İslam düşmanlığı

Ali Bulaç

Başkan seçilmesi durumunda "Mekke ve Medine'ye saldırı düzenleyebileceği" tehdidinde bulunan Amerikalı Cumhuriyetçi başkan adayı Tom Tancredo bir çılgın. Bunda hiç kuşku yok.

Ama onu dinleyen, tehditlerine prim veren bir seçmen kitlesi de yok değil. Bu tehditler karşısında bir açıklama yapan Amerika-İslam İlişkileri Sözcüsü İbrahim Hooper, "Tancredo'nun amacının İslam'a karşı düşmanlık besleyen yeni nesil seçmenin desteğini alabilmek olduğunu" belirtiyor ki, bu hiç de yabana atılacak bir nokta değil. Demek ki, Amerika'da İslam'a düşmanlıkla büyümekte olan genç bir nesil var ve nihayet bu insanları siyasette temsil edecek politikacılar bulabiliyor.

Başkalarının kutsal mekânlarına saldırı, dinlerin özüne aykırıdır. Afganistan'da Budha heykelinin havaya uçurulması, İslami bakımdan herhangi makul ve haklı bir temele dayanmıyor, ayrıca Afganlılar, bunun "işgal öncesi meşrulaştırıcı bir ameliye" olduğu fikrindedirler. Yüzyıllar boyu süren İslam hakimiyetinde heykel yerinde dururken, 21. yüzyıla ayak bastığımız ilk yılda bombalanması çok garip. Müslümanlar hiçbir dönemde, başka dinlerin mabetlerine saldırmadılar, aksine korudular, hukuk içine dahil ettiler.

Fakat Müslümanların kutsallarına karşı her zaman saldırılar oldu. Ka'be dahil Arap yarımadasının derinliklerinde çölün koruması altında iken, zaman zaman saldırılardan masun kalmadı. Miladi 571 -Peygamber Efendimiz'in doğumundan 52 gün önce- Ebrehe, Ka'be'yi yıkmaya geliyor. Hıristiyan Ebrehe'yi Ka'be'yi yıkma düşüncesine sevk eden Yemen'de inşa ettirdiği büyük kiliseyi bütün mabetler içinde rakipsiz hale getirmektir. Bu amaçla Mekke'ye kadar gelir. Peygamber Efendimiz (sas)'in dedesi Müzdelife-Mina arasındaki vadide koyunlarına ve develerine sahip çıkıp Ka'be'den hiç söz etmeyince, fillerin kullanıldığı güçlü bir orduyla gelen Ebrehe şaşırır ve "Sen hayvan sürüsünün derdine mi düştün?" diye sorar. Abdülmuttalip kendinden emin bir şekilde "Ben sürümden sorumluyum, Evin sahibi var, O Evine sahip çıkar." der ve bilindiği üzere fillerle donatılmış ordu perperişan olur.

Hıristiyan dünyanın Ka'be'ye düşmanlığı ikinci defa Haçlı Savaşları sırasında Prens Renaud'la nükseder. Renaud, bir Tapınak Şövalyesi'ydi, onun gizli örgütüne mensup olanlar önce Peygamber Efendimiz'in na'şını çalmak üzere 1162 yılında Medine'ye sızmayı başarırlar. Son derece ilginç yollarla bunu öğrenen Nureddin Zengi, bu büyük komployu önler. Fakat Renaud, Ka'be'yi yıkma sevdasından vazgeçmez, Mekke'ye doğru ilerler, bazı kaleleri ele geçirir. Bu teşebbüsü de Selahaddin Eyyubi'nin Şam Emiri Farukşah önler. Tarihçilere göre, Kudüs'ün tekrar İslam hakimiyetine geçişini sağlayan olay, Renaud'un Mekke ve Medine'ye karşı yürüttüğü saldırılar olur. Bu İslam âleminde büyük intibahlara vesile olur, yani kahırdan lütuf doğar. Müslümanlar, Selahaddin'in etrafında birlik olunca, tarihin kaydettiği bu büyük komutan Kudüs'ü Haçlıların elinden kurtarır, üstelik kimseye zulmetmez.

Şimdi Cumhuriyetçilerin başkan adayı olan Tom Tancredo'ya ne demeli? "Çağdaş Ebrehe" mi, Neoconların "Tapınak Şövalyesi" mi? Tancredo, tarihin tekerrür ettiğini kanıtlamak istercesine, Ebrehe ve Renaud gibi Mekke ve Medine'nin ağır bombardımanlarla yerle bir edilmesi gerektiğinden söz etmektedir. Kaç gündür Sürat Turizm'in misafiri olarak kutsal topraklardayım. Ağustosun yakıcı sıcağında yüz binlerce Müslüman, dünyanın her köşesinden gelmiş ibadet ediyorlar. Ka'be varlık âleminin sıfır noktasıdır. Bu kutsal mekân yer ile gök, fizik dünya ile ötesi arasındaki bağı kurmaya devam ediyor. Allah'ın Evi'ne yönelen bu tehditkâr sözler Harem bölgesinin sınırlarından içeri girmiyor bile. Biz her zaman belli bir İlahi plan içinde cereyan eden olayların sırlarını çözemiyoruz. Olaylar çok acıtıcı olsa bile öğreticidir. Daima Allah'ın dediği olur. Üçüncü saldırı tehdidi büyük bir intibahın habercisidir.

Zaman Gazetesi