Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Dersim için özür dilediği konuşmasında andığı İskilipli Atıf Hoca da son devrin mazlumlarından biri.
Atıf Hoca, Şapka Kanunu'ndan 18 ay önce yazdığı kitabı gerekçe gösterilerek 4 Şubat 1926'da idam edildi. Tıpkı Seyit Rıza gibi onun da naaşı ve mezarı, ailesinden saklandı. Kabri, idam edildikten 82 yıl sonra eski Hatay Milletvekili Mehmet Sılay tarafından bulundu. Sılay, Atıf Hoca'yı idam eden zihniyetle Dersim katliamını yapan zihniyetin aynı olduğuna dikkat çekti.
Sılay, "Türkiye'de kurulan İstiklal Mahkemeleri'nde hakim yok, eşkıya vardır. İskilipli Atıf Hoca ile Babaeski Müftüsü Ali Rıza Efendi için idam kararı veren mahkeme reisi Ali Çetinkaya (Kel Ali) ve Kılıç Ali hukukçu değil. Onlar askerdir ve atanmış milletvekilleridir. Üstelik reis Kel Ali, TBMM koridorunda Ardahan fatihi Halit Paşa'yı öldüren bir katildir. Savcı Necip Ali beş yıl mahkumiyet istediği halde reis, İskilipliyi salben idam cezasına çarptırmıştır." diyor.
Kapatılan Fazilet Partisi eski Milletvekili Mehmet Sılay'ın kabri buluş hikâyesi de en değme film senaryolarına taş çıkartacak cinsten. 1999 yılında ilk defa İskilip'i ziyaret eden Sılay'ın Atıf Hoca ile ilgili tüm soruları cevapsız kalır. Hiçbir akrabası kabrinin yerini bilmediği gibi kimse Atıf Hoca'nın adını dahi ağzına almıyor. Sılay, Ankara'ya döndüğünde idam edildiği Ulucanlar Cezaevi müdürünü ziyaret eder. Cezaevi arşivinden İskilipli Atıf'ın mezar yerini tespit etmeye çalışıyor. Ancak cezaevi arşivinde çıkan isyan ve yangınlar sebebiyle tek sayfa yazılı belge kaldığını görür.
Buna rağmen pes etmez. Mezarı bulmak için Çorum, Konya, Ankara, İstanbul ve Kırıkkale'den katılan gönüllü uzmanlarla on yıl süren ciddi bir gayret sonucu hedefine ulaşır. Toyhane köyünde yaşayan yeğenleri ve yakın akrabalarından alınan materyallerle eski Mamak semt kabristanı şimdiki adıyla Şafaktepe Parkı'ndan çıkarılan kemiklerle yapılan DNA testi sonucu Atıf Hoca'nın naaşı bulunur. 82 yıl sonra cenaze namazı kılındıktan sonra İskilip'e defnedilir.
Atıf Hoca'nın kabrini nasıl bulduğunu kısaca özetleyen Mehmet Sılay, resmi ideolojinin bütün Müslümanlardan özür dilemesi gerektiğini kaydediyor. Ardından "Dersim'de zulmün feriştahını reva gördüler. Birçok aile başka illere sürüldü. Yapılan zulümlere el insaf diyoruz ama sadece Dersim olmadı. Atıf Hoca ve diğerlerinin aileleri de aynı zulme uğradı. Ailelerden ne istiyorsunuz? Yakın tarihin ısmarlama tarih kitapları, yalanlar üzerine kurulu. Çok bedel ödendi, ancak bugün gerçeklerden kaçış yok." şeklinde konuşuyor.
Atıf Hoca'nın hem din alimi hem aktivist olduğunun altını çizen Sılay, merhumu şöyle anlatıyor: "Fatih Dersiamı, medaris müfettişi, Kabataş idadisi Arapça öğretmeliğinin dışında hem fikir üreten hem eylemlere katılan bir aktivisttir. Beyanul Hak, Mahfel, Alemdar ve Sebilurreşad dergilerinde Bediüzzaman, Mehmet Âkif, Ahıskalı Ali Haydar, Eşref Edip ve Ali Şükrü ile birlikte aktüel yazılar yazmış bir kalemşordur. 15 Mayıs 1919 İzmir işgalini Beyoğlu'ndaki İngiliz elçiliğinde ilk protesto eden aydın, Milli Mücadele'yi canı yürekten destekleyen bir vatanperverdir."
Zaman/ Ayşe Tosun