Hamza Türkmen yazısında, "ıslah" kavramını işliyor:
Fatır Sûresi’nde Kur’an’ın miras bırakıldığı zümrelerden bahsedilir.
Bugün Müslüman ümmetin hali hem kimliksel tutsaklığı yaşamaktadır; hem de ümmetin büyük bir çoğunluğu kendi nefsine zulmedenler zümresini ifade etmektedir.
Tarihi süreç içinde itikadi ve siyasi algı ve uygulamalardaki fıtri ve vahyi ölçüleri yitirişimiz veya “nimet”ten uzaklaşmamız sonucunda Müslümanlar I. Dünya Savaşı itibariyle Avrupalı sömürgeci güçlere tutsak düştü. Tüm ümmet coğrafyası seküler ve Batı menşeli ulusal devletlere bölündü. Ulusal ideolojiler ekseninde vahyi değerlerden daha çok uzaklaşmaya başladık, zaaf ve ihtilaflara düçar olduk.
İç zaaflarımızın sonucu olarak son yüz-yüz elli yıldır ümmet coğrafyasında yaşanan bozulma, çözülme, ihtilaf ve yabancılaşmalar Kur’an’da sünnetullah çerçevesinde kullanılan “ifsad” kavramına tekabül ediyor. Bozulan zihni ve sosyal yapımızı Adem Aleyhisselam’dan sonraki tüm Resuller gibi yeniden vahyi ölçülerle düzeltip köklü bir dönüşüme ve dirilişe tâbi tutmanın Kur’an’daki kavramsal karşılığı da “ıslah” olarak karşımıza çıkıyor.
Islah ve ifsad kavramları Kitab-ı Kerim’de belirtilen “tevhid” ve “şirk” kavramlarının adeta programatik açılımını ifade etmektedirler.
İfsad kavramı hayatın bütün alanlarında her türlü bozukluğu ve bozulmayı tanımlar. Seyyid Kutub’un 14 asır sonra yeniden güncellediği cahiliyye kavramı, bugün ifsad bağlamında küresel cahiliyyenin veya kapitalizmin dayattığı liberal veya sol fikri ve ameli hayat tarzı olarak karşımıza çıkmaktadır.
(...)