İşgal ordusu için kimler savaşıyor?

Ahmet Varol, işgal ordusunda savaşan Siyonistlerin toplumun en zayıf kesimlerinden olduğunu ifade ediyor.

Ahmet Varol / Yeni Akit

“Yair’i arıyorum ama bulamıyorum!”

Siyonist işgal güçlerinin Gazze’de gerçekleştirdiği katliamları konuşurken, Filistin direnişinin işgal güçlerine vurduğu darbeleri de tümüyle ihmal etmemeliyiz. Bunca katliama ve yıkıma rağmen, ABD ordusuyla birlikte 10 aydır sürdürdüğü savaşta eğer ki işgal rejimi amaçlarını gerçekleştiremediyse ve Filistin direnişini teslim olmaya zorlayamadıysa bu orada gerçekten güçlü ve kararlı bir mücadele verildiğini gösterir. 

Tabii ki böyle bir direniş ve mücadele karşısında işgalci katiller de Gazze’de piknik havası yaşıyor değiller. Sürekli kayıp veriyorlar. İşgalcilerin helikopterleri sürekli bir yerlere inip öldürülen askerlerin cesetlerini veya yaralananları “İsrail hastaneleri”ne naklediyor. Hastanelerin, kalıcı bir şekilde sakatlanan askerlerin sayısıyla ilgili verdiği rakamlar bile işgal ordusunun verdiği “yaralanan asker” sayısının üç katına tekabül ediyor.

Ancak böyle bir direnişe rağmen işgal ordusunun bu savaşı sürdürebilmesinin sebebi Netanyahu’nun kendi oğlunu veya işgal rejiminin üst düzey yetkilileri açısından önemsenen kişileri değil, hayatlarına çekirge sürüleri kadar bile değer vermediği askerleri savaştırmasıdır. 

Geçtiğimiz günlerde Gazze’deki direniş güçleri bir video yayınladı. Videoda bir mücahit genç, Netanyahu’nun oğlunu kastederek; “Kafasına bir mermi sıkıp kafatasını parçalamak için bir süredir Yair’i arıyorum, ama boşuna. Kesinlikle Netanyahu oğlunu bu çatışma cehennemine göndermemiş, ölmeleri için sadece bu aptal askerleri göndermiş. Bu yüzden onlar da öldürülmeyi hak ediyorlar,” ifadelerini kullandıktan sonra bir işgalci askere ateş ederek onu öldürmesinin görüntüsünü ekrana getiriyor. 

Siyonist işgal rejimi kendi tarafından bu şekilde hayatlarına zerre kadar değer vermediği sürüleri çatıştırırken, öbür tarafta Filistin direnişini teslim olmaya zorlamak için onların sivil halktan olan akrabalarına, eşlerine, çocuklarına saldırıyor. Savunmasız insanlarını toplayıp işkence merkezlerine götürerek oralarda korkunç bir şekilde işkence ediyor. 

Kısa adı Euro-Med olan Avrupa-Akdeniz İnsan Hakları Gözlem Evi, işgal rejiminin ateşkes konusunda Filistin direnişine baskı uygulamak amacıyla sivillere yönelik saldırılarını daha da artırdığına dikkat çekti. 

İşgalci siyonist her konuda olduğu gibi savaş konusunda da namert ve bütün insani değerlerden, ahlaki değerlerden tamamen uzak durumda! Gazze’ye yönelik hava saldırılarında hastaneleri öncelikli hedefler sıralamasında birinci sıraya yerleştirdi. Buna gerekçe olarak, hastanelerin altında direnişçilerin askeri mekanizmaları ve silah depoları olduğu iddiasını kullandı. Bu tamamen yalandı ve Gazze’deki yönetim bu iddianın gerçeği yansıtıp yansıtmadığının yerinde incelenmesi için BM’nin heyet göndermesini ve sürekli hastaneleri yakın takibe almasını istedi. Ama BM bu talebe karşılık vermezken işgal güçlerinin hastaneleri hedef almasının önüne geçmek için de bir şey yapmadı. Amaç ise saldırılarda yaralananların tedavi edilmeleri imkanlarını yok etmekti.

Savunmasız sivil halkı sıkıştırmak amacıyla bir yandan da aç bırakma politikasını uyguladı ve son üç aydır bölgeye insani yardım girişini tamamen engelliyor. Bu yüzden çok sayıda çocuk açlıktan öldü. 

Güvenli ilan ettiği bölgeleri kasten hedef alarak buralara sığınan insanları topluca katletti.

Euro-Med’in raporlarında dile getirildiği üzere son zamanlarda özellikle ateşkes görüşmelerinde baskı aracı olarak kullanmak amacıyla sivil halka yönelik vahşi saldırılarının dozajını artırmış durumda. 

Siyonist vahşetin bu savaşı on aydır sürdürebilmesinde işte bu iki stratejinin önemli rolü olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Kendi tarafında, hayatlarına çekirge sürülerinin hayatları kadar değer vermediği asker sürülerini savaştırırken, karşı taraftan da sivil savunmasız insanları hedef alarak mümkün olduğunca çok sayıda insanı katletmek suretiyle onları yıpratmak ve teslim olmaya zorlamak istiyor. 

Ne yazık ki “uluslararası toplum” da hâlâ seyretmeye devam ediyor.

Yorum Analiz Haberleri

“Devrimci zihniyet ahlâkını kaybederse her şeyini kaybeder”
Esed sonrası Suriye: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı artık hayal değil
Esed'in müftüsü Ahmed Hassûn şimdi ne yapıyor?
“Suriyeli mülteci” etiketi ve toplumsal imtihanımız
Suriyeli kadın devlet dairesinde gördüğü saygıdan dolayı gözyaşlarını tutamadı