Islah Çabalarımızda Kazanımlarımız ve İmkanlarımız

Coğrafya ve tarih bilincimizi bugünle yüzleştirip geleceğe yürüyeceğimiz yolu aydınlatmalıyız. Coğrafyamız bir acılar ve mahrumluklar atlasıdır, doğru, ancak ağıt yakarak, acılarla yatıp kalkamayız.

Mustafa Yılmaz / Haksöz Haber

Hicri 1437. Yılda bulunuyoruz. Resul ve arkadaşları ümmetini inşa etmek üzere 1437 yıl önce Mekke oligarşisinin boğucu havasından hicret ederek Yesrib’i Medine kılmak için bir yürüyüşe çıktılar. Bu yürüyüş bir sünnet olarak bize miras kalmıştır. Bütün müminlere miras kalmıştır. Bu bilinçle Tarık Bin Ziyad İspanya’ya, Eyyüb el Ensari İstanbul’a, Ukbe bin Nafi Mağrib’e yürümüştür. Unutmayalım ki bu yürüyüşün tek gayesi vardı: Allah’ın vahyini karanlıklar içerisindeki insanlara ulaştırıp onları aydınlığa çıkarmak!

Bu aslında bütün Resullerin sünnetidir. Adem’in, Nuh’un, Salih’in, Şuayb’ın, İbrahim’in, Yusuf’un, Musa’nın ve Muhammed (as)’ın sünnetidir. Vahiyden ve fıtratlarından uzaklaşmış insanları yeniden vahiy ve fıtratla buluşturma cehdinden başka bir şey değildir. Mekke’de Ebu Kubeys dağında yankılanan bu ses ilk olarak Habeşistan’a ve nihayet adanmış bir grup adam tarafından da Yesrib’e ulaştırıldı.

Sonra bu çağrı 23 yıllık bir mayalanma ve tamam olma sürecinin arkasından on yıllar içerisinde Dımeşk’e (Şam’a), Bağdat’a, Fustat’a (Kahire’ye) ve arkasından yarım yüzyıl içerisinde Mağrib’e, Mezopotamya’ya, Kafkaslara ve Afrika’nın derinliklerine doğru ilerlemeye başladı.

Yazının Devamı >>>

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!