İşgalci Rusya İdlib’de ne yapmaya çalışıyor?

Mehmet Acet, işgalci Rusya’nın katil Esed ve İran’la birlikte İdlib’e yönelik giriştiği saldırıları değerlendirdiği yazısında “Ruslar, İdlib’de ateşkesi yeniden bozma hazırlığı mı yapıyor?” sorusuna cevap arıyor.

Mehmet Acet’in Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan yazısı (16 Eylül 2021) şöyle:

RUSLAR, İDLİB’DE ATEŞKESİ YENİDEN BOZMA HAZIRLIĞI MI YAPIYOR?

İdlib krizi epeyce bir süredir, sıcak gündemin geri planında kalmıştı.

Bunun nedeni, 5 Mart 2020’de sağlanan ateşkesin korunması sayesinde çatışmalı ortamın yerini görece sakin bir döneme bırakmasıydı.

Ancak, son günlerde 1,5 yıllık bu sükûnet havasının yeniden bozulabileceğine dair bir takım işaretler gelmeye başladı.

Geçtiğimiz Cumartesi günü İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde arama tarama faaliyeti sonrasında yapılan saldırıda üç askerimiz şehit oldu.

Saldırıyı DAİŞ’le ilişkili olduğu söylenen yeni türemiş bir örgüt üstlendi ama gerçekten onlar mı yaptı belirsiz.

Ayrıca, Rusların hava saldırılarında son dönemde yeniden bir artış yaşanıyor.

Bugünlerde İdlib’e yeniden odaklanmayı zorunlu hale getiren bir başka gerekçe de, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Kremlin’de ağırladığı Beşar Esed’le birlikte yaptığı basın açıklamasında isim vermeden Türkiye’yi suçlayan sözler sarf etmesi oldu.

RUSLAR YENİ BİR SALDIRI DALGASI MI BAŞLATMAK İSTİYOR?

Güvenliği hala risk altında görüldüğü için olsa gerek, Esed’in Moskova’ya yaptığı bu ziyaret, önceki ziyaretlerde olduğu gibi önceden duyurulmadı.

Herkes, Esed’in Moskova’ya gittiğini Salı günü Kremlin ve Şam’dan yapılan açıklamalarla öğrenmiş oldu.

Putin, Esed’le yaptığı basın açıklamasında ‘yabancı silahlı güçler’ diyerek, isim vermeden Türkiye’nin Suriye’deki varlığını da hedef alan sözler sarf etti:

“Bence şu an Suriye’de en büyük sorun, yabancı silahlı güçler. Birleşmiş Milletler kararı olmadan ve siz, (Beşar Esed’e hitap ederek) talep etmediğiniz halde ülkenin bazı bölgelerinde bulunuyorlar. Bu da açıkça uluslararası hukuka aykırı. Ülkede bazı ceplerde kontrol etmesi kolay olmayan teröristlerin saldırıları sürüyor, sivilleri de terörize ediyorlar.”

Bu sözlerin içeriğine çok fazla itibar etmenin bir anlamı yok.

Türkiye, Suriye’den gelen fiili tehditlere karşı, Birleşmiş Milletler anlaşmasının ‘meşru müdafaa hakkını’ öngören açık hükümlerine yaslanarak, yani uluslararası hukuk kurallarını dikkate alarak sınır ötesi operasyonlarını yaptı.

Ankara’nın Suriye’deki varlığının temel gerekçesini de ‘sınır güvenliği’ oluşturuyor.

Bu kısmını geçelim.

Putin’in yukarıdaki sözleri üzerinde dururken, dilinin altında ne olduğunu anlamak çok daha fazla önem taşıyor.

PUTİN VE ESED YENİ BİR SALDIRI PLANLAMASI MI YAPTI?

5 Mart 2020’deki ateşkesin öncesinde, yani Şubat 2020’de İdlib sahası, 34 askerimizin şehit olduğu TSK’ya yönelik ağır bir hava bombardımanı ve buna cevap olarak SİHA sürüleriyle Esed rejimine ağır kayıpların verdirildiği bir savaş ortamına sahne olmuştu.

Asıl hatırlatmak istediğim husus, Putin’in bu çatışmaların hemen öncesinde, Ocak 2020’de Şam’ı ziyaret ettiği bilgisi.

Şam’ın artık ‘gidilebilecek bir yer’ olduğunu göstermek için yapılmış olan o ziyarette, Esed rejiminin ülkenin geri kalan kesimlerini de ele geçirmek için harekete geçmesine karar verilmiş olmalıydı ki, Şubat 2020’de İdlib bölgesinde Türkiye’nin direncini de kırmayı hedefleyen o saldırılar başlatılmıştı.

Bu bilgilerden yola çıkarak Moskova’daki bu son buluşmada benzer bir karar verilip verilmediğini İdlib’de önümüzdeki süreçte yaşanabilecek yeni bir takım gelişmeler üzerinden anlayabileceğiz.

Putin’in Türkiye’yi hedef alan yukarıdaki sözleri, ‘pozisyon tekrarından’ mı ibaret?

Yoksa Moskova’daki buluşmada yeni bir saldırı planlaması mı yapıldı?

Dediğim gibi, bu görüşmeden sonra öyle bir planlama yapılıp yapılmadığına dair İdlib sahasındaki gelişmeleri bir süre yakından izlemek gerekecek.

Ankara’da bu işler için mesai harcayan çevreler, Türkiye’nin 2020 Şubat ayında SİHA sürüleriyle yaptığı sert ve etkili operasyon akıllarda olduğu için, benzeri bir senaryoyu güçlü bir ihtimal olarak görmüyorlar.

Daha yeni, “Artık tek bir mülteciyi bile kaldırabilecek durumumuz yok” mesajını dünyaya duyuran Ankara’nın, 4 milyona yakın insanın yığıldığı İdlib’den gelebilecek yeni muhtemel göçlere karşı kararlı duruşundan vazgeçeceğini düşünmek yanlış olur.

Ancak, Suriye meselesinde ‘nihai senaryoya’ dair Ankara ile Moskova’nın pozisyonlarındaki ‘makas açıklığı’ da bir başka gerçek.

Birkaç yıl önce yine İdlib meselesinin birinci gündem konusu olduğu günlerde bu konuları konuştuğumuz üst düzey bir Türk yetkili, Rusya ile “Oyunun sonuna dair ortak bir yaklaşımın olmadığını” hatırlatmıştı.

Bugün için de değişen bir şey yok.

Türkiye ile Rusya’nın Suriye’nin geleceğine dönük yaklaşımları, günün sonunda nasıl bir Suriye görmek istendiğine dair görüşleri, çoğu yerde birbirine taban tabana zıt bir yerde duruyor.

Bu da, belli periyotlarla kendisini tekrar eden bir kriz iklimini beraberinde getiriyor.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!