İşgalin anatomisini yapan bir belgesel: Holy Redemption

Nihal Bengisu Karaca Siyonist yerleşimcilerin Batı Şeria'da Filistinlilere karşı gerçekleştirdikleri vahşeti anlatan "Kutsal İşgal" (Holy Redemption) belgeselini inceliyor.

Nihal Bengisu Karaca / Habertürk

Kutsal İşgal filmi: Gazze'de kan banyosu, Fırat'tan Nil'e gasp planı

24 Ağustos’ta Atlas Sinemasında TRT World yapımı bir belgesel gösterimi yapıldı. Filistin’de olup bitenleri Gazze ile sınırlı zannedenlerin, İsrail’i Arap vahasında Ortadoğu’nun tek seküler demokrasisi olarak pazarlayanları utandıracak, olayları kabaca bilenlerin bile ağzını açık bırakacak bir dökümanter filmdi.

Holy Redemption-Kutsal İşgal adını taşıyan film izleyenlerin tüylerini diken diken edecek ‘içerden’ tanıklıklara yer veriyor. Tanıklık derken işin içinde Gazze’de yapılan soykırıma eşlik eden yerleşimci - daha doğrusu sözde sivil Yahudi işgalci- şiddetini gerçekleştirenler de var.

Yapımcı koltuğunda Aslıhan Eker Çakmak’ın bulunduğu filmde üç grup insan söz alıyor. 1) Vahşetin tarihini yazan, 2) Bu vahşeti eleştirmekle beraber pasif kalan ve 3) Vahşete maruz kalanları izleyerek ve sonunda dayanamayarak kendisini diğer tarafa atmış Yahudiler. Bunların arasında Ehud Olmert gibi siyasetçiler de var, Daniella Weiss gibi şiddet yanlısı yerleşimcilerin liderleri de, İsrailli barışçı aktivistler de, ekstremist radikal milisler de, şiddet yanlısı aşırı sağcı örgüt liderliği yapmakla beraber aynı zamanda İsrail parlementosunda vekil olanlar da.

TRT World araştırma ekibi 7 Ekim’den sadece iki ay sonra bölgeye sızarak bağlantıları kurmuş ve Hilltop Youth gibi yerleşimci milislerin gençlik gruplarının liderleri başta olmak üzere 22 gün ileri karakol dedikleri mekanları gezmişler. Onlarca röportaj yapılmış, normal şartlarda basına kapalı -çünkü İsrail kanunlarına göre bile ‘yasal değil’- ileri karakolların içinden gizlice görüntüler alınmış. İsrail’in IŞİD'i olarak bilinen ekstremist Hilltop Youth örgüt üyeleri ve liderleri mikrofona özgürce ve rahatça planlarından bahsetmiş. Batı Şeria’daki yerleşimleri gerçekleştirmek için Filistinlileri nasıl huzursuz ettiklerini övünerek anlatmışlar. Övünüyorlar çünkü son derece kompleks bir süreç söz konusu ve belgesel bu süreci su yüzüne çıkarma konusunda dünyada bir ilk.

Ortada sadece bir dökümanter çalışma yok, bu çalışmayı sonuçlandırmak için maksimum risk alınarak yapılmış başarılı bir sızma harekatı var. Ve şunu kaydedelim. İsrail devletinin şiddet yanlısı mesihçi siyonist yerleşimcilerle nasıl içli dışlı olduğunu ve belgeselde izlediğimiz barbarların haleti ruhiyesini analiz etmeyi sağlayan bu belgesel aslında anti siyonist Yahudi aktivistler sayesinde çekilebilmiş.

“ALİ NEREDE, ALİ MANGALDA!”

“Tanrı, İbrahim’e, Yakup’a ve İshak’a dedi ki: Bu tepeye çıkın ve etrafınıza bakın. Size verdiğim topraklar burası”

Hilltop Youth-Tepe Gençliği adı verilen örgütün ismi Tevrat’taki bu ayetten geliyor.

Hilltop Youth dediğimizde siyonistlerin yerleşimci adı altında adım adım gerçekleştirdiği insanlık düşmanlığına koç başı olan bir örgütten bahsetmiş oluyoruz.

Yaşları 13-25 arası olan üyelerden oluşan örgüt, sivil yerleşimci kılığında yaşayan devlet destekli aşırı dinci milislerden mürekkep bir oluşum.

Onlar, “Filistinlilerin olmadığı bir vatan için” hayatını feda edecek şekilde yetiştirilmiş gençler. Geçmişte haber bültenlerine yansıyan Hawara’yı kundaklayan, Duma’da 18 aylık Ali isimli bir bebeğin de bulunduğu aileyi yakarak öldüren, işte bu grup. O olayda sadece bir kişi suçlu bulunmuştu:

Amerum Ben Liao. Avukatı kimdi dersiniz? Şu an İsrail Güvenlik Bakanı olan, o dönem ise Hilltop Youth lideri ve avukatı olan Itamar Ben Gvir. Mahkeme çıkışında üyelerini desteklemeye gelen radikal yerleşimciler tempo tutarak şu sloganı atıyorlardı: “ Ali nerede? Ali mangalda!”

Bugün aynı işi Nati Rom yapıyor. Belgesel ekibini anne ve babasıyla beraber yakılarak öldürülen 18 aylık Ali’nin hayatını kaybettiği Duma’daki ileri karakola götürdüğünde kendisini karşılayan askerler Nati Rom’a komutan gibi davranıyor. Bu gereksiz bir tazim değil. Nati Rom aynı zamanda medyayı manipüle eden istihbarat bilgilerini siyonizm lehine kullanan Hasbara’da önemli rol oynuyor. Turist gruplarını yerleşim yerlerine götürerek bir tür global kamu diplomasisi yapıyor.

Askerler arasında bir İngiliz de var. İngiltere’den kalkıp IŞİD’e katılan gençleri doğal olarak yabancı terörist savaşçı olarak adlandırıp ortalığı ayağa kaldıran ileri demokrasiler seslenmek lazım burada. Bak burada İngiltere’den kalkıp İsrail’e gelerek Hilltop Youth’a katılıp Filistin köylerini yakan bir ‘yabancı terörist savaşçı’ var, bakar mısın? Bakmayacak mısın? Peki! 

Filistinlilerin Filistin Devletini bir türlü tezahür ettirememe nedeni, İsrail ordusunun açık ve formel saldırganlığının arka planında işleyen yerleşimcilerin sessiz ve karanlıkta kalan faaliyetleri. Bu bağlantı Kutsal İşgal filmini izleyenler için artık çok net ve artık hiç o kadar karmaşık değil.

İLERİ KARAKOLLAR, FİLİSTİNLİLERE SALDIRMAK İÇİN EĞİTİLEN YERLEŞİMCİLER

Süreç şöyle işliyor: Sözde ‘yasa dışı’ olan yerleşim yerlerinin pıtrak gibi yayılması ve buralara konumlandırılan ‘ileri karakol’ların oluşması önce bir ailenin otobüs ya da karavan ile gelip Filistin köylerinin sınırına yerleşmesi ile başlıyor. Biz genellikle El Halil’deki 230 bin Filistinliye hayatı cehennem eden ve askerler tarafından korundukları için her tür taşkınlığı yapan 650 Yahudi yerleşimciyi biliyoruz ama asıl çirkinlik kırsalda yaşanıyor.

Bugün Batı Şeria’da bulunan Esh Kodeshin, Immanuel, Yitzhar, Shiloh,Mashafer Yatta, Kharat Gilad gibi yerleşim yerleri ve ileri karakolları bunlarda bazıları. Otobüsler bir iken iki oluyor. Sonra evler yapılıyor. Bir iki koyunla başlayan süreç bir sürüye dönüşüyor. Hayvancılık yapıyoruz, otlatacağız bahanesiyle Filistinli köylülerin tarlalarına girmek kolaylaşıyor. BM sözleşmelerine göre yasadışı olan yayılmacılara bu sırada İsrail devleti elektrik, su ve güvenlik desteği veriyor. Hatta bazen mülki idare gelip köylülerin tuvaletlerini yıkıp suyu kesiyor. Bazen işgalcilerin kendisi Filistinli köylülerin tarlalarını sulamalarını engellemek için sulama sistemlerini yıkıyorlar. Su olmayınca, üstelik tacizler artınca insanlar gitmek zorunda kalıyor. Ekip dikemedikleri için toprağın işlenmediğini hemen fark ediveren devlet “Ama olmaz böyle toprak hiç boş durur mu?” diyerek toprakları müsadere ediyor. Sonra yerleşimcilere veriyor yerleşimciler oralara ekip dikmeye başlıyor. Nereyi temellük edeceklerse o köyün sınırlarına kuruluyor ileri karakollar.

İleri karakol kurma sadece uluslararası hukuka göre değil, İsrail yasalarına göre de yasa dışı. Ama bunun bir önemi yok. Çünkü yerleşimcilere liderlik edenlerin bazıları parlementoda, devlet her şeyi biliyor, sadece sessizlik ve karanlıkta iş görmek istiyor. İleri karakollar yerleşimcilerin Filistinlilere saldırmak için eğitildikleri yerler. Hilltop Youth üyeleri yakındaki köyleri yakıyor mesela. Bu zombilerin Şerif adlı Filistin köyünün etrafını sarıp ayinsel hareketlerle “Muhammed çoktan öldü köpekler, Gazze yandı bitti kül oldu, siz de gebereceksiniz” gibi şarkılar söylemeleri, izlediğimiz bu belgesel aracılığıyla belgelenmiş durumda.

Immanuel yerleşkesinde Bat Ayin ileri karakolunda röportaj veren Meier Eventow adlı bir Hilltop lideri, “lütfen burayı çekmeyin” diyor mesela. Görülmesini istemediği şey, sözde sivil yerleşimcilere eğitim veren askerler. Gülerek “İnsanlarımız hazır” diyor. “Çok büyük bir katliama hazırlanıyorlar. En büyüğüne. Tanrı bize yardım edecek. ”

Gazze’ye düşen bombalarla insanlar ölüyor. "Ne hissediyorsun?" sorusuna "Mutlu oluyorum" diye cevap veriyor. Sonra Mezmurlar 58:10’u okuyor: “Doğru adam alınan öcü görünce sevinecek ve ayaklarını kötü adamın kanında yıkayacak”

“FIRAT’TAN NİL’E KADAR, VAADEDİLEN TÜM TOPRAKLARI ALACAĞIZ”

Neden bu kadar zahmete katlanıyorlar? Ve bu zahmeti nasıl bu kadar zevk alarak sürdürüyorlar? sorusunun cevabı İncil, Tevrat ve kehanetlerde. Yahudinin üstün olduğunu söyleyen mesihçi siyonist Yahudilikte. Tek haklı ve doğrunun kendileri olduğu sanrısı, Tanrı tarafından seçilmiş olma duygusuyla bezeli şımarık bir teolojik ön kabulün kışkırtmasıyla marine edilmiş ve ortaya bu mesihçi siyonizmin berbat versiyonları çıkmış. Çok da açık sözlüler. Ekibin Arap köylerini sıkıştırma organizasyonunun önemli bir parçası olan Kharat Gilad adlı yerleşim yerinde konuştuğu Yehuda Shimon şu cümleyi gözü bile seğirmeden rahatlıkla söyleyebiliyor: “Arapların sağ kalmasını sağlayacak bir çözüm yok”

Samarya dağı eteklerine özellikle üzüm ekmişler ve üzüm bağı yapmışlar mesela. Zira böyle bir kehanetleri var: “İşte bakın Tevrat’ta vaadedilen 3. kurtuluş yakın. Çünkü üzümler olgunlaştı. Kehanette bu söyleniyor” diyerek kendilerin tarihin ebesi rolü biçiyorlar.

Kehanet meselesi Hilltop Youth’un kurucu liderlerinden, ilk yerleşimci ve eski belediye başkanı Daniela Weiss’in de ağzından düşmüyor. Atanamayan Golda Meir kılıklı Weiss “Fırat’tan Nil’e kadar olan toprakları alacağız” diyor. “Mümkün olduğunca dostane şekilde yapacağız. Tabii ilk sırada Suriye var. Ama başka ülkeler de var tabii. Bu uluslar bize direnirse kullanacağımız bazı özgürlükçü yöntemler var”

Son cümleyi söylerken kinaye yaptığı anlaşılsın diye tek gözünü kısıyor ve ortodoksluktan yorgun düşmüş ağzına her aşırı sağcı psikopatta gördüğümüz ‘cahil zalimin bilmişliği’ kıvrımını ekliyor.

“Özgürlükçü yöntemlerimiz var” cümlesi insanın kulağından silinecek gibi değil. Çok açık ki, kendilerine direnen ulusları öncelikle kendi zaaflarını, iç kutuplaşmalarını, ileri safhalarda da güvenlik krizi doğrurabilecek istihbarat faaliyetlerini kullanarak destabilize etmeyi denemeyi kastediyor.

"Kutsal İşgal" film ekibi İsrail ordusu ve IDF’siyle Gazze’yi yerle bir ederken, filmi çeken ekip Gazze’yi paylaşmak için toplanan kapalı bir toplantıya tanıklık ediyorlar. Filmin en korkunç kısmı bu. Çünkü kadrolu, kıdemli, milis yerleşimciler bir düğün havasında; kime kaç kilometre kare yer düşeceğini kararlaştırıyorlar. Daniela Weiss Gazze halkının kaderini belirliyor: “Biri değil, üçü değil, hepsi gitmeli. Gazze bizim olana kadar onlara huzur vermek yok”

Toplantı bitiminde aileler İsrail’in ‘Demirden Kılıçlar’ adını verdiği soykırım operasyonuyla yerle bir ettiği Gazze’ye, 40 bini aşkın insanın cesedine doğru yol almak için gemilere biniyor. Ölen öldü, şimdi amaç sağ kalanları sıkıştırıp kaçmalarını sağlamak ya da Duma’ya, Şerif’e, Hawara’ya yaptıkları gibi saldırılarla yıldırmak için Gazze’ye en yakın noktalara yerleşmelerini sağlamak.

Yüzlerde gülücükler. Kadınlar heyecanla iç çekiyor. Kipalı ve lüleli babalar, kipalı ve kirli kazaklı oğullarına parmaklarıyla ufku gösteriyor. Kirli ve fakirler. Ama bir planları var.

Rahatlar ayrıca. Önlerinde Hamas’tan başka bariyer yok.

Müslüman dünyanın tarihteki yerine takılıp kalmış ama gelecek kuracak donanımdan aciz Müslümanlardan, varoluş amacını bulamamış milliyetçi ya da kavmiyetçilerden, yobazca takıntılar içinde boğulan vizyonsuzlardan ya da tüm meselesi Ataköy Büyükyalı’da bir ev kapatmak olan yeşil kapitalistlerden ibaret olması ise, en büyük şansları. Müslüman dünyanın böylesine fanatik bir nefret ideolojisine karşı, kendisiyle aynı duyarlılıkta buluşabilecek ‘herkesi’ içine alabilecek bir selamet ve sulh projesine liderlik edebilmesi, en azından bunun için fon oluşturabilmesi, en azından lobi faaliyeti yapabilecek iddialı insanları yönlendirmesi gerekirdi. Ama yok. Çünkü biliyoruz ki, o fonu yarı yolda yiyen birileri çıkar ve ‘hamili kart yakınımdır usuluyle’ sıyrılır. İşte bu kadar acınası bir durumdayız.

Belki bu film bir başlangıçtır.

TRT World sahiden sağlam bir işe imza atmış.

Kutsal işgal, Fırat’tan Nil’e kadar genişleyecek şekilde tasarlanmış bir istismar projesini gözler önüne sermiş. Tarihin gördüğü en uzun erimli en sinsi sömürgecilik planını deşifre etmiş.

İzleyip, ağladıktan sonra dağılıp kebap yemeye gidiyorsak yazıklar olsun bize.

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?