İslam coğrafyası tarihindeki en büyük depremler

Ümmühan Kevser Kıpramaz coğrafyamızın tarihindeki en büyük deprem hadiselerini inceliyor.

Ümmühan Kevser Kıpramaz / Mecra

Ortadoğu tarihindeki en büyük depremler

Ortadoğu, yüzyıllar boyunca tarihte kaydedilen en kötü örneklerden bazıları da dahil olmak üzere çok sayıda depreme maruz kaldı.

En son 1114 ve 1513'teki depremlerde kırılan Doğu Anadolu Fay Hattı'ndaki depremlerin olduğu kesim, en az 500 yıldır "sismik boşluk" içerisindeydi. 6 Şubat Pazartesi günü gerçekleşen deprem, 5 asırlık sismik sessizliği bozarak Kahramanmaraş, Malatya ve Hatay’ın da dahil olduğu 10 güney ilinin yanı sıra Suriye'nin kuzeybatısındaki illeri -daha önce dünyanın en ölümcül depremlerinden ikisine maruz kalan bölgeleri- vurdu.

Ortadoğu'nun Arap, Avrasya ve Afrika levhaları arasında üçlü bir kavşağa ev sahipliği yapması, bölgedeki sismik, volkanik ve orojenik faaliyetlere sebep olmaktadır.

İran, Filistin ve Mısır da depremlerle harap oldu. Deprem, tarihî binalara zarar verirken bu süreçte on binlerce insanı öldürdü, katbekat mislini yaralı bıraktı ve şehirleri yerle yeksan etti.

İşte son iki bin yılda gerçekleşen Ortadoğu'daki en büyük depremler hakkında daha fazlası:

1114 - Maraş, Türkiye

29 Kasım 1114 günü, sabahın erken saatlerinde Maraş halkı -tıpkı şimdi olduğu gibi- büyük bir sarsıntıyla uyandı. Müthiş bir gürültünün koptuğu, yerin insanın ayağından kaydığı, dağların dahi sarsıntının şiddetinden sallandığı deprem, kısa süre içinde tüm şehri düzleştirmişti.

  • Depremle birlikte tamamen toprak altına gömülen Maraş şehri için Urfalı Mateos, șehirde yaşayan hiç kimsenin depremden sağ olarak kurtulamadığını ve Maraș'ta yaşayan yaklaşık 40.000 kişinin öldüğünü kaydeder.

1114 Kahramanmaraş depremi, hem o dönemde insanlar üzerinde yarattığı etki hem de sonraki on yıllar boyunca devam eden önemi nedeniyle hafızalardan silinmiyor.

Deprem Maraş'ın dışında Elbistan, Sîs, Misis, Keysun, Samsat, Adıyaman, Raban, Urfa, Antakya, Harran, Halep, Azaz, Esârib, Zerdana ve Bâlis'de de yıkıma yol açtı.

Urfa surununun on üç kulesi ve Harran surunun bir kısmının yıkılmasına neden olan deprem, Sis şehrinde de birçok manastır ve köyü harap ederken, on binlerce insan da öldü. Ancak çevre şehirler ve Suriye'de de ben buradayım diyen deprem hiçbir yerde Maraş'taki kadar büyük bir tahribat yapmadı.

Müslümanların hâkimiyeti altındaki bölgelerde de felâketlere yol açmasına rağmen Urfalı Mateos depremin vurduğu yerlerin tamamının Hristiyanlara ait yerler olduğunu, diğer bölgelerde ve Müslümanlara ait topraklarda hiçbir zararın meydana gelmediğini kaydetmiştir.

1138 - Halep, Suriye

Halep'e henüz bombalar yağmadan ve Suriye rejimi tarafından kuşatmaya tabi tutulmadan çok önce, şehir başka bir yıkıcı felaketle sarsıldı. 11 Ekim 1138'de Suriye'nin Halep kentini vuran deprem, tarihin en şiddetli depremlerinden biriydi. Zira 15. yüzyıl Mısır tarihçisi İbn Taghribirdi'ye göre, felaketin yaklaşık 230.000 kişiyi öldürdüğüne inanılıyor.

Büyük deprem, 1138 ile 1139 yılları arasında Suriye'nin kuzeyinde ve Türkiye'nin batısındaki bölgeleri harap eden ilk depremdi.

Kuzey Suriye'nin Arap ve Afrika tektonik levhaları arasında uzanan bir bölgesinde meydana gelen depremde, depremin şokları Halep Kalesi’nin bloklarını yere devirdikten sonra doğusunda ve batısında gedik açarken, el-Atarib'deki (günümüz Halep vilayetinin bir parçası) bir Müslüman kalesi de yerle bir oldu ve şehrin 600 muhafızı öldürüldü.

Halep Kalesi, 1138 depreminde ciddi hasar görmüştü.

O dönemde Halep, Müslüman güçler ve haçlılar arasındaki çatışmalar nedeniyle karışıklıklara maruz kaldı. Kaosun ortasında, şehirlerin taş duvarlarında ortaya çıkan delikler ve çatlaklar, Haçlı çetelerinin ve Müslüman grupların fırsatçı baskınlarına izin verdi.

Suriye'nin günümüzün muhalefet kontrolündeki İdlib vilayetinde yer alan Harem yakınlarındaki Haçlı Kalesi yer ile yeksan oldu.

Depremden on yıldan biraz fazla bir süre sonra, Suriye nihayet Nureddin Zengi'nin yönetimi altında birleşecekti. Böylece, Şam, Halep ve Edessa bir araya getirildi ve nihai olarak Kudüs'ün Haçlılardan yeniden fethinin yolu açıldı. Bu, Müslümanların neredeyse tüm bölgeyi tamamıyla yönetmesiyle yeni bir sayfa açacaktı.

Nureddin Mahmud Zengi’yle birlikte Halep ve Dımaşk ilk kez birleşmiş, bunun yanı sıra Antakya, Trablus ve Kudüs Haçlı Krallıkları karadan Türkler tarafından çevrelenmişti. İslam dünyasında özlenen birliği sağlayan Zengi, artık bölgenin de en güçlü Müslüman hükümdarı olmuştu.

856 - Damgan, İran

İran'ın kuzeyindeki 856 Damgan depremi, dünya tarihinin en kötü doğal afetlerinden biriydi.

22 Aralık 856'da, İran'ın Elburz dağ bölgesinde 7.9 büyüklüğünde ve X şiddetinde (Mercalli yoğunluk ölçeğindeki maksimum seviye) büyük bir deprem meydana geldi. Depremde, 1723'te yıkılana kadar Orta Çağ'daki Pers eyaleti Kumis'in başkenti olan Damgan şehri ve onu çevreleyen bölgeler önemli ölçüde tahrip oldu. Damgan'ın yaklaşık 80 kilometre doğusundaki Bustam kasabasının üçte biri çöktü.

İran, sık sık çarpışan ve yıkıcı depremlere neden olan Arap ve Avrasya levhaları arasında yer almaktadır.

  • Rakam tartışmalı olsa da yaklaşık 200.000 kişiyi öldürdüğü düşünülen deprem, Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS) tarafından kayıt altına alınan tarihteki en ölümcül altıncı deprem olarak listeleniyor.

526 - Antakya, Türkiye

Ölümcül 526 depremi, günümüz Türkiye'sinin Hatay ilinde bulunan, o zamanki Bizans şehri, Antakya'yı vurdu.

Deprem, Antakya'nın yaklaşmakta olan üç tektonik levhanın (Afrika, Arap ve Anadolu) doğrudan üzerindeki konumundan kaynaklandı. (Aynı yakınlaşma pazartesi günü Hatay ilinde meydana gelen depremle sonuçlandı.)

Modern tahminlere göre, 7 büyüklüğünde gerçekleşen doğal afette 250.000 kişi öldü. Bu ölümlerin çoğu, depremin değil, depremin ardından çıkan bir dizi yangının sonucunda gerçekleşmişti.

Büyük bir sekizgen kilise olan Domus Aurea, çıkan yangında tahrip olan önemli binalar arasındaydı.

  • Bazı araştırmacılar, büyük ölü sayısının, Antakya'nın Bizans İmparatorluğu'nun dört bir yanından gezginleri çeken yıllık bir Hıristiyan Yükseliş Günü festivaline ev sahipliği yapmasından kaynaklanmış olabileceğine inanıyor.

Depremden bir yıl sonra Bizans tahtına geçen İmparator Justinian, şehri yeniden inşa etmek için büyük meblağlar harcamışsa da nafileydi. Zira şehir, on yıldan biraz daha uzun bir süre sonra Persler tarafından yağmalanmıştı.

1033 - Ürdün Vadisi, Filistin

Filistin'in Ürdün Vadisi'nde meydana gelen 1033 depremi, Levant bölgesinin büyük bir bölümünü harap etti ve bölge yerleşimleri birçoğu toprak tarafından yutuldu.

Büyüklüğü 6.7 ile 7.1 arasında olduğu tahmin edilen deprem, en az 70.000 kişiyi öldürdü. Felaket, son iki bin yılda birçok depreme neden olan Afrika ve Arap tektonik levhaları arasındaki bir dizi fay hattı olan Ölü Deniz yarığıyla ilişkilendirildi.

Tarihî Filistin'de Nablus, Eriha, El Halil, Tiberya, Aşkelon ve Akka şehirleri yerle bir oldu. Gazze, Suriye ve Mısır'ın bazı bölgeleri hasar görürken, eski Kudüs şehrinde surlarının bir kısmı yıkıldı ve birçok kilise hasar gördü.

Emevi Hanedanlığı döneminde inşa edilen Hişam Sarayı, 1033’te gerçekleşen depremde yıkılmıştı. Uzun zamandır gördüğü restorasyon çalışmalarının ardından 2022’de açılan sarayda "Hayat Ağacı" adı verilen 827 metrekarelik dev bir mozaik tablo açığa çıkarılmıştı.

  • Eriha'da bugüne dek hâlâ ziyaret edilen ve önemli bir erken İslam bölgesi olan 10'uncu Emevi Halifesi Hişam bin Abdülmelik'in dinlenme yeri olarak tasarlanan Hişam Sarayı yıkıldı.

 

1754 - Kahire, Mısır

1754'te Mısır'ın Kahire kentinde meydana gelen yıkıcı bir depremde on binlerce insan öldü.

6.6 büyüklüğünde olduğu tahmin edilen depremin, o zamanki Osmanlı İmparatorluğu şehrinde, 40.000 kişinin ölümüyle sonuçlandığı tahmin ediliyor.

Sarsıntıların 150.000 km2'lik bir alanda hissedildiği depremde Kahire'deki binaların yaklaşık üçte ikisi yıkıldı ve şehrin binlerce sakini öldü. Kahire'de İslami dönemden kalma nekropoller ve mezarlıkların bulunduğu Ölüler Şehri'nin bazı bölümleri yıkıldı, Bulak ve günümüz Yeni Kahire bölgelerinde yıkıcı etkilere sebep oldu.

Şu anda Unesco Dünya Mirası listesinde olan Sina Yarımadası’ndaki Saint Catherine Manastırı da 1754 Kahire depreminde ciddi hasar görmüştü.

 

Ortadoğu, tarih boyunca hadde hesaba gelmeyecek kadar çok savaşlara, yıkımlara ve ölümlere bünyesinde kucak açtı. Şüphesiz ki tüm tabii ve suni felaketlerin ardından tekrar tekrar ayağa kalkan ve bu fani dünyada tekrar yoluna koyulan insanlarımız elbet bir kez daha hayata kaldıkları yerden devam edeceklerdir.

Kültür Sanat Haberleri

Genç Birikim dergisinin Aralık 2024 sayısı çıktı
Vatanına dönerken yaşadıkları kadar ağır değildi yükü
“Made in Gaza: From Ground Zero” Savaş bölgesinde mahsur kalan film yapımcılarının sesi oluyor
Taksim Camii Filistin Kitap ve Kültür Günlerine ev sahipliği yapacak
Ümraniye Kitap Fuarı cumartesi günü başlıyor