HAKSÖZ-HABER
Zaman gazetesinde 15 Haziran’da yayınlanan Abdulhamit Bilici’nin “IŞİD’e desteğin bedeli!” başlıklı yazısı medyada gördüklerinden ziyade görmek istedikleri üzerinden gündem oluşturma hastalığının tipik bir örneğini oluşturuyor.
Abdulhamit Bilici AB Ankara Temsilciliği'nin Türkiye ve Avrupa'dan gazetecileri buluşturduğu toplantı çerçevesinde, Diyarbakır ve Mardin’de belediye başkanları Gültan Kışanak ve Ahmet Türk gibi isimlerle görüşmüş. Görüşmelerinde Lice olayıyla gerilen sürece BDP çizgisinin nasıl baktığı ile birlikte IŞİD olayına dair yaklaşımlarını da öğrenmiş!
Bilici, Ahmet Türk’ün IŞİD konusu etrafında anlattıklarını “çarpıcı iddialar” şeklinde tanımlamış ama ne ilginçtir ki, Ahmet Türk’ün hiçbir tutarlılığı olmayan, son derece abartılı ve basmakalıp tezlerine iddiadan öte gerçek muamelesi yapmaktan da çekinmemiş. Hiçbir sorgulamaya tabi tutmaksızın, şüphe payı düşmeksizin bu iddiaları tekrarlamış ve yazısının başlığını da buna göre oluşturmuş.
AK Parti’yi suçlama, hükümete yüklenme saikiyle neredeyse her vesileye sarılma mantığının bu insanları getirdiği yer çok dikkat çekici. Yeter ki AKP’yi hırpalasın da nereden gelirse gelsin, ister doğru ister yanlış olsun kaygısı belirleyici. Hemen her konuda sergilenen bu tutum şimdi de Irak olayları ve IŞİD vesilesiyle tekrarlanıyor.
IŞİD’i hedef tahtasına oturtmanın ve bunu yaparken de AK Parti’ye fatura kesmenin siyaset ve medya alanında çok yaygın bir tutum olduğu görülmekte. Bu mantık Irak’ta bugüne kadar yaşanan zulümleri, Irak’ın Sünni halkının mezhepçi bir tutumla ezilmesini görmezden gelmek, örtmek için IŞİD’i öne çıkartıyor. Aynı şekilde IŞİD üzerinden ezeli düşman AKP’ye saldırma fırsatı yakalanmaya çalışılıyor. Ve bu kirli mantık aynen Suriye’de olduğu gibi zalimlerin ve zulmün avukatlığına soyunuyor.
***
IŞİD’e desteğin bedeli!
Abdulhamit Bilici / Zaman
Mardin- İnsanlığın en eski yerleşim yerlerinden biri olan Mezopotamya, tarih boyunca medeniyetler, dinler, etnisiteler, küresel, bölgesel ve yerel siyasi güçler arasında en kesif mücadelelerin yaşandığı yer oldu. Bugün de farklı değil. Sade vatandaşlar bir yana, uzmanların bile takip edip anlamakta zorlanacağı kadar hızlı ve sürpriz gelişmeler yaşanıyor.
Irak ve Suriye'deki kanlı iç çekişmelerin ürettiği radikal örgütlerden biri olan IŞİD’in bir anda Musul'u ele geçirip Türkiye Başkonsolosluğundaki görevlileri rehin alması, yıldırım hızıyla birkaç şehri düşürüp Bağdat'a yönelmesi tüm dünyayı şaşkına çevirdi. Gelecekleri Türkiye'yi de çok yakından ilgilendiren Irak ve Suriye, bildiğimiz ülkeler olmaktan çoktan çıktı. 1. Dünya Savaşı sonrası İngiliz ve Fransızların çizdiği suni sınırlar hızla anlamını yitirmekte. Şii etkinliğinin arttığı Irak'ın güneyi ile İran arasındaki sınır fiilen ortadan kalkarken, Suriye ile Irak arasındaki resmi sınırların yerini Kürt ve Sünni kaynaşması alıyor.
Aynı durum, Türkiye'nin her iki ülkeyle sınırı için de geçerli. Bu açıdan Irak Kürdistanı'nın ve Suriye'nin kuzeyinde fiili bir otonomi elde eden Rojava bölgesinin geleceği, Türkiye'de devam eden çözüm süreci için de çok önemli. İtiraz edilen karakol inşaatları, buna tepki olarak PKK'nın başlattığı yol kesmeler, Lice'de yaşanan acı olaylar, bayrağı indirme gerilimi, annelerin çocuklarını dağdan indirmek için başlattığı eylem, sürece ilişkin yeni temas trafiği ve sınırın diğer tarafındaki büyük çalkalanmanın oluşturduğu iklimde Diyarbakır ve Mardin'de ülkemizin geriye giden demokrasi durumunu ve çözüm sürecini konuşmak ilginçti. AB Ankara Temsilciliği'nin Türkiye ve Avrupa'dan gazetecileri buluşturduğu toplantı çerçevesinde, Diyarbakır ve Mardin belediye başkanları Gültan Kışanak ve Ahmet Türk gibi isimlerle görüşerek hem BDP çizgisinin sürece bakışını hem de IŞİD olayına dair görüşlerini öğrenme fırsatı da oldu.
Yeni AB Büyükelçisi Stefano Monservisi ve gazetecileri, Süryani kökenli eşbaşkan Februniye Akyol ile birlikte kabul eden Türk, çok kültürlü Mardin'i tüm halkların katıldığı bir anlayışla yöneteceklerini belirterek söze başladı. Sonra büyükşehir olarak özel idarenin yükümlülüklerini üstlenmelerine rağmen mal varlıklarının kendilerine devredilmemesini eleştirdi. Özel idareye ait 2.618 arsadan sadece biri büyükşehire verilmiş. O da mezar yeri. Çözüm sürecinde AKP ile ortak olmalarına rağmen Türk'ün pek çok konudaki ağır eleştirileri şaşırtıcıydı. Kürtlerin düzgün şekilde muhatap alınmadığını düşünen Türk'ün keskin görüşlerinden biri de Öcalan hapisteyken barış sağlanamayacağı iddiası.
Türk'e göre KCK'nın son dönemde bölgedeki tansiyonu yükseltmesinin sebebi, çözümü engellemek değil, hükümeti ciddiyete davet etmek. Halkın çözüm konusunda hükümete güveninin sarsıldığını söyleyen Türk, bunda AKP iktidarının 'IŞİD çetesi' dediği grupla ilişkisinin çok önemli rol oynadığını belirtip Suriye'de Kürtlerle savaşan örgüte verilen desteği çarpıcı iddialar eşliğinde anlatıyor: "Kürt halkı, IŞİD mensuplarının Nizip, Ceylanpınar ve Akçakale'de silahlı olarak nasıl sınırdan geçtiğini kendi gözüyle gördü. Ceylanpınar'da bir araba devrildi, içinden Türk askeri kıyafetleri olan 4 Arap çıktı. Şu an AKP'nin Ceylanpınar belediye başkanı olan şahıs, silahlı IŞİD üyeleriyle çarşıda tur atıyordu, bunun fotoğrafları var. Açık açık Kürtlere karşı IŞİD'i desteklediler. Hem çözüm diyeceksin hem Kürtlere saldıran bir grupla beraber olacaksın. Hükümet kontrolündeki insani yardım çözüm sürecinde AKP ile ortak olmalarına rağmen eleştirileriyle kurumları şaşırtan Kürt bölgelerine gitmedi. Yaralı IŞİD üyelerine Türkiye’de her türlü sağlık hizmeti verildi."
Geç de olsa Ankara, bir süre önce bu politikasını gözden geçirdi ama öyle görünüyor ki, Suriye'de izlenen politikanın sonuçları, Türkiye'nin uluslararası arenada terör gruplarıyla birlikte anılması ve Suriye'deki Nusayrilere sempatiyle bakan Alevileri biraz daha ötekileştirmek gibi daha birçok alanda karşımıza çıkacak.