IŞİD Bahane, Rantı Şahane

MUSTAFA SİEL


Kürt ve Türk Ulusolcularının Sınır Tanımaz Şımarıklıkları

Hem kel hem fodul tabiri hiçbir kesime Kürt ve Türk Ulusolcuları kadar yakışmıyor. Hem suçlu hem güçlü deyiminin tam hakkını veriyor, hem saldırıyorlar hem de saldırdıkları kişi ve kesimlerden, değil kendilerine değil karşı koymak, kendilerine yardım etmelerini istiyorlar, istemek ne kelime emrediyorlar.

Ortada fol yok yumurta yokken, durup dururken saldırıyor, değil kendilerine karşı saldırı yapılması, kendilerine meşru müdafaa için karşı konulunca zırıltıyı koparıyorlar. Arkalarındaki batılı efendilerinin sınırsız desteği ile, şımarık zengin çocukları gibi onulmaz isterikler içinde ne isteyeceklerini, ne yapacaklarını bilmez haldeler.

IŞİD’e Karşı Arslan, PKK’ya Karşı Süt Dökmüş Kedi Gibi Olanlar

Kürt ve Türk Ulusolcular IŞİD tehlikesinden bahsedip ortalığı yakıp yıkıyor, sivil halkı, askeri polisi infaz ediyor. PKK ve sol örgütlerin açıktan üstlenerek ve gözümüzün içine sokarcasına yaptıkları saldırılarını açıkça görüyoruz. Nitekim en yakınlarda bir savcıyı makamında öldüren DHKPC Alevici sol örgüt ile, iki polisi uykuda, birini de pusuya düşürerek infaz eden PKK uzantısı örgüt bu saldırıları açıkça üstlenmiş durumda.

Gel gör ki Batı ve uşakları henüz Türkiye’ye ciddi bir saldırı yapmamış IŞİD’e karşı Arslan kesilip devleti operasyona davet bir yana, resmen tazyik ederken, PKK’nın saldırılarına karşı süt dökmüş kedi gibi durmasını, görmezden gelmesini istiyorlar.

Devlete Kurşun Atanlara, Daha İyi Kurşun Atmaları İçin Devletten Destek İsteyenler

Bu nasıl mantık, IŞİD’in devlet düşmanlarına saldırılarını bahane ederek devleti operasyona davet edeceksiniz, devlete kurşun sıkan PKK ve sol örgütlerin ise başını sıvazlayacak, lisani halinizle adeta daha çok kurşun sık diyeceksiniz.

Hatta lisanı halden öte geçip, devletin Suriye’de PKK uzantısı PYD ile işbirliği yapması gerektiğini, silah yardımı ve başka yardımlarda bulunması gerektiğini, kendisine kurşun sıkan bir örgüte kucak açması gerektiğini açıkça söyleyeceksiniz.

IŞİD Bahane, Rantı Şahane

Doğrusu kabak tadı verdi PKK’nın fırsat bu fırsat diyerek IŞİD bahanesiyle İslam’a ve Müslümanlara karşı öldürmeye kadar varan saldırıları. Üstelik hem IŞİD bahanesiyle, kendileri de potansiyel olarak IŞİD tehdidi altında olan devlete ve Müslümanlara kurşun sıkıyorlar, hem de utanmadan devletten ve Müslümanlardan kendilerini desteklemeleri istiyorlar.

Heriflerde yüz değil manda derisi var, bir gram hakkaniyet, utanma arlanma yok. Yüzsüzlüğün, fırsatçılığın, ahlaksızlığın bu kadarına da pes doğrusu. Tilki kadar hilebaz, çakal kadar leş yiyici, sırtlanlar kadar çoğunluk ve gürültüyle zayıfları avlayıcı özelliklere sahipler bunlar.

Zaten bunlarda bir damla hakkaniyet, ahlak olsa idi fırsat bu fırsat deyip Suriye halkının kanı üzerinde, zalim Esed’le anlaşıp bir Kürt devleti kurma fırsatçılığına kalkışmazlardı.

Şımarıklık, Fırsatçılık, Takiyyecilik Üstadları

Bunların en iyi becerdiği iş filim çevirmek, öyle ki hayatları filim, filmleri hayat gibi. Hiçbir ilkeleri, sınırları, ahlaki ve vicdani kriterleri yok. Savaşta her şey mubah deyişini, hayatta her şey mubah haline getirmişler.

Hizbullah’ın IŞİD’le hiçbir ilişkisinin olmadığı, bilakis belki ileride çatışma ihtimalinin olduğunu bile bile IŞİDçi diye Hizbullah sempazitanlarına saldırmak, infaz etmek aşağılık bir fırsatçılık, bir taşla 3 – 5 kuş vurmak değilse nedir?

Kusturacak seviyeye geldi artık bu Kürtçü ve Türkçü Ulusolcuların şımarıklığı, fırsatçılığı, ikiyüzlülüğü.

Polis İnfaz Etmek Suç Değil, Sakallı Olmak Suç

Kendileri PKK’lı olabiliyor, DHKPC’li olabiliyor, etrafı yakıp yıkabiliyor, sosyal medyada esip gürleyebiliyor, açıkça suç işleyebiliyorlar. Hatta şehrin ortasında silahlarla dolanabiliyor, yol kesebiliyor, araç yakabiliyor, asker vurup polis infaz edebiliyor, suç olmuyor, öz savunma oluyor, kendini savunma oluyor, halkı savunma oluyor. Ama birileri sırf sakallı diye yada internette IŞİD’i övücü paylaşımlar yaptı diye ölümü hak eden suç işlemiş oluyor.

Birileri parti olarak, gazeteci olarak vs. PKK’ya, DHKPC’ye açık destek verebiliyor, savcı ve polis infaz edenleri dolaylı hatta direk övebiliyor suç olmuyor. Ama birileri değil IŞİD’i övmek, eleştirdiği halde ısrarla IŞİDçi olmakla suçlanıyor.

Doğrusu akıl almaz, ahlaksızlıkta sınır tanımaz bir kara propaganda bu. Şimdi bu mantığa göre birileri de yarın PKK yada DHKPC bayrağı taşıdı diye, onları övücü paylaşım yaptı diye birilerini infaz etse ne diyecekler? Yo olur mu hiç, her şey bunlara mübah, rakiplerine haram.

Zaten batılı efendileri ile yerli işbirlikçisi kalemşörler de bunları haklı görüyor ya, ne haddinize, size ne oluyor da eleştirebiliyorsunuz, hemen tevbe edin ve batı ve uşakları ne diyorlarsa he deyin.

Bu Saldırılar Sadece Devlete, Hükümete, IŞİD Ya da Hizbullah’a Değil, Hepimize

Bu şımarıkların destekçilerini ve sırtlarını sıvazlayan kesimleri konuşmaya bile gerek yok. Bu şımarıklara gereken cevabı vermeyen Hükümet ise ciddi eleştiriyi hak ediyor. Yalnız sadece Hükümeti eleştirmek doğru değil. İslamcılar olarak kendimizi de eleştirmemiz gerekiyor.

Öncelikle şunu iyi idrak etmeliyiz ki, PKK ve sol örgütlerin düşmanı sadece devlet, IŞİD yada Hizbullah değildir, tüm İslamcılardır. Bu gün IŞİDçi diye öldürür, Hizbullahçı diye öldürür, yarın İslamcı diye, öbür gün dindar diye, öbür gün Sünni diye.

Bu gün önlerinde engel ve tehdit olarak IŞİD ve Hizbullah duruyor olduğu için onlara saldıranlar, yarın onlar tehlike olmaktan çıktığında hepimize saldıracaklar. Sarı öküz, kara öküz, ak öküz meselinde ki gibi, PKK ve sol örgütler parça parça yutma stratejisi uyguluyorlar sadece.

Ben IŞİD’i İslami kabul etmiyorum, hatta lanetliyorum, Hizbullahla alakam yok diye kendinizi savunarak başınızı kuma gömmeyin boş yere. PKK ve sol örgütler en az IŞİD ve Hizbullah kadar nefret ediyor, size saldırmak için öncelikli tehdit ve hedeflerin yok edilmesini bekliyorlar sadece.

Bu şımarıklara karşı sesimizi mutlaka yükselmemiz gerekiyor. Bunu bu gün yapmaz, hep beraber karşı koymazsak; yarın sarı öküz ile kara öküz yenip yutan kurt dudaklarını yalayarak iştahla bize bakmaya başladığında iyi anlarız bu gerçeği.

Hala Çözüm Süreci Diyenler

Artık uyanalım, çözüm süreci falan yok, çözülme süreci var. Devlet çözülüyor, eşkıya dağlardan şehirlere inmiş, evlerimize girip sadece asker ve polisleri değil, bizim gibi İslami kimlik sahibi kişileri infaz ediyor.

Bu saldırılar Kürtlerin hakları bahanesiyle yapılıyor ama, bu gün esas sorun Kürt sorunu değil Kürtçülük sorunudur. Bu saldırıları yapanlar sorunları çözmeyi değil, çözmemeyi irade ediyorlar.

Suriye Sorunu Sebep Değil Sonuçtur

Değil Ak Parti muarrızları, bizzat AK Partide Dış İşleri Bakanlığı yapmış bir şahıs bile yaşadığımız sorunları Suriye politikasına bağlıyor, Hükümetin Suriye muhalefetine desteği kesmesini ve Kürtçülere destek vermesini tavsiye ediyor. Şeker hastasına şeker yemesini tavsiye etmek gibi bir şey bu.

Suriye sorunu yokken Kürtçülük sorunu, PKK sorunu, DHKP-C sorunu yok mu idi sanki? Suriyeli muhalifler PKK ile, DHKP ile ne sorun yaşadılar, muhalifler Türkiye’ye girip bunlara mı saldırdılar ki PKK ve sol örgütler bunları düşman ilan ediyorlar? Tam tersine, bunlar Suriye’ye girip muhaliflerin üzerine gittiler, savaştılar.

Son yıllardaki çatışmazlık ortamı PKK’dan değil, Erdoğan’ın Çözüm Süreci hamlesinden kaynaklanıyordu ve süreci bitiren de PKK ve zihniyetinin samimiyetsizlik ve fırsatçılığı ile, bunların sırtını sıvazlayan tezviratçılar oldu.

Çözüm süreci başlayınca etekleri tutuşan bu tezviratçılar, Erdoğan’la değil bizimle anlaşın, sakın Erdoğan’a karşı silah bırakmayın diye etrafı inletmediler mi, ne çabuk unutuldu. Tüm bu gerçekler ortada iken, sanki Suriye sorunu ile PKK sorunu çıktı ya da hortladı demek, gerçeği ters yüz etmenin dik alasıdır.

IŞİD Asıl Müslümanlar İçin Büyük Bir Beladır

IŞİD öncelikle Suriyeli muhalifler için büyük bir bela olmuş ve olmaya devam etmektedir. Bu gün Mısır’dan Filistin’e, Tunus’tan Libya’ya Müslümanlar için çok büyük bir bela, fitnedir. Türkiye devleti ve Müslümanları için çok ciddi potansiyel bir tehlike olup, en son Kilis saldırısıyla bu tehlikenin zaman zaman fiiliyata döküldüğünü de gördük. Yüce Allah’tan niyazımız, Müslümanlara ve Ümmete daha fazla zarar vermeden bu güruhu ya ıslah etmesi, olmayacaksa tez zamanda yok etmesidir.

Tüm bu gerçekler kör göze parmak misali orta iken, IŞİD en büyük darbeyi Suriye muhalefetine vermişken ve vermeye devam ediyorken ve kendileri bunu çok iyi biliyorken, IŞİD’in yaptığı saldırılar üzerinden Suriye muhalefetini karalamak ve Türkiye’nin bunlara desteğini kesmesini istemek ne anlama geliyor? Bu talebi yapanların saf olmadıkları kesin ama, bunları ciddiye alanların saf olup olmadıkları şüpheli.

Adam Olmayanlara Adam Gibi Muamele Edilmez

Hani bir söz var ya, bir söze bakarım söz mü diye, bir de söyleye bakarım adam mı diye. Söylenen söz sözse ona göre karşılık verir, karşınızdakiler adamsa ona göre davranır, sözlerine ona göre itibar edersiniz.

Ama söylenen söz söz değil, karşınızdakiler adam değilse, onlara anlayacakları dilden konuşur ve muamele edersiniz. Karşımızdakilerin ne söyledikleri söz söze benziyor, ne de kendileri adama.

Kürt ve Türk Ulusolcularının söyledikleri sözün kara propaganda hası olmasından ziyade bir nebze hakikatle bağlantısı yoksa nasıl dikkate alalım? İkiyüzlülüğü, fırsatçılığı, takiyyeyi ahlaksızlık edinmiş olan kişileri nasıl adam sayalım?

Adam olana adam gibi muamele etmemek zulüm olduğu gibi, adam olmayana adam gibi muamele etmekte zulümdür ve her iki halde maraz doğurur. Geçmişte devlet adam olanlara adam değil gibi muamele ettiği için doğan marazların ürünü olan adam olmayanlara, adammış gibi muamele ederek yeni marazlar doğuruyor.

Nerede Bu Devlet, Nerede Bu Millet

Doğrusu kullanmaktan nefret ettiğim bir cümleyi kullanmak zorunda kalıyorum, bu şımarık PKK ve sol örgütlere karşı nerede bu devlet. Kendi polisini ve askerini öldürenlere karşı nerede bu devlet. Sırf sakallı diye IŞİD’çi ilan edip infaz edenlere karşı nerede bu devlet.

Birileri hem devletin güvenlik güçlerinin kendi alanlarına girmesini engelleyip, sonrada olay olunca devlet engellemedi hatta kendi yaptırdı diyorken; bizler devlet halkını korumalı diye aylardır bas bas bağırıyoruz ve devlet halkını koruyamıyor da, bizim kesim dahil kimseden neredeyse gık çıkmıyor.

Hükümet ve devlet acz içinde görünüyor. Ortalık sanki PKK ve sol örgütlere kalmış gibi bir hava var, halk içten içe bu soruyu sormaya başlamış durumda, nerede bu devlet diye.

Halk şimdilik bu soruyu soruyor am, devletten ümidi kesip de nerede bu millet demeye başlarsa işte o zaman halimiz dumandır. Hele bir de nerede bu asker derse, alimallah yandığımızın resmidir.

Devlet Devletliğini Yapmalı

Kürt ve Türk Ulusolcularının bu şımarıklıklarına yeter artık demelidir Hükümet, ne pahasına olursa olsun. Ne pahasına olursa olsun yapmalı ama, bunu yaparken de hukukun dışına çıkmamalı, gerek de yok çıkmasına. Gerekirse olağanüstü hal ve sıkıyönetime kadar uzanan hukuki imkanları kullanmasına bile gerek yok. Var olan hukuki imkanları yeterince kullansın yeterli.

Devlet artık karakolundan ve kışlasından çıkıp sokağa inmeli ve sokakları kontrol altına almalı. IŞİD ya da PKK yada DHKP-C kim suç işliyorsa engellemeli, yakalamalı, cezalandırmalı. Birilerine şirin gözükeceğim ya da olaylar tırmanacak diye göz yummaya devam ederse, o göz yumdukları gözünü çıkarırlar eninde sonunda.

Birilerinin mırıldandığı gibi beyaz Toroslar tekrar sahaya inmesin elbette ama, devletin resmi plakalı hukuki araçları da var, bunları kullansın yeter.

Davutoğlu Artık Rüşdünü İspat Etmelidir

Ortada bizzat devletin polisine kadar uzanan yargısız infazlar var, sokak işgalleri var, açık silahlanma çağrıları var, kurtarılmış ilçeler ve iller var, devlet yok. Bu güne kadar bu türlü olağanüstü durumlara dur diyen, harekete geçen Erdoğan vardı. Artık onun yerinde Davutoğlu oturuyor, iş ona düşüyor. Yeterince zaman geçti, artık liderliğini ortaya koymalı, yumruğu masaya vurmalı, bu gidişe dur demelidir.

Hükümet icra makamıdır, tahlil enstitüsü değil. Sadece olayları doğru tahlil etmekle Hükümetlik olmaz, tahlilden sonra tatbik gerekir, gereğini yapmak gerekir. Hele yakınma makamı hiç değildir, eğer Hükümet yakınmaya başlarsa, halk ne yapacak?

En İyi Savunma Saldırıdır

Doğrusu Ak Parti kurmayları birbirlerini iyi yiyor, birbirlerine iyi saldırıyorlar ama, Kürt ve Türk Ulusolcu çevrelerden kendilerine yapılan tezviratlara karşı dut yemiş bülbüle dönüyorlar. İddia edenlerin bile inanmadığı IŞİD’i destekledikleri iddialarını cevap vermekten, kendilerine bu iftirayı atan kesimlerin maskelerini düşürmeye vakit bulamıyorlar. IŞİDçi olmadıklarını ispatlamak için neredeyse ağızlarıyla kuş tutacaklar.

Boşuna uğraşmayın muhteremler, ağzınızla kuş tutsanız inanmazlar size,  zaten biliyorlar böyle bir şey olmadığını. Yalan olduğunu bile bile kara propaganda yapıp sizi tazyik ederek hem mevzi kazanıyor, hem de size istediklerini yaptırıyor, ham de yapmanız gerekenleri yaptırmıyorlar.

Bırakın kendinizi savunmayı da, harekete geçin. Bırakın savunmayın, dik durun ve saldırın. Hükümetsiniz, tahlil ve yakınma makamı değil icra makamısınız, icraat yapın, yapmanız gerekenleri yapın.

Korkunun Ecele Faydası Yok

Hükümet yapması gerekenleri erteleyerek, görmezden gelerek sorunları değil çözmek, yangını daha da büyütüyor ve kontrol edilemez hale gelmesine sebep oluyor. Yangın başta kontrol edilmeli idi, 6-8 Ekim olayları alarm zilleri idi, tüm uyarılara rağmen gereken adımları atmadı, yangın dört bir yana yayıldı.

Artık bir dakika bile geç kalınmaya tahammülü bulunmayan bir durumdayız, hemen acilen kırmızı alarma geçmelidir. Nasıl ki kitlesel bir yangın tehlikesi halinde her şey bir yana bırakılıp o tehlikeye yönelinirse, şu anda da bu yapılmalıdır.

Hükümet Sadece IŞİD’le Değil, Asıl PKK ve Uzantıları ve DHKP-C ve Benzerleriyle Mücadele Etmelidir

IŞİD Suriye ve diğer bazı İslam memleketleri Müslümanları için fiili, Türkiye için potansiyel bir tehdit olmakla beraber, henüz öncelikli ve daimi bir tehdit olmayıp, çok açık bir vakıa olarak Türkiye Devleti ve Müslümanları için asıl ve daimi tehdit PKK ve uzantıları ile diğer sol örgütlerdir.

Her tehditle tehdit nispeti seviyesinde mücadele esas olmalı, ABD’nin gönlünü yapacağız diye, PKK ve sol örgütleri yatıştıracağız diye onları bırakıp IŞİD’in üzerine gidilmemelidir.

Aksi halde potansiyel tehditi kendi ellerinizle fiiliyata çevirmekle kalmaz, asıl tehditleri iyice azdırır ve palazlandırırsınız. Bu nedenle hükümet tali ve kalıcı bir tehdit olmayan IŞİD’le tehdit olduğu nisbette mücadele etmeli, saldırdığı takdirde misliyle mukabele etmelidir.

Cambaza Bak Cambaza

ABD, Batı ve içimizdeki uşakları IŞİD’e bak IŞİD’e diyerek bizler ve hükümetten gerçek tehlikeyi saklamaya, bizler ve hükümet IŞİD’le meşgulken gerçek tehlikenin adım adım hedeflerine ulaşmasını temine çalışıyorlar.

PKK ve sol örgütler kadim, öncelikli ve daimi tehdit olup, hükümet ne kadar şirinlik yaparsa yapsın bunlara yaranamaz, bilakis şımartır ve azdırır. Bu nedenle bunlarla tüm gücünü kullanarak bir yok etme mücadelesine girmelidir mutlaka. Aksi halde bunlar önce Hükümeti yok edecekler, sonra da bizleri.

Sahi Kilis’te henüz niçin olduğu bile netleşmeden IŞİD’in saldırısını bahane ederek anında karargahlarını bombalayan hükümet, PKK’ın öldürdüğü polis ve askerler için bir haftadır niye karşılık verip Kandili bombalamıyor?