İrşad Kitabevi/Dar'ul Erkam’da 21.03.2015 Cumartesi günü “Moda'nın Zihin Dünyamıza Etkileri ve Sorumluluklarımız” adlı seminer Mustafa Ballıoğlu tarafından verildi. Programın sunumunu ise Selçuk Yıldırım yaptı.
Selçuk Yıldırım giriş konuşması olarak modanın, bireyden topluma her alanda kuşatıcı etkiye sahip olduğunu ve zihinleri etkisi altına alarak insanı modadan bağımsız düşünemeyen bir hale soktuğunu, tüketimden alışkanlıklara kadar insanı her alanda etkisi altına aldığını ifade etti.
Yıldırım, modanın ifsat ve israf edici kuşatmasından kurtulmanın, arınmanın ancak vahyi ölçüler içerisinde hareket etmekle mümkün olacağını söyledi. “Temel belirleyici olarak uydurulan, üretilen, dayatılan kapitalizm ve onun vitrini olan modayı değil hayatımızı iletilen, muhkem olan vahye tâbi olarak inşa etmeliyiz.” dedikten sonra sözü konuşmacı Mustafa Ballıoğlu’na bıraktı.
Mustafa Ballıoğlu konuşmasında şunları söyledi:
Modernizm ve moda tabirleri birbirleriyle ilintili kavramlar, terimlerdir. Modernizm, moderniteden geliyor ve 'hemen şimdi'yi ifade ediyor. Moda ise modus'dan geliyor ve "oluşmayan sınır" şeklinde anlamlandırılabilir.
Toplum hayatına girmiş geçici yenilik olarak da adlandırılan moda, daha çok giyim alanında olmak üzere hemen her sosyal alanda kendini gösterir. Pratik olarak moda, Fransız ihtilâli ve sanayi devrimi sonrasına dayandırılır. Bundan sonra bir burjuva sınıfı ortaya çıkmış, bunlar da her yönüyle diğerlerinden kendilerini ayırmaya azami önem ve değer atfetmişlerdir.
Özellikle sanayi devriminden sonra iplik ve kumaş ihtiyaçtan fazla üretilince ister istemez böyle bir hâdise ortaya çıkıyor. Doğal olarak varlıklı kimseler kendilerini diğerlerinden farklı gördükleri için her yönüyle başka olma gibi bir durum içinde olmak, diğerlerinden üstün olma, aralarındaki farkı şekil olarak ortaya koymayı çok önemsiyorlardı. Bu bağlamda moda olgusu uygulayıcılarını garip bir hâle koyuyor. Sıradışılık, başka olma dürtüsü, şekil olarak, görüntü olarak zaman zaman ucubeye de döndürüyor. Çok konuşulması, gündemde olması, reklam edilmesi moda'yı önemliymiş gibi gösterir.
Önemli şahsiyetlerin, popüler kimselerin, giyimi, tavrı, davranışı diğerlerini etkiler ve onları taklit etme eğilimi yaşanır.
Bizim dünyamız modayla, Tanzimat Fermanıyla tanışmıştır denilebilir. Bu zamana kadar toplumumuzda geleneksel uygulamanın hakim olduğunu görüyoruz. Çeşitli meslek gruplarının farklı giyim-kuşamlarının var olduğu bir vâkıa. Tanzimât Fermânı sonrası, batıya giden öğrenciler, dış dünyadan gelen görevliler, karşılıklı ticâret erbâbının ilişkileri, bunun devamında batı taklitçiliği, Avrupa hayranlığı gibi unsurlar toplumumuzu etkisine alıyor. Batının ilim ve irfanı alınması gerekirken, modası giyimi kuşamı alınmış ve bu zamanla nerede durulacağı bilinemez bir hale gelinmiştir.
Bu dönemde ayrıca moda dergileri üzerinden tartışmalar da yapılmış, tabii genel olarak batı tarzı eleştirilmeden kabul ediliyor. Moda bir şeyin eskitilmeden tüketilmesidir. Göze çarpması gerekir. Modanın genel esprisi göze görünmesidir, lâkin bizim inancımız ise daha çok tevazuu, alçakgönüllülük temellidir. İsraf, istif, mal biriktirme tavsiye edilmemiş, hoş karşılanmamıştır. İstediğimiz gibi harcamaktan daha çok, ihtiyaçlarımızla orantılı olarak harcamak ve artanını da infak etmek, ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını gidermek aslî görevlerimizdendir. Asıl olan modanın esiri olmamaktır. Tertipli ve güzel giyinmek elbette Müslümanların da önemsediği bir olgu olmalı. Burada abartıya kaçmamak, harcamanın esiri olmamak öncelenmeli.
Moda aynı zamanda tüketim demektir. Daha çok tüketmek, ihtiyacı değil de hevayı ön plana çıkarmak; bu anlayışın bir sonucudur.
Türkiyeli Müslümanlarda refah düzeyinin artmasıyla, gösteriş derecesinde harcama tutkusu, kendi içinde oluşturulan moda ve onun takibi hadisesi de konuşulması gerekli bir hâdisedir. Ki bu hususta Müslüman hanım ve erkeklerin iyi bir sınav verdiği düşünülemez.
***
Daha sonra dinleyiciler de soru ve katkılarıyla programa katıldılar. “Sanayi devrimi sonrası üretimin zaman zaman ihtiyaçtan fazla olması, otomasyonun artması yeni pazar arayışına girilmesine ve tüketimin de doğal olarak özendirilmesine sebep olmuştur. Burada olayları tek sebebe indirerek, olur veya olmaz diyerek değerlendirmek kolaycılık olur. Bunun için yeni dönem üretim, tüketim, reklam gibi konularla ilgili olarak istihdamı da göz önünde bulundurmak gerekir.” şeklinde özetlenebilecek katkılarla program sona erdi.