Bu bölge, sahil şeridinde yer alıyor ve uluslararası insani yardım kuruluşlarının tahminlerine göre, altyapının çökme noktasında olduğu, yardımlara erişimin son derece sınırlı olduğu ve bir milyondan fazla insanın çadırlarda yaşadığı en yoğun nüfuslu alanlardan biri olarak öne çıkıyor.
Verilere göre, Mayıs 2024’ün başından itibaren hava saldırılarında dikkat çeken bir artış yaşandı. Sadece bu ayın başlarında en az 22 saldırı gerçekleşti. Filistinli medya kuruluşlarına göre, bu saldırılarda 550’den fazla kişi hayatını kaybetti.
Norveç Mülteci Konseyi’nin Gazze erişim müdürü Gavin Kelleher, “Bölgede neredeyse her gün saldırı düzenleniyor, bu saldırılar İsrail gemilerinden, dört pervaneli hava araçlarından ya da küçük insansız hava araçlarından yapılıyor,” dedi. Ayrıca, İsrail tarafından “tek taraflı insani bölge” olarak sınıflandırılan bu bölgede ateşin sürekli tekrarlandığını belirtti.
Kelleher, işgal ordusunun “insani bölge” algısını sürdürmek istediğini ancak bu bölgenin her an tahliye emriyle karşı karşıya kalabileceğini ve hedef alınabileceğini söyledi.
BBC, işgal ordusunun “güvenli bölge” terimini kullanmaktan kaçındığını, ancak açıklamalarının siviller tarafından “insani bölge” ifadesini bu şekilde yorumlamalarına yol açtığını vurguladı.
Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım ve Çalışma Ajansı’ndan (UNRWA) Juliette Touma ise, “Defalarca söyledik: Gazze’de güvenli bir yer yok. Güvenli bir bölge yok. Kimse güvende değil. Tehlikeden uzak bir alan yok,” ifadelerini kullandı.
İşgal ordusu, Kasım 2023’te Gazze sakinlerini zorunlu göçe zorlayarak “güvenli ya da insani bölgeler” olarak adlandırdığı alanlara yönlendirdi ve Gazze’nin güneyini “güvenli alan” olarak tanımladı.
İşgal ordusu, “güvenli bölgelerin” toplam alanını 230 kilometrekareden 36 kilometrekareye düşürdü. Böylece, yaklaşık 1,7 milyon mülteci, Gazze Şeridi’nin toplam alanının yalnızca %10’unda, hiçbir hizmetin sağlanamadığı koşullarda yaşamaya başladı.
Yeni “güvenli bölge” olarak adlandırılan alanın büyük bir kısmı, Gazze’nin merkezindeki Deyru'l-Belah bölgesinde ve bir kısmı da Mevasi bölgesinde bulunuyor. Ancak bu zorunlu göç sonucunda, merkez bölgesi, dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir nüfus yoğunluğu merkezi haline geldi.