasadaki fiyatı gizlemek günahtır.
Satılan şeyin ayıbını, kusurunu gizleyerek aldatmak haram olduğu gibi, alınan malın kıymetini gizleyerek aldatmak da faiz olur. Mesela, bir kimse, sattığı malın kıymetini bilmiyor. On liralık malı, beş liraya satıyor. O kişiye bu mal, her yerde 4 lira eder diyerek kandırmak haramdır. İnsanlar, Müslüman ahlakına uyarsa, ne kandıran, ne kandırılan olur. Arz ve talebe göre, mallar kıymetlenir veya ucuzlar.
Müslüman tüccarlar ticaret yaparken çokça banka ile irtibat kurma durumunda kalıyorlar. Bu noktada faiz kavramı karşımıza çıkıyor. Bankaların faizli kredi vermesiyle İslam bankalarının mal satmasını birbirinden ayıran özellikler nelerdir?
İnsan sosyal bir varlıktır. Tek başına yaşaması mümkün değildir veya çok zordur. Bu nedenle yeryüzünü ve içindekileri başkaları ile paylaşmak zorundadır. Toplumsal paylaşımın adil ve dengeli olabilmesi için bir takım hukuki düzenlemeler gerekir. Hak ve menfaatleri korumak için gönderilen İslâm dini bu bağlamda çeşitli düzenlemeler getirmiştir. Bunlardan biri de akit konusudur.
Kur’an-ı Kerim’de, “Ey İman edenler! Karşılıklı rızaya dayalı ticaret olmaksızın birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin ve birbirinizin canına kıymayın. Allah size karşı çok merhametlidir.” (Nisa 4/29) buyrulmuştur.
İslam Bankalarını diğerlerinden farklı kılan “Akit” konusudur. Örneğin ben bir araba satın almak istiyorum. İslam Bankası burada direkt borç vermiyor, gidip arabayı satın alıyor ve size veriyor. Sonra müşteri bankaya borcunu ödüyor tabi burada bankanın bu işle uğraşmasından kaynaklı kârını koyuyor üzerine. Diğer bankalarda ise durum farklı size kredi veriyor ve krediden faiz katlanıyor yani bir anlamda borç verip kişi satın alıyor.
Malezya daha çok İslami bankacılık ilkelerine odaklanmıştır. Hong Leong Bank gibi İslami banka olmayan diğer bankalar bile İslami bankacılık ilkelerini kullanmaktadır. Bu da İslami bankacılık talebinin çok yüksek olduğunu göstermektedir.