İskenderiyeli Kızlarda Yılgınlık Emaresi Yok!

Mısır'da darbe karşıtı gösteri nedeniyle 11 yıl hapis cezası alan kızlar arasında bulunan Ula İzzet, gösterilere devam edeceklerini söylüyor.

Bir grup arkadaşıyla birlikte 11 yıl hapis cezası almasının üzerinden daha henüz sadece 20 gün geçti ama Ula İzzet, protesto eylemlerini sürdüreceklerini söylüyor. 

18 yaşındaki İzzet, haklarında verilen karar şartla salıverme (yani başka bir gösteride tutuklandığında 11 yıllık ceza uygulanacak) olmasına rağmen darbe karşıtı gösterilere devam edeceklerini belirtiyor.

El Cezire'den Gregg Carsltrom'un yazısını Haksöz-Haber için Hasan Soylu tercüme etti.

İskenderiyeli Kızlarda Yılgınlık Emaresi Yok! 

Aynuş Şems Üniversitesinden 18 yaşında bir öğrenci olan Ula İzzet 27 Kasım’da çıkarıldıkları mahkemece arkadaşlarıyla birlikte ağır cezaya çarptırılmıştı. 14 kişiye 11 yıl hapis cezası verilirken, 7 kişi ise yaşları küçük olduğundan ıslahevine gönderilmişti.

Ne var ki hem Mısır içinde hem dışında artan protesto ve tepkiler üzerine 7 Aralık Cumartesi günü cezalar şartlı salıverme kararıyla kaldırılmıştı.

İskenderiye’deki evinde görüştüğümüz İzzet, kendisinin de arkadaşlarının da eylemlerden geri durmayacaklarını söylüyor. İzzet ve ailesi Mursi’nin meşru cumhurbaşkanları olduğunun altını çiziyorlar. Ula’nın erkek kardeşi Adeviyye meydanındaki eylemlere katılmış ve pek çok kişinin ölümüne ve yaralanmasına şahitlik etmiş. Aileden, amcası ve kuzenleri, 4 kişi Ağustos ayından beri hiçbir suçlama yöneltilmeksizin hapisteler.

İzzet, neden eylemleri sürdürmek gerektiğine ilişkin olarak “Rabia şehitlerinin hatırasını yaşatmak için eylemlerimizi sürdürmeliyiz. Herkesin bir yakını, tanıdığı, arkadaşı ya öldürüldü ya da tutuklandı.” diyor.

İskenderiyeli kızlarla ilgili verilen mahkûmiyet kararı sadece İhvan mensuplarını değil tüm toplumu öfkelendirmişti. Kararın politik olduğunu söyleyenler arasında askeri yönetimle iyi geçinip gelecek yıl yapılacak seçimlere cumhurbaşkanı adayı olarak katılmak isteyen Hamdin Sabbahi gibi isimler de vardı.

İskenderiye olayını pek çok kişi Halid Said olayına benzetti. Halid Said polis tarafından işkence edilerek katledilen bir işadamı idi ve ona yapılanlar 2011 devriminin kıvılcımını tutuşturmuştu.

Mısır İnsan hakları girişiminden Amr İsmailKarara karşı halktan yükselen tepki yönetimi şaşırttı. Hatta İhvan’dan nefret edenler bile şok olmuşlardı” diyor.

31 Ekim’de kendilerini “Sabah 7 Hareketi” olarak isimlendiren grubun yaptığı şey işe ya da okula gidenlerin dikkatini çekmeye yönelik bir eylemdi.

Savcılık kızları ana caddeyi bloke etmekle suçladı. İzzet ise bunu yalanlıyor ve kaldırımda durduklarını söylüyor. Devlet medyasında bu kızların silah taşıdıkları dahi iddia edilmişti.

Kızlar ayrıca devlet malına zarar vermekle de suçlanmışlardı fakat mahkemeye sunulan tek delil yakındaki bir binanın kapısının camının kırılmasından ibaret idi. 5 Mısır lirası yani 7 dolarlık bu hasarın da kızlar tarafından meydana getirildiği şüpheliydi. Nitekim polis ifadesinde bu konuyu dile getiren bir şahit camı kıranın erkek olduğunu söylemişti.

Kızların avukatlarından Eymen ed-Debi bu ağır kararla amaçlanan şeyin kadınları protestolara katılmaktan caydırmaya yönelik bir gözdağı olduğunu söylüyor. “Eğer insanlara bu tür eylemlerin bu tür ağır sonuçlara yol açabileceğini düşündürtürseniz, sokağa çıkmalarını engellersiniz!” diye ekliyor. Debi’nin yeğeni de tutuklananlar içindeydi. “Bu polisin boşa çıkan bir tuzağıydı.” diyor.

İzzet’in ailesi önceleri davayı ciddiye almadıklarını çünkü suçlama ile deliller arasında bir bağlantının bulunmadığını söylüyorlar.

Baba Alaaddin İzzetÖnce bunun bir şaka olduğunu ve birkaç saat içinde bırakılacaklarını düşündüm fakat bilahare polise ne olduğunu sorduğumda bana ‘kızlar tehlikeli, kanunu çiğnediler’ diye cevap verdi.” diyor.

Kızlar ilk 48 saat İskenderiye’de tutuldular. Ula, gözaltında tutuldukları yerin çöplük gibi bir yer olduğunu söylüyor. “Polis bize İhvan üyesi olup olmadığımızı sordu, ‘Elbette’ dedik, ‘Bu bizim hakkımız.’ bunun üzerine bize ‘Anlamıyorsunuz, başınıza büyük iş açtınız!’ dedi.

Daha sonra İskenderiye’nin 50 km. ötesinde Nil Deltasındaki Demanhur’daki hapishaneye nakledildiler ve burada mahkemeye çıkartılana kadar bir ay tutuldular.

Mahkemeye çıkarıldığımızda kısa süreli bir ceza alacağımızı düşünüyorduk. Bir yıl ya da iki veya üç. 11 yılı duyunca bazılarımız şoka girdi, dilimiz tutulmuştu. Ama bir süre sonra gülmeye başladık, sinirimizden gülüyorduk. Ne olup bittiğini anlayamamıştık.

Kamuoyu da şok içindeydi. Özellikle de gazetelerde hanımların beyaz elbiseler ve beyaz başörtüleriyle metal kafes içindeki resimlerinin gazetelerde yayınlanması herkesi sarsmıştı.  

Cumhurbaşkanı Adli Mansur’un bir danışmanı af başvurusu yapar yapmaz kadınların affedileceğini basına duyurdu. Ama af süreci işlemedi. Şartla salıverildiler. Bu kadınlar bir başka eylemde tutuklanırlarsa şartlı salıverme kararları iptal edilecek. Buna rağmen Ula İzzet’in anne ve babası kızlarının protesto hakkını savunacaklarını söylüyorlar.

Babası “Bu olay meydana geldiğinde üzüldüm. İçerde kızım için ağlıyordum fakat Mısır’da olan biteni düşündüğümde onu desteklemeye devam edeceğim.” diyor.   

Gregg Carsltrom /  Al Jazeera / 11 Aralık 2013
Çev: Hasan Soylu / Haksöz-Haber

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!