"Irkçılık ilhamını İslam düşmanlığından alıyor!"

Saraçhane Parkı'nda yaptığı konuşmada Rıdvan Kaya, Türkiye'deki ırkçıların ideolojik köklerinin İslam düşmanlığından güç aldığını ifade ederken ırkçıların yalan üzerine kurulu hezeyanlarına karşı dayanışma çağrısında bulundu.

HAKSÖZ HABER

Fatih Saraçhane Parkı'nda ırkçılığa karşı dayanışma eyleminde konuşma gerçekleştiren Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Türkiye'deki ırkçılığın kaynakları hakkında oldukça önemli noktalara dikkat çekti. Kaya, tek parti faşizmiyle başlayan sürecin bugünkü mülteci düşmanlığı ile kendini ifade ettiğini belirtirken Müslümanların tarihinde ise böyle örneklerin hiçbir zaman bulunmadığının altını çizdi. 

Türkiye'deki mülteci düşmanlığının pekala İslam'a karşı duyulan kin ve nefretle yakından ilişkili olduğunu aklımızdan çıkartmamız gerekiyor. Mültecileri hedef alan çevreler Müslümanları açıktan hedef gösteremedikleri için kendilerini bu şekilde ifade ediyorlar. Bu bağlamda Rıdvan Kaya'nın Saraçhane Parkı'nda yaptığı konuşmanın tamamını okurlarımız için aktarıyoruz.


Bismillahirrahmanirrahim

İnsanları birbirleriyle rakip ya da düşman olsunlar diye değil, tanışsınlar, iyilik ve takva yolunda yardımlaşsınlar diye farklı renklerde ve dillerde yaratan Rabbul Alemin’e hamd olsun!

Habeşli Bilal’i, İranlı Selman’ı, Bizanslı Suheyb’i kardeş bilen ama başta amcası olmak üzere aynı kandan, aynı soydan geldiği zalim, müşrik yakınlarından teberri ederek bize dostluğun, yakınlığın, kardeşliğin ölçüsünü öğreten biricik önderimiz, kıyamete kadar rehberimiz Muhammed Mustafa’ya salat ve selam olsun.

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun!

Havamızı, suyumuzu, ruhumuzu kirleten, zihinleri iğdiş eden, gençlerimizi ifsad edip geleceğimizi karartan ırkçılık belası ile mücadele bilinciyle bir aradayız.

Irkçılığın zihinsel bir hastalık olduğunu, bir azgınlık, kalp kararması olduğunu ve hepsinin temelinde de bir cahiliye tavrı olduğunu biliyoruz. Tüm insanlar gibi kendisinin de bir damla sudan yaratıldığını unutup azgınlaşan, Rahman’ın arzını Rahman’ın kulları için yaşanmaz hale getirmeye kalkışan bu cahili tutum şirkin ve zulmün bir yansıması, hududullaha karşı bir azgınlıktır.

Son süreçte azgınlaşmasına karşın bu ülkede ırkçılık illetinin nevzuhur bir şey olmadığı açıktır. Bugün başta Suriyeliler olmak üzere Ümmet coğrafyasının farklı bölgelerinden bu ülkeye sığınmış kardeşlerimizi düşman gören, onlara karşı her türlü yalanı, iftirayı, tahkiri ve saldırganlığı meşru gören zihniyetin tam yüz yıldır bu ülkede farklı kesimlerden insanlara nasıl düşmanlık yaptığını iyi biliyoruz.

Mutlu olabilmek için insanları "Türküm" demeye zorlayan bu kafa yapısı Ümmetten bir ulus yaratma şiarıyla yüzyıllardır bu coğrafyada kendisini “elhamdulillah Müslümanım” diye tanımlayan insanları soy-sopla, ırkla, kanla ayrıştırmıştır. 20’li, 30’lu yıllarda kafatası ölçme ilkelliğine başvurmuştur. 6-7 Eylül olaylarında gayrımüslimleri en vahşi biçimde hedef almıştır. On yıllar boyunca Kürtleri yok saymış, inkar etmiş, asimile etmeye çalışmıştır.

Bugün de karşımıza Arap nefreti, Arap düşmanlığı şeklinde çıkan söylemin ardında yatan temel saikin İslam ve Ümmet düşmanlığı olduğu bellidir. İşte insanların kendi aralarında Arapça konuşmaları, yedikleri yemekler, kendi dükkanlarına astıkları Arapça tabelalar bile bunları rahatsız ediyor.

Bu iğrenç tutumdan haklı olarak tiksiniyoruz ama şaşırmıyoruz. Bugün Arapça tabelalardan rahatsızlık duyanlar bir dönem camilerimizdeki lafzayı celal yazılarını bile örtmeye kalkanlardır. Ayasofya buna şahittir. Arapça ezanı yasaklayanlardır, minareler şahittir. Kuran’ı yasaklayanlardır bizden önceki nesiller ve her şeyi gören bilen Allah Teala buna şahittir.

Ve hiç kuşkumuz olmasın bugün muhacirleri hedef alanlar, çeşitli bahanelerle onları kovmaya kalkanlar yarın ellerine fırsat geçse bizi de kovmaya, bu ülkeyi terk etmeye zorlarlar. Nitekim yakın dönemde bunu hepimiz yaşadık, gördük. Başörtüsüyle okumak istediği için, hayatını İslam’a göre tanzim etmek istediği için insanlarımıza “yallah diye kapı göstermiyorlar mıydı?

Tek Parti faşizminde inşa ettikleri düzeni muhafaza etmek için 27 Mayıs’ta, 12 Eylül’de, 28 Şubat’ta harekete geçen ve her türlü baskı aracıyla kimliğimize, inancımıza saldıranlar hiç şüpheniz olmasın ki güç bulsalar aynı zalimlikleri yarınlarda da yapmaktan geri durmazlar. Allah Teala onlara fırsat vermesin!

Irkçılar sürekli yalan söylüyorlar, demagojik söylemlerle insanları kandırıyorlar. Haddizatında hiçbir yeni şey söylemiyor, hiçbir özgün tez ileri sürmüyorlar. En çok başvurdukları yalanlar aslında farklı ülkelerde ırkçı hareketlerin yaydığı yalanların tekrarından ibaret şeyler.

Göçmenlerin suç makinası olduğunu, hırsızlık ve yağmacılık yaptıklarını, kadınlara tecavüz ettiklerini iddia ediyorlar. Bunlar ABD’de beyaz ırkçıların zencileri karalamak için, Almanya’da Nazilerin Yahudiler için, Sırp çetniklerin Boşnak kardeşlerimiz için dillendirdikleri, şu anda da Avrupa’da Neo Nazilerin, Türkler için ileri sürdükleri iftiraların tekrarı propaganda malzemesi.

Bu noktada Türk ırkçılığı ile Arap ırkçılığı da ortaklaşmaktadır. Irkçılar aslında aynı hedefe ateş etmektedirler. Türkiye’nin Libya’da ve Suriye’de bulunmasını işgal olarak görenler ile Arapları burada işgalci görenler aslında aynı yolun yolcularıdır. İki taraflı bir propaganda ile Ümmet birbirine düşman edilmeye çalışılıyor.

Evet biz de görüyoruz, bu ülkenin gerçekten bir güvenlik sorunu var; insanların birbirine karşı daha bencil ve saygısız davrandığı; alkol ve uyuşturucu müptelalığının arttığı; çıplaklık ve teşhirciliğin adeta sokaklarda sele dönüştüğü; gençlerin ebeveynlerine karşı giderek daha kaba ve merhametsiz olduğu vb. sıkıntılar mevcut, tüm bunlar bu toplumun sorunları olarak önümüzde duruyor ve hayatı zorlaştırıyor, çirkinleştiriyor ama bütün bu sorunların, sıkıntıların mültecilerle, muhacirlerle ilgisi yok.

Bu toplum manevi, ahlaki bir kalkınma, bir kendine gelme süreci yaşamak zorunda, İslam ile barışmak, Allah ile irtibatını güçlendirmek zorunda. Tüm bu sıkıntıları, zorlukları görmezden gelip göçmen düşmanlığı yapmak ise ahmaklık ya da zalimlikten başka bir şey değil.

Irkçılar yüzünden ruhumuz daralıyor, insanlığımızdan utanıyoruz ve aynı zamanda Türkiye de kaybediyor. On yıllar içinde inşa ettiği itibarı zedeleniyor, ekonomik anlamda kayba uğruyor, yatırım yapmak isteyenler buradan uzaklaşıyor hatta turist olarak dahi insanlar gelmeye korkuyor. Ve en önemlisi de toplumun huzuru sarsılıyor.

Bizler bu noktada hükümeti ırkçı saldırganlığa karşı daha net, daha kesin bir tutum takınmaya davet ediyoruz. Irkçı dalgayı muhacirlerin hayatını zorlaştırmak suretiyle bastırma tutumundan vazgeçmeye çağırıyoruz. İkamet izinlerinin uzatılmaması, çalışma izninde zorluk çıkarılması, Suriyeli öğrencilerin yükseköğrenimde fahiş harç ödemek zorunda bırakılmaları, yol izin belgesi vb. uygulamalar terk edilmelidir. Geri Gönderme Merkezlerinde yaşanan sıkıntılar, zulümler sona ermelidir.

Savcıları da harekete geçmeye ve toplumu tahrik etmeye, lince sevk etmeye yönelik söylemlere karşı mevut ceza kanununu uygulamaya çağırıyoruz.

Aynı şekilde başta ticaret odaları, esnaf ve meslek örgütleri olmak üzere iş çevrelerini kuşdiliyle konuşmayı bırakıp ülkenin ekonomik yapısı içinde muhacirlerin fonksiyonu ve gerekliliği hususunda açık konuşmaya çağırıyoruz.

Ve İslami camiayı sorumluluğunu üstlenmeye, kardeşlik hukukunun gerektirdiği çabayı, sahiplenmeyi gecikmeden göstermeye davet ediyoruz.

Rıdvan Kaya

Saraçhane 16.09.2023 

Yorum Analiz Haberleri

Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?
Kemalizm’e has bu Laiklik Fransa’da bile yok!