Erdinç İşleyen'in giriş konuşmasından sonra, Selçuk yıldırım ''İSÂR İslami dayanışmanın zirve noktası'' diye nitelendirdikten sonra seminere başladı.
Yıldırım İSÂR kavramını; Giriş, Kavram boyutu, Sonuç ve değerlendirme diye üç bölümde sundu. Yıldırım İSÂR konusunu Haşr suresinin 9 uncu ayetini temel alarak devam ettirdi.
Giriş bölümünü; Vahiyden uzaklaşma-Yabancılaşma ve Kapitalist kuşatma - Dünyevileşme başlıkları adı altında sunarken '' Vahiyden uzaklaşan insanların Kapitalizmin kuşatmasından ve dünyevileşme hastalığından kurtulmalarının mümkün olmadığını, bu hastalıkların tedavisininse ancak vahye sımsıkı sarılmak olduğunu '' söyledi. Allah İnsanı nimetlerle donattı, nimetlerle donattığı İnsandan bazı isteklerde bulundu, bu isteklerde yine İnsanın imtihanı kazanması ve Ahiret hayatının selametinin temin edilmesi içindir, ne mutlu Allah'ın verdiği nimetleri tekrar Allah'ın rızası için kullananlara dedikten sonra, İSÂR'ın daha iyi anlaşılması için Kuran'da geçen diğer ilgili ayetlerden, kelime anlamını, terim anlamını, yakın ve zıd anlamlarının anlaşılması gerektiğini belirtti .
Kelime anlamı olarak; A- S- R kök harflerinden türeyen İsâr, bir şeyi bir başka şeye tercih etmek, bir şeyi başka bir şeyin üstüne çıkarmak, iz, emare, işaret anlamlarına gelmektedir. Yusuf Sûresi 91. ayette "birini diğerlerine üstün getirmek" Taha Suresi 72. Ayette'' Allah'ı diğer tüm ilahlara tercih etmek, üstün tutmak '' ve İsâr'ın Kur'an'daki üçüncü bir bağlamıda, dünya hayatını ahirete tercih edenlerin durumlarını anlatan ayetler olduğunu söyledi.
Terim anlamı; İsâr'ın terim anlamı yada Kur'an tarafından genişletilmiş anlamı, Haşr Sûresi 9. ayette geçmektedir, konu hepimizin bildiği ve asırlara örnek olan ensar-muhacir ilişkisidir.
"Onlardan önce bu yöreyi yurt edinmiş gönüllerine imanı yerleştirmiş olanlar, kendilerine hicret edip gelenleri severler. Onlara verilen ganimetten dolayı nefislerinde bir kıskançlık duymazlar, ONLARI KENDİ NEFİSLERİNE TERCİH EDERLER. Velev ki kendileri de ihtiyaç sahipleri olsalar bile. Kim de nefsinin hırsından korunursa işte onlardır felaha ulaşacak olanlar" . Bu ayettende anlaşılabileceği gibi İSÂR ın zirve noktası '' kişinin kendisininde ihtiyacı olduğu halde, karşılığını sadece Allah'tan beklemek şartıyla bir başka kardeşini, bir başka ihtiyaç sahibini tercih etmesidir'' dedi. Ensar en güzel şekilde bir İSÂR örnekliliği sergilemiş ve kendinde İSÂR ahlakının yerleştiğini ıspat etmiştirki kıyameter kadar Rabbimiz tarafından Kuran'ı kerimde bahs edilmek üzere kayda geçmiştir.
Haşr Sûresi 9. ayet Ensar örneği bağlamında bir Kur'an ahlakı olan İSÂR eyleminin temel özelliklerini şöylece sıralıyor:
- Mümin kardeşlerini sevmek: "Allah için sevmek Allah için buğz etmek"
- İnfaklarından dolayı içlerinde herhangi bir sıkıntı duymamak
- Kardeşlerinin elde ettiklerini kıskanmamak
- Cimrilik etmemek
- Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, yoksul kardeşlerini kendilerine tercih etmek: İSÂR.
İSÂR, salih ameli, tıpkı ilk müminlerin yaptığı gibi inancımızın gereğini yaşarken bizim gibi inanan ve maddi manevi infaklara ihtiyaç duyan kardeşlerimizle dayanışma içerisinde olmamızın gereğine işaret eder.
KUR'AN AHLAKI, nefsimizin fısıldadığı cimrilikten kurtulmayı, sınırsız mülkiyet arzusuna kapılmamayı, sonsuz tüketim hırsından korunmayı gerektirir.
İSÂR, Ensarın muhacire kucak açması, zenginin yoksula karşı kendini sorumlu hissetmesidir.
İSÂR, fani olanlara karşı Allah'ı tercih etmek, Allah için yapılan ve dünyevi karşılık beklenilmeyen fedakarlıkların diğer adıdır.
Peygamberimizden rivayet edildiği söylenen bazı meşhur hadislerde, kendisi için istediğini mümin kardeşi için istemeyenlerin gerçek mümin olamayacakları vurgulanmıştır: "Hiçbiriniz kendisi için arzu ettiğini kardeşi içinde arzu etmedikçe (kemaliyle) iman etmiş sayılmaz"
Yakın ve Zıd Anlamlı Kavramlar
"Eşya zıtları ile bilinir." Bu hayata sık sık karşımıza çıkan bir durumdur. İyinin kıymetini kötüden, temiz, hoş, tayyib ve helalin kıymetini; pis, nahoş, necis ve haramdan anlarız bir çok zaman. Razi'nin bir sözünde; "İki zıttan biri ne kadar erzelse, mukabili de o kadar eşreftir." Yani, birbirine zıt olan iki şeyden biri, ne kadar rezilse, alçaksa; karşısındaki ise o kadar şereflidir ve yücedir.
İsâr'ın zıddı ve yakın anlamlıları nelerdir.
Zıd Anlamlılar; Şuhh, Bağil ve olumsuz manada Ğayre'dir.
Bu üç kavramda bazı farkları aralarında olsa da, buluştukları ortak payda; insanın sadece kendisini düşünmesi, kendi için yaşaması, kendinden başka derdi olmamasıdır.
Böyle olunca elbette; "İnsan başka bir insanın kurdudur" mantığı, bir hayat tarzına dönüşecek, herkes birilerinin çukurunu kazmaya başlayacaktır.
Bu üç olumsuz kavram karşısında, derecelerine göre üç olumlu kavramın olduğunu görüyoruz. Bunlarda; Seha, Cüd ve İsâr'dır. Biraz daha açarsak; Seha: Elindeki imkânları başkaları ile paylaşandır. Cüd: Elindeki tüm imkânları başkalarına tamamen verendir. İsâr: Eline daha imkân geçmeden, güzelliklerin başkalarının eline geçmesine çalışandır. Yani İsâr; Kardeşlerini kendi nefsine tercih etmektir.
İşte bu duruş, Müslümanca bir duruştur; bu duruş sahabece bir duruştur. Kapitalist bir dünyada yaşamak zorunda kalan ve her gün biraz daha bencilleşen nefislerimizin bu duruşu anlamaları gerçekten çok önemlidir.
Yıldırım sunusuna İSAR'ın günümüzdeki benzer-yakın anlamlı kavramlarını aşağıdaki gibi sıralayarak ve bu kavramların açıklamasını yaparak devam etti.
a.) Diğergamlık
a.) Empati
c.) Alturizm
Diğergamlık
İslamî literaturde İsâr kavramı ile ifade edilen digergamlık, insanın Müslüman kardeşini herhangi bir beklenti olmaksızın kendi nefsine tercih etmesi demektir.
Başka bir ifadeyle bir kimsenin kendisinin muhtaç oldugu bir şeyi baska bir muhtaca vermesi, onu kendine tercih etmesi, özetle başkasını kendisinden daha çok düşünmesidir.
Günümüzde en basit haliyle kendisini düşündüğü kadar başkasını da düşünmek, bencillik yapmamak da bu kavram içinde değerlendirilebilir.
Digergamlık kavramı sadece verme faaliyetiyle ilgili değildir. Aynı zamanda Müslüman kardeşimizin maddi veya manevi alanda bizden daha önde olmasını istemek anlamını da çagrıştırır.
İnsanoglu ancak bu duygu sayesinde bencilligi terk edip, nefsindeki kıskançlık duygusundan kurtulabilir. Digergamlık aynı zamanda cömertligin en üst derecesi kabul edilir.
Empati
Empatiyi anlatmak için kullanılan bir Kızılderili deyimi vardır: "Karşımızdakinin ayakkabısı içinde yürümek." Ne var ki bu söz genellikle, karşımızdaki gibi düşünmek ve onun hissettiklerini hissetmek şeklinde yorumlanır. Oysa bu sempatinin açıklamasıdır, empatinin değil.
Empati, sadece karşımızdaki kişinin ne düşündüğünü ve ne hissettiğini anlayıp bunu ona bildirmektir. Bunu en sağlıklı şekilde yapabilmenin yolu da bir an için karşımızdaki kişinin ayakkabılarını giymekten geçer. Empati, olaylara onun gözüyle bakıp, onun ne düşünüp ne hissettiğini anlayabilmektir. Ona hak vermeyebiliriz hatta onu hatalı buluyor olabiliriz; o an onun duygularına ortak olmayız ama onu anlarız; ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlarız, sadece anlarız. Onu yargılamadan, neden öyle davrandığını anladığımızı hissettiririz.
Karşımızdaki kişinin ayakkabılarının içinde yürümek, olaylara onun bakış açısıyla bakıp onun hislerini ve düşüncelerini anlamaya çalışmaktır; yoksa empatiye ihtiyacı olan birine "Senin yerinde olsaydım, şöyle davranırdım" demek değildir. Ama bu kavramı pek iyi bilmediğimiz için çoğu kez böyle söyleyerek empati kurduğumuzu sanırız. Hiçbir şey söylemeden sadece yanında otursak daha iyi. Çünkü bu durumda en söylenmeyecek söz budur. Karşımızdakinin ayakkabısı içinde yürümekle, onun yerinde olmayı aynı şey zannediyoruz. Oysa gerçekten onun yerinde olduğumuzda bizim seçimimiz farklı olabilir. Bu da doğaldır çünkü biz ondan farklı bir kişiyiz.
Şayet, "Senin yerinde olsaydım" sözü, "ben de aynı şekilde davranırdım" şeklinde bitmiyorsa karşımızdakine sadece, "Seçimin yanlış" mesajını verir.
"Karşımızdakinin ayakkabısı içinde yürümek" sözü doğru kavrandığında, onun yaptığı seçimin nedenlerini anlamamız açısından bir anlam kazanır. Bir an için bile olsa dünyaya onun gözlükleriyle bakabildiğimizde onun bu seçimi neden yaptığını daha iyi anlarız. Bu bize doğru gelmeyebilir. Ona hak vermeyebiliriz. Ama neden böyle davrandığını anlarız. Bu anlayışı karşımızdakine ilettiğimiz anda ise onunla empati kurmuş oluruz.
Alturizm
Fransız düşünür August Comte, her bireyin, diğerlerinin haklarının korunmasında ya da insanlığın daha iyiye ulaştırılmasında ahlaki bir sorumluğu bulunması gerekliliğini savunan ve alturizm olarak isimlendirilen etik kuramı oluşturmuştur.
Alturizm, diğerlerinin çıkarlarını kendi çıkarlarının üstünde tutarak diğer insanlara hizmet edilebilmektedir. Sinmiş ve kendine dair umudu kalmamış kişilerin kaçışıdır.
İster diğer insanlar arasında bir yer edinmek, ister yaşamaya dair yapay bir amaç edinmek için olsun bir fedakarlık tablosu değil bir kaçıştır.
Selçuk Yıldırım Sonuç bölümünde ise;
İsar, kişinin kendi ihtiyacı olduğu halde, bir başka Mümin kardeşini kendisine tercih etmesi demektir.
İsâr, islam ahlakının temel taşlarından biridir. Müslümana mal-mülk bilinci kazandırır.. kimin mala-mülke sahip olduğu, kimin de mal-mülk tarafından kullanıldığı bu eylemle belirlenir.. Üzerinde hükmedilemeyen, verilemeyen imkanların, nimet olmadığı aksine bunun açık bir imtihan olduğu onunla açığa çıkar.
İsar, cömertliğin bir adim ilerisidir.. ve bu adım ne kadar büyük atılırsa, Yüce Allah'ın rızasına yaklaşma da o oranda rahat olacaktır.. İsar, kulun malını sırf Allah rızası için ihtiyaç sahibi olan kardeşine yürekten vermesi ve böylece malın oluşturduğu kirlerden arınmasıdır.. burada aslolan ise, kardeşini kendinden öne alma ve bu tavırda samimi olmadır..
Soru, katkı ve cevaplardan sonra, gelecek cumartesindeki bir başka sunuda buluşmak üzere sunu sona erdi. Allah hepimize İSAR'ı anlamayı nasip etsin. Amin…
Haber: Lokman İhtiyar/ Almanya