Irkçılıkta master yapan Fatih Altaylı’da haya kaldı mı?

Başta Suriyeli sığınmacılar olmak üzere göçmenlere yönelik ırkçılıkta sınır tanımayan Fatih Altaylı, bu sefer de göçmenleri Türkiye’nin yeni “beka meselesi” olarak gördü!

HAKSÖZ HABER

Irkçıların başta Suriyeli sığınmacılar olmak üzere Türkiye’deki göçmenlere yönelik karalama kampanyası tam gaz sürerken son günlerde ise hedef tahtasına Afgan göçmenler oturtulmuş vaziyette.

Afgan göçmenlere karşı karalama kampanyası yapanların başında da ırkçı Fatih Altaylı geliyor.

Altaylı bugünkü köşe yazısında, ABD’nin yönlendirmesiyle Afganistan ve Suriye’den mültecilerin Türkiye’ye gönderildiğini öne sürerek bunun Türkiye’nin yeni “beka meselesi” olduğunu iddia edecek kadar da çirkin cümleler kullandı.

Göçmenlerin Türkiye’ye karşı planlı bir saldırının parçası olduğunu öne süren Fatih Altaylı, sığınmacıları “işgal ordusu” olarak tanımlayacak kadar utanmaz sözler sarf etti.

Göçmenlerin Türkiye’de olmasını hazmedemediğini ve delirmek üzere olduğunu belirten Altaylı, Türkiye’de var olan bütün olumsuzlukları, yaşanan bütün hukuksuzları göçmenlere mal ediyor!

Altaylı’ya göre, trafikte kural tanımayan magandalardan tutun da kaldırımda motosikletle yayalara çarpanlar dahi hep göçmenler! Hatta dün Şişli’de kendisine çarpıp üzerine yürüyenler de göçmenmiş! Meğer Türkiye göçmen meselesinden önce güllük gülistanlıkmış da haberimiz yokmuş!

Şunu sormak gerek: Yalanlara dayalı senaryolar yazarak halkı göçmenlere karşı kışkırtan Fatih Altaylı, Ümit Özdağ, İlay Aksoy gibi ırkçılar da haya adına bir şey kaldı mı?


Fatih Altaylı'nın bahse konu olan yazısı: 

Dursun bu hayasızca akın

Ülkemize, vatanımıza karşı çok açık biçimde Mehmet Akif’in sözleri ile “Hayasızca akın” var.

Ve bu akın giderek daha net ortaya çıkıyor ki, bir yabancı plan program.

ABD’nin yönlendirdiği Afganları İran kendi sınırından alıp Türkiye sınırına bırakıyor.

Yine ABD’nin yönlendirmesi ile Suriye’nin kuzeyinde bir “tehcir” uygulanarak burada bir etnik temizlik yapılıyor ve buradan süpürülen gruplar Türkiye’ye yığılıyor.

Bu en aptalın bile görebileceği kadar net bir plan.

Bunun Türkiye’ye karşı planlanmış bir sivil saldırı olduğu ve Türkiye’yi orta vadede bitirmeye yönelik olduğunu görmemek için aptal olmak bile yetmez.

5 küsur milyon Suriyeli, şimdilik 2 milyonu aşkın ama sayıları giderek artan “Genç Erkek Afgan”, 1 milyona yakın farklı etnisitelerden Iraklı, Afrikalı ve Orta Asyalı göçmen Türkiye’nin bu kadar kısa sürede sindirebileceği bir yük değildir.

Bırakın Türkiye’yi birkaç yüz milyonluk nüfusa ve Türkiye’nin onlarca katı ulusal gelire ve ekonomik büyüklüğe ve toprak alanına sahip ülkeler bile böyle bir yükü kaldıramaz.

AB’den gelecek birkaç milyar euro, ABD’den gelecek kısa vadeli siyasal destek, geçici olarak kapatılacak birkaç dava dosyası ve belki seçimde birkaç yüz bin oy için Türkiye’nin geleceği karartılıyor.

Çok açık söylüyorum.

Bir kez daha söylüyorum.

Göçmenliği veya geçici koruma altında olma statüsünü çoktan geride bırakmış ve çok açık bir “İşgal Ordusu” haline gelmiş olan bu göç sorunu artık Türkiye’nin “beka meselesidir”

Türkiye’yi 40 yıldır PKK ile dağıtamayanlar şimdi artık yeni bir oyun denemektedir.

Türkiye’yi yönetenler şimdiye kadar başarı ile bu oyunun bir parçası haline getirilmiştir.

Ama çok açık söyleyeyim, eğer bu oyun yakın zamanda durmaz ise Türkiye’nin geleceği yoktur.

“Yakın zaman nedir?” diye soracak olursanız...

O yakın zaman aslında “dündü”.

Yakında Altaylı kavga etti haberi görürseniz sakın şaşırmayın.

Dayak da yemiş olabilirim, dayak da atmış olabilirim.

Çünkü delirmek üzereyim.

Şunu söyleyeyim, benim hatırladığım dönemde İstanbul ve hatta Türkiye hiç bu kadar medeniyetten uzaklaşmamıştı.

Giderek ilkel, saygısız, kuralsız bir insan güruhu haline dönüşüyoruz.

Kural tanımaz, saygısız, medeniyetten uzak bir hale geldik. 

Eskiden genelde bazı Ortadoğu ülkelerinde gördüğümüz manzaralar ve tavırlar artık bize de tam olarak intikal etti. 

Bunun için sadece trafikte olan bitene bakmak bile yeterli.

Trafikteki saygısızlık, kural tanımazlık hiç görmediğim noktada.

Yol ortasına otomobilini bırakıp gidenler, üç şeritli yolu tek şeride düşürecek şekilde iki sıra park edenler, ters yönden gelip bir de üzerinize araç sürenler. Yük indirmek için tek şeritli yolu 15 dakika, 20 dakika bloke edenler. Bu duruma itiraz edip korna çalanın üzerine yürüyenler.

Hele o motosikletler ve motorlu kuryeler.

Hiçbir kuralları yok.

Ters yönden, düz yönden her yönden üzerimize geliyorlar.

Yol yetmiyor kaldırımlardalar.

Onlar yetmezmiş gibi şimdi bir de elektrikli scooterlar.

Kaldırımda tam gaz giderler, yolda hiçbir koruma önlemi olmadan tam gaz giderler. Ters yönden giderler.

Dün Şişli’de kaldırımda yürüyorum. Bir motosiklet tam gaz yayaların arasında. Kendimi yola attım.

Küt yerdeyim.

Ters yönden gelen bir scooter. Üzerinde iki genç.

Tersten geliyor ve kırmızı ışıkta geçiyor. Bana çarpıyor.

Onlar da yerde. Ve daha ben bir şey diyemeden “Amca önüne baksana” diyor.

Tövbe estağfurullah.

Şeytan diyor al scooter'ı kafasına indir.

Ama susuyorum.

Çünkü artık böyle.

Orman kanunu uygulanmıyor ama her yer orman kanunu.

Kural yok. Saygı yok.

Bu basit bir örnek. Her yerde durum bu.

Suçlunun arsız, haklının haksız olduğu günlerdeyiz.

Bu da geçer yahu diyoruz.

Yine.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!