Arap Birliği dönem başkanlığı şu günlerde Irak’a geçiyor.. Katar, özellikle Suriye konusunda daha aktif bir politika izledi.. Bundan sonra eski aktiviteyi göremeyebiliriz..
Dolayısı ile İslam konferansının devreye girmesi sözkonusu olabilir..
Arap liderler Bağdat zirvesinden hemen sonra, bu kez Suriye dostları olarak İstanbul’da bir araya gelecekler.. 60 kadar ülkenin dışişleri bakanlarının katılması beklenen toplantı, Suriye için bir milat olacak gibi gözüküyor.
Özellikle Erdoğan’ın Seul ve Tahran görüşmelerinin ardından 1 Nisan’da son derece önemli bir süreç başlayacak. Umarım Esad bunun bir “1 Nisan şakası” olmayacağını anlar..
İstanbul buluşmasına katılan ülkeler, Suriye Milli Meclisi’ni Suriye halkının tek temsilcisi olarak kabul edebilir..
Arap Birliği, yeni döneminde aktif olmayacak gibi gözüküyor.. Bu da hem Arap Birliği için bir şanssızlık, hem de Irak açısından hiç de iyi bir durum olmasa gerek. Aynı şekilde İran açısından da bir şans değil.. Arap Birliği içinde Afrika grubu, Arap yarımadası ve Körfez ülkeleri, Irak dışında İslam konferansı içinde etkili olabilirler..
Önümüzdeki günlerde, Lübnan’da da Hizbullah açısından zor bir dönem başlıyor.. Suriye’nin sınır ihlallerine karşı Lübnan hükümetinin sessiz kalması, muhalefet açısından yeni bir tartışma vesilesi olacak.
Öte yandan Suudi Arabistan ve Ürdün, mülteciler ve direnişçilere aktif ve sıcak destek konusunda istekli. Türkiye açısından, muhalefetin merkez üssü Türkiye. Bu arada 20.000’e yakın mülteci Hatay’da bulunuyor. 2 Türk gazeteci Suriye yönetimi tarafından tutuklanmış. Öte yandan Suriye topraklarından Türkiye’ye yönelik PKK saldırıları, Kandil ile birlikte en önemli terror merkezi olarak dikkat çekmeye başladı.. Türkiye bu anlamda hem mülteciler açısından, hem Kandil’e yönelik operasyonların bir benzerini her an Suriye’deki terror kamplarına karşı başlatabilir..
Türkiye’nin gerek güvenli bölge oluşturması, gerek Suriye topraklarına askeri güç göndermesi, uluslararası bir mutabakat sağlanmadan mümkün olmasa gerek.. Bu konuda güvenlik konseyinden bir karar çıkarsa zaten sorun kalmaz. Bunun için Çin ve Rusya’nın ikna edilmesi gerek.. Böyle bir durumda operasyonun, İsrail dışında komşu ülkeler ve bölge devletlerinin katılımı ile olması gerekir.. Muhtemelen Irak böyle bir operasyona destek vermeyecektir, ancak Arapların bu güçte etkin ve aktif bir rol üslenmesi gerekir..
Türkiye’nin bu anlamda, doğal afetler, iç çatışmalar ve sınır çatışmaları, kitlesel göçler, insani yardım konvoylarının giriş ve yardımların dağıtımını koordine etmek üzere, İslam ülkeleri arasında “insani yardım ve çatışmaların önlenmesi için barış gücü” oluşturması gerekir..
Arap Baharı devam edecek.. Afrika’da önümüzdeki yıllarda, tabii afetler ve siyasi sebeblere dayalı ciddi göç dalgaları ve toplumsal olaylar yaşanabilir.. Bu anlamda Arap Birliği ve İslam Konferansı’nın da desteklediği bir uluslararası “Barış ve İnsani yardım anlaşması imzalanarak bir sekreterya, insiyatif ve danışma konseyi oluşturulabilir..
Suriye krizi “İslam Barış Gücü”nün oluşturulması için bir fırsat oluşturulabilir..
Hatta bu barış gücü, çatışma ve afet beklemeden de, yardıma muhtaç bölgelerde, her zaman insani yardımların dağıtılması ve koordinasyonu için koruyucu kalkan görevi yapabilir.. Mülteci olaylarının yaşandığı bölgelerde bu birlikten yararlanılabilir. Daha önce ABD’nin barış gönüllülerine benzer bir yapılanma ile, geri bırakılmış bölgelerde eğitim, sağlık ve altyapıların (su kuyusu, sağlık dispanseri, yol, tarım, hayvancılık, meslek edindirme programları)nda rehberlik görevleri de verilebilir..
Bu konuda Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı ve İKO Başkanı’ndan insiyatif üslenmesini beklemek hakkımız olsa gerek.
Yasaya göre, TBMM başkanları, hilafet makamının tenfize memur edildiği alanlarda “mana ve mefhum olarak” kendisine yüklenen rolü üslenmek ve İslam ümmetinin maslahatını gözetmek zorundadır.. Onun için TBMM başkanının da bu kardeşlik ve insanlık görevini yerine getirmesi gerekir..
Rusya ve Çin konusunda da sanırım önümüzdeki günlerde yeni gelişmeler yaşanacak.. Rusya ve Çin artık şunu görmeye başladı. Esad gidici. Esad’ı savunmak çok pahalı. İran ve Suriye’yi kazanayım derken bütün Arap ülkelerini kaybetmek de var. Saygınlıkları da bu arada zarar görüyor. Ruslar için ayrıca Lazkiye ikmal üssü konusunda başka çözümler de mümkün. O zaman Suriye’yi artık, kim, niçin savunacak ki! İran için Suriye de çok önemli. Ama bu siyaset gelecek vadetmediği gibi bu konuda ödediği bedel, elde ettiği kazançtan çok daha büyük. Sünni dünyada, Arap dünyasında İran yönetimi, İmam Humeyni’den bu yana ilk kez bu kadar itibar ve güven kaybetti..
İran da gerçeği görecektir.. Esad da sanırım akibetini gördü ki, bir gün önce reddettiği Annan planını bir gün sonra kabul ettiğini açıkladı. Uymayacak olsa bile, bu sonuç Suriye için artık yolun sonuna gelindiğini gösteriyor..
Suriye trajedisi bir hayra vesile olsun bari. İslam Ülkeleri Barış Gücü kurulsun artık.
Selam ve dua ile..
YENİ AKİT