IŞİD tarafından Kirletilen Cihadın İhyası İçin Mücadele Etmeliyiz

Ne yapıp edip cihad kavramını Bağdadi Grubu’nun tahakkümünden kurtarmamız lazım.

Hakan Albayrak / Karar

DAİŞ yahut DEAŞ veya IŞİD diye anılan Bağdadi Grubu, uluslararası basın-yayın kuruluşlarının desteğiyle, cihad kavramını gasp etti.

Washington Post, Süddeutsche Zeitung, Hürriyet, CNN, ZDF, Habertürk, farketmez; hangisine baksanız, “cihad”ın Bağdadi Grubu ve müntesipleri (Şebab, Boko Haram vesaire) tarafından sergilenen vahşetle eşitlendiğini görürsünüz.

Cihad denince akla sadece o vahşetin gelmesi isteniyor.

Mücahid (“Cihadist”) denince akla sadece bu grupların gelmesi -başka gruplar geldiğinde de onların bu gruplarla aynı kefeye koyulması- isteniyor.

Ne yazık ki bizim basın-yayın kuruluşlarımız da genelde bu değirmene su taşıyorlar.

En azından, bu değirmenin çarkına çomak sokmaktan geri duruyorlar.

Bu değirmenin çarkına çomak sokmak, sahih cihadın günümüzdeki örneklerine iltifat ederek, onları ‘popülerleştirerek’ olur. 

Bağdadi Grubu’nun cihad adı altında yaptığı fenalıkları İslam’a mal etmemek gerektiğini söylemek yetmez.

Hududullah’ı gözeten, aşırı gitmeyen, cihad ahlâkına uyan hakiki mücahitlerin güzellikleri de sıkça vurgulanmalı.

Ne yapıp edip cihad kavramını Bağdadi Grubu’nun tahakkümünden kurtarmamız lazım.

Bu, sadece gayrimüslimlerin İslam hakkında yanlış fikirlere sahip olmalarını önlemek için değil, Bağdadi’nin büyüsüne kapılan milyonlarca Müslüman gencin yanlış cihad algısını tashih etmek için de gerekli. 

***

Halep kuşatmasını yaran Fetih Ordusu’nun liderlerinden Muheysini, mansur mücahitlere şöyle sesleniyor:

“Şimdi, ikinci aşama olarak, Halep’in tamamını fethetme zamanı. Şehre girdiğinizde halka merhamet edin. Asla ve kat’a ganimetlerden çalmayın, dükkânları yağmalamayın, ekinlere zarar vermeyin, yolsuzluğa bulaşmayın, kimseye zulmetmeyin! Allah’ın kulları olun. Kardeşler olun. Orada, rejim safında savaşmayan Hıristiyanlar bulacaksınız. Bu insanlara dokunmayın, onlara zarar vermeyin. Onların kanı da malı da size haramdır. Eğer bulundukları yerde kalmak isterlerse İslam merhameti altında yaşayabilirler. Gitmek isterlerse gidebilirler. Bizim savaşımız, bize karşı savaşanlarla. Bizim savaşımız, bize düşmanlık edenlerle.”

Ardından, Bakara Suresi’nin 190’ıncı ayetini okuyor Muheysini. Mealen: “Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın, fakat aşırı gitmeyin; çünkü Allah, aşırı gidenleri sevmez.”

Ümmet-i Muhammed’in ilk savaşı olan Bedir Savaşı’ndaki hassasiyetleri günümüze taşıyan, cihad ahlâkını ihya eden, yüzümüzü ağartan bu güzel duruşun bir tek gazetemizde bile manşet olmaması hazindir.

***

Unutmadan…

Muheysini, o konuşmasında Türkiye’ye de seslendi:

“Ey Türkiye halkı! Ey Fatih’in torunları! Ey Osmanlı torunları! Tarih, ecdadınız Fatih’i ve onunla birlikte olanları yazıyor. Gün, komşunuzun yanında olma günüdür. Bilin ki devrimin başarısı PKK ve şürekasının da yok edilmesi demektir.”

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!