HAKSÖZ HABER
Türkiye’de ırkçı eğilimler kamuoyunda geniş kesimlerde hiç yokken siyasetçiler ve medya eliyle ırkçı söylem normalleştirildi. Siyasetçilerin ırkçılığı popülist bir söylem üretmek için kullanmasıyla ırkçı eğilim de kendisine bir karşılık bulabildi. Bu durum ırkçı siyasetin ne kadar gayri tabi olduğunu kanıtlıyor. Gerçeklerle değil de suni propagandalar sayesinde büyüyen bir söylemin en büyük dayanağını ise yalan ve dezenformasyon oluşturuyor.
Yeniden Refah Partisi Genel Başkanvekili Prof. Dr. Doğan Aydal, Halk TV canlı yayınında alışıldık ırkçı söylemleri dile getirmiş. Yıllardır mültecilere ev sahipliği yapıldığı için artık ülkelerine dönmeleri gerektiğini ifade eden Aydal “ırkçı değilim ama” şeklinde özetlenebilecek ırkçılık türünden konuşuyor!
"Şimdi Suriyeli kardeşlerimiz bir savaştan kaçtı. Bugüne kadar biz onlara elimizden geleni yaptık. Bir yerde kümelenen etnik gruplar sistematik olarak çoğalıyorsa devlet buna dikkat etmelidir. Uluslararası göç örgütünün verilerine baktım ben Hatay ve çevresinde 300 ila 500 bin arasında bir nüfus yerleştirildi. Derin dünya bunu bir gün kullanacaktır. Dağınık olarak yerleşenler bir tehlike oluşturmayabilir ama belli bir yerde kümelenmek tehlikelidir. Biz 12 yıldır ev sahipliği yaptık. Yavaş yavaş kendi ülkelerine dönsünler. Şam'da gece hayatına bir bakın, bir şey yokmuş gibi rahat rahat yürüyorlar. Biz de bu durum nasıl peki, ben hem Hatay'da hem Şanlıurfa'da gözlemler yaptım. Bir Suriyeli düşmanlığı yapmak istemem ama yarın şartlar değiştiğinde bu tür şeyler yarın bir gün bir tehlike doğurabilir. Hastanelerde ücretsiz tedavi görüyorlar. Bunlardan vergi alınmıyor. Sınırda kanını dökenler vergi ödüyor."
Mültecileri tehlike objesi haline getiren Doğan Aydal geleceğe yaptığı atıfla bir komplo teorisi inşa ediyor. Akademik unvana sahip olan bir kimsenin bu kadar mantık dışı sözler sarf etmesi oldukça ürkütücü. İstanbul’daki Sivaslıların sayısından hareketle birisi çıkıp “gelecekte çok tehlikeli işlere imza atabilirler” dese ve ilerleyen tarihte Sivaslı kimselerin karıştığı şiddet olayları cereyan etse “evet falanca uyarmıştı” mı diyeceğiz? Böyle akıl ve mantık dışı bir iş olabilir mi?
Aydal açısından bakıldığında “Sivaslılar TC sınırları içerisinde” oldukları için sorun teşkil etmezdilere herhalde. Yani onlar ulus devletin belirlediği sınırlarda doğdukları için istedikleri suçu işleyebilirler ancak Suriyeliler bunu yaparsa büyük bir tehditle karşı karşıyayız demektir… Bu mantıkla nasıl baş edilebilir?
Doğan Aydal bir yandan ise Suriyelilerin “din kardeşimiz” olduğunu vurguluyor. Bu noktada ise programın konuklarından Altan Tan ortaya çıkan tutarsızlığı gözler önüne seriyor. Hem “din kardeşimiz” deyip hem “ülkelerine dönsünler” nasıl bir yaklaşımdır? Ensar-muhacir kardeşliğinden de bahseden Aydal, İslam tarihini biraz daha derinlemesine araştırmalı. Yesrib’teki Müslümanlar, Mekkeli muhacirlere “bu kadar yeter artık” dedi mi? Aksine kendilerinin ihtiyacı olmasına rağmen kardeşlerini kendi nefislerine tercih ettiler. Bundan böyle Medine, Allah Resulü (sav) için vazgeçilmez bir konuma erişti. Mekke’nin fethinden sonra dahi Medine’de ikamet etmeyi tercih etti ve oraya gömüldü.
Irkçı hezeyanlar muhafazakar-dindar camiada nasıl karşılık bulduğunu görmek için Doğan Aydal’ın açıklamalarını dinlemek yeterli. Türkiyeli Müslümanların mülteci kardeşlerini gündelik siyasetin içi boş tartışmalarına malzeme etmemesi gerekiyor. Kim mültecileri oy malzemesi olarak kullanıp popülizme mahkum ediyorsa bunun bedelini en ağır biçimde ödemeli!