İslâm, laiklik ve sekülarizm ekseninde devlet

İslâm yönetim anlayışı ile Laik/seküler yönetim anlayışının ayrıştıkları temel nokta, doğru bir Allah inancının neresinde olunduğuyla alakalıdır.

Ramazan Yazçiçek’in yazısı:

İslâm şerîatı, Allah’a kulluğun en üst düzeyde gerçekleşmesi için getirdiği hükümler ile maslahatın teminine yönelmiş; neyin maslahat olduğunu belirlemiş ya da belirlenmesinde uyulacak kuralları koymuştur. Maslahat, arzu ve heveslerle belirlenmez. Zira arzu ve heveslere uyulursa yer gök her şey fesâda gider.

Siyasaldan soyutlanmış şerîat telakkîsi, “tıpkı Aziz Paul’ün geliştirip Hz. İsa’nın ümmetini yozlaştırdığı şerîatsız din kavramı gibi, din ile şerîatın birbirinden ayrılmasına kadar varabilir. Çünkü Allah’ın emrinin sadece dini kurmak, ama şerîatı reddetmekle ilgili olduğu düşünüldüğü takdirde Müslümanlar da Hıristiyanlar gibi şerîatı önemsiz, kurulmasını gereksiz bulabilirler. Ellerinde kalacak olanlar sadece birtakım akide ve inanç ile bazı ahlâk kuralları olabilir.” Bakiye kurallara gelince, plüralizm (çoğulcu din anlayışı) için yeterli olan ve başka ilkelerin gerekmediği bir içerikte olup tam anlamıyla ifsâd edicidir. 


Modern dünyanın yaşadığı düşünsel bunalımın nedenlerini bilmek için moderniteyi anlamak gerekir. Bu süreçte, öncelikle antik aydınlanma, aydınlanma, reformlar ve Rönesans kaynaklı talepleri bilmekte fayda vardır. Modernizm, Rasyonalizm, Hümanizm, bireyselleşme, küreselleşme; ateist ve de deist taleplidir. İslâm dışı bir düşüncenin felsefî arka planı ve dayandığı referansları bilinmeden reddedilmesi, kalıcı ve inandırıcı olmayacaktır. Sekülarizm eleştirileri dahi bugün çoğu kez dünyacı bir bakıştan kalkılarak yapılmaktadır. Kabul ve retlerin referanslarının bilinmemesi, takip edilen yöntemin doku uyumsuzluğu, çoğu kez çelişik durumların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Bilginin kaynağı sorunu, referans sorunu hallolmamış bir yaklaşımın kendi içinde itminanı sağladığı söylenebilir mi?

Bilinmelidir ki bütün kavramlar kendi felsefî zemininde doğar ve gelişir. Kavramlar, başka yere tarafsız olarak taşınmaz, aksine kendi kasıtları doğrultusunda değiştirip dönüştürmeyi hedeflerler. Kavramların dönüştürücü etkisinin farkında olan sistemler kavramsal alandan başlattıkları deformasyonun etkilerini sosyal hayata taşıyarak sürdürmek isterler. Nitekim bu müdahalenin birçok kavram üzerinden yapıldığını görmek mümkündür. Bu sebepten İslâm’a ait kavramları Seküler aklın kuşatması altında okumak ve anlamlı sonuçlara varmak mümkün olmadığı gibi modern kavramların da uhrevî iman zemininden kalkılarak doğru tanımlanması mümkün değildir.

Yazının Devamı >>>

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı