Yeni dönemde Amerika'nın İslam dünyasına yönelik stratejilerinin anahtar kavramlarından biri muhtemelen 'Müslüman dünya' ile 'İslam âlemi' arasındaki farka yapacağı vurguda gizli görünüyor. Obama'nın ilk ziyaretinin Türkiye'ye olması pek çok muhafazakarın gönlünü fethederken, Amerikan hegemonyasının dünyanın kötülüğü anlamına gelmeyeceği tezini savunmaya kadar varan bir iyimserlik sergilendi, daha doğrusu hafızasız bir beklentiye girildi.
Kulağa hoş gelen açıklamalarıyla laik/çisinden muhafazakarına, liberalinden kemalistine kadar Türkiye'de hemen herkesi memnun etme başarısını gösteren Obama'nın kullandığı dil Amerika'da kendisine yakın bazı çevreleri rahatsız etti. Hatta bu konuda uyarıcı yazılar kaleme alanlar oldu. Tartışma Obama'nın kullandığı İslam dünyası kavramıyla alakalı. Türkçeye yanlış olarak İslam lemi olarak çevrilen Müslüman dünyası (muslim world) kalıbının içeriği ile ilgili ayrıntılar üzerinde bir tartışma yapılıyor. Bu tartışma aslında Amerikan yönetiminin İslam dünyasına ilişkin niyetlerine, bakış açısına dair önemli ipuçları verebilir.
Akademik bir kavram tartışması gibi görünse de temelde son derece politik bir yaklaşımla alakalı bir tercih söz konusu. İlk defa The Washington Institute for Near East Policy'den J. Scott Carpenter Obama'nın Müslüman dünya (muslim word) kalıbını kullanmasına karşı çıkarak böyle bütün, anlamlı bir varlığın olmadığını savundu. Daha sonra başka stratejistler de bu koroya katılarak, Müslümanların tümüne hitap edecek bir dilin mümkün olmadığını, çünkü böyle bir Müslüman dünyanın olmadığını ileri sürdüler. Bu konuya önceki yazımda değinmiştim.
Burada dikkat çeken konu tartışmanın İslam dünyası-alemi İslam etrafında değil Müslüman dünya tanımı etrafında yapılmasıdır. Amerikan stratejistleri İslam dünyası (Islamic world) ya da Osmanlıdan beri kullandığımız şekliyle “lemi İslam” değil de Müslüman dünya/sı kavramını kullanmaları bilinçli birtercih. “İslam dünyası” daha anlamlı, daha kuşatıcı ve inancın şekil verdiği bir medeniyeti, İslam medeniyetini ima ediyor. Bu ise, Amerikan hegemonyasının mutlaka kötü bir şey anlamına gelmeyeceğini düşünenlerin aksine, Batı medeniyetini ve onu temsil eden hegemonik güce karşı bir alternatifin, meydan okumanın var olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Bizim okumuşlarımız kelimelerle bu kadar oynamanın anlamsız olduğunu düşünebilirler, ama Obama'nın konuşma metinlerini kaleme alanların bu ayrıntılar üzerinde kafa yormadan yazdıklarını kimse iddia edemez.
İslam dünyası yerine kullanıma sürülen “Müslüman dünya” ise daha pratik, daha dar kapsamlı bir anlama sahip. Sadece Müslümanların yaşadığı coğrafyayı çağrıştırıyor. Yeryüzünün belli bir coğrafyasında yaşayan bire bir Müslüman topluluğu ima ediyor. İslam dünyası gibi belli değerlerin şekillendirdiği dünyayı değil ama Müslümanların bulunduğu coğrafyayı muhatap alan yaklaşım…
Amerikan yönetiminin İslam dünyasına yönelik sergilediği eski İslamcılardan sol liberallere, laik batıcı çevrelere kadar sempatiyle karşılanan yaklaşımın dile getirildiği konuşmanın ayrıntılarında bu tür ince hesabın olduğunu görmezlikten gelmenin sadece dikkatsizlikle malul olduğunu sanmıyorum. “Müslüman dünya” tabirini bile çok gören Obama'nın çevresindekilerin üreteceği yeni Amerikan politikası karşısında iyimser olmak isteyenlerin bu ayrıntıyı gözetmelerini istemek hakkımız olsa gerek.
Bu ayrımla Türkiye'nin İslam ülkesi olmadığını savunanların kaygısına benzer anlama vurgu yapıldığını da hatırlatmak lazım.
Buna karşı “İslam dünyası/âlemi diye bir şey yok, kendimizi aldatmayalım” demenin Müslümanların hangi meselesini çözeceğini sormak gerekir. İddiasını kaybetmiş bir Müslümanlığın ve İslam anlayışının Obama'nın temsil ettiği düşünceyle örtüşmesini yadırgamıyorum doğrusu. Ütopyaları elinden alınmış neslin yeni bir dünya kurma hedefi de elinden alınmış demektir.
YENİ ŞAFAK