Selim Teke / Mecra
Irkçılığa karşı yükselen bir ses: İmam Abdullah Harun
Güney Afrika Müslümanları için ırkçılığa ve haksızlığa karşı duruşun sembol ismi İmam Abdullah Harun 8 Şubat 1924’de Güney Afrika’nın Cape Town şehrinde dünyaya geldi. Ailesinin en küçük çocuğu olan Harun, henüz bebekken annesini kaybetti. Babasının ona bakacak durumu olmadığı için İmam Harun’un bakımını teyzesi Meryem üstlendi. Dindar bir kadın olan Meryem, İmam Harun’u iyi bir eğitim alması için teşvik etti.
Güney Afrika’da ilköğrenimini tamamladıktan sonra İslamî eğitim almak için teyzesiyle birlikte Mekke’nin yolunu tutan Harun, kendisini oldukça etkileyen hocası Abdurrahman el Alevi’den tefsir, hadis ve İslam tarihi konularında dersler aldı. Eğitimi sırasında fikri dünyasını inşa eden İmam Abdullah Harun, Mekke’deki ilmi kültürden etkilendi.
Eğitimi İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla yarıda kesilince ülkesine geri dönerek Şeyh Abdullah Cemalledin’den ve kendisini sosyal sorunlarla ilgilenmeye iten hocası Şeyh İsmail Ganief’ten dersler alarak eğitimini tamamladı. Bu sırada yarı zamanlı olarak çalıştığı yerel Müslüman okulunda dersler verirken tanıştığı öğretmenlerle entelektüel bir paylaşım içerisine girdi.
Harun kendi fikirleriyle arkadaşlarını oldukça etkilerken kendisi de arkadaşları sayesinde tanıştığı
Müslüman Kardeşler hareketinin fikirlerinden etkilendi.
1950’ de evlenen Harun, 1955’te Cape Town’daki El-Camia camisine imam olarak seçildi. Camide imamlık vazifesini yürüttüğü zamanlarda bir yandan kadınlar ve çocuklar için eğitim programları gerçekleştirirken bir yandan da, özellikle ramazanlarda, erkekler için mukabele sonrası toplumsal sorunlara dikkat çeken konuşmalar yaptı. Kısa sürede siyasi meseleleri konuştuğu hutbeleriyle ünlendi.
Güney Afrika’da siyahi Müslümanlar ve melezlere karşı bir ayrımcılık söz konusuydu. Sağlık ve eğitim hizmetlerinden sınırlı bir şekilde faydalanabilen siyahilerin siyasi bir faaliyet içine girmesine de izin verilmiyordu. İmam Harun, verdiği hutbelerde Güney Afrika devletinin bu eylemlerini tenkit ediyor ve İslam’da ırkçılığın yasaklanmış bir durum olduğundan bahsediyordu.
İmamlık görevinin yanında toplumun problemleri ile de uğraşmayı kendine görev edinen İmam Harun, zenginlerden topladığı paralarla cemaatiyle birlikte fakir halka yardımlar yaptı. Görev yaptığı okuldan tanıştığı arkadaşlarıyla beraber, 1958’de Müslüman gençlere İslamî eğitim verme adına Cape Town Müslüman Gençlik Derneği’ni kurdu. Gençleri İslamî değerlerden uzaklaştırdığını düşündüğü seküler eğitime bir alternatif olması adına, İslamî eğitim veren bir okul açmayı planladı fakat imkânların yetersizliğinden bunu başaramadı. 1960’ta Müslümanlara ait bir haber ağı olması için açılan “İslamî haberler” gazetesinde editör oldu ve orada yazılar yayınladı.
1961’e değin toplumsal projelere ve eğitim işlerine yoğunlaşan İmam Harun, 1961’de hükümet tarafından yapılan kanun değişikliği ile birlikte mücadele yöntemini değiştirdi. Sabotaj yasası olarak isimlendirilen yasa, apartheid rejimine, devlet aleyhinde en ufak faaliyette bulunanlara 5 yıl hapisten idama kadar cezalar verme hakkı tanıyordu.
Bunun Müslümanların ve diğer siyahilerin eylemlerini kısıtlamak için çıkartılan bir yasa olduğunu düşünen İmam Harun, verdiği bir hutbede şu konuşması ile tepkisini dile getirdi:
- “Tüm deliklerimizi kapatarak bizi kontrol altına almak istiyorlar. Ülkemiz bizim için nefes alabildiğimiz birkaç deliği bulunan koca bir hapishaneydi. Şimdi o delikleri dolduruyorlar, memleketimizin etrafını taştan duvarlarla sarıyorlar ki biz boğulduğumuzda dünya çığlıklarımızı duyamasın. Zaten birçok baskı uygulanıyor, komünist hareketin durdurulması yasasıyla çıkarılmasıyla birçok komüniste güç uygulanıyor. Fakat bununla tatmin olmadılar... Irkçılık canavarı çok vahşidir... Size soruyorum! Ne kadar dayanabileceğiz? Sabrın sınırı yok mu?”
Hâlihazırda siyasi hutbeleri ile dikkat çeken İmam Harun, bu konuşmasıyla birlikte devlet tarafından izlenir hale geldi. Cemaatin arasına sızan birkaç muhbir sayesinde neredeyse her hareketi devlet tarafından biliniyordu artık. Buna rağmen konuşmalarına devam eden İmam, ayrıca siyahilerin haklarını geri kazanması için çalışan Afrika Ulusal Kongresi (AUK) ve Birleşik Afrika Kongresi (BAK) yetkilileriyle temaslarda bulundu.
Güney Afrika’da siyahi gruplar ve Müslümanlar üzerinde baskılar gittikçe artarken İmam Harun 1968’de Mekke’yi ziyaret etmek, kızını Londra’da okula yazdırmak ve AUK toplantısına katılmak üzere seyahate çıktı. Önce Mekke’ye giden ve Hac vazifesini yerine getiren İmam, oradan Kahire’ye geçerek Müslüman birliği hakkında bir konuşma yapacağı AUK toplantısına katıldı. Kahire’den Londra’ya geçtiğinde polisin onu aradığına dair haber aldı. Tutuklanmamak için yurt dışında kalması gereken İmam Harun, Kanada’ya yaptığı iltica başvurusu kabul edilmeyince Güney Afrika’ya geri dönmek zorunda kaldı.
- İmam Abdullah Harun dönüşünden kısa bir süre sonra güvenlik güçleri tarafından tutuklandı. 120 gün hapiste tutulan Abdullah Harun, tanıdığı AUK ve BAK üyelerinin adreslerini vermesi için yapılan sorgular sırasında maruz kaldığı korkunç işkenceler dolayısıyla vefat etti.
Hapishane yönetimi merdivenden düşüp öldüğünü söylemiş olmasına rağmen, vefatından sonra yapılan otopside tespit edilen ödem, kırık ve yaralar işkencelerden dolayı vefat ettiği iddiasını doğrular nitelikteydi. Ölümünün ardından Cape Town’da yapılan cenazesine dünyanın dört bir tarafından Müslümanlar katıldı ve Cape Town’un gördüğü en kalabalık cenaze töreni ile ahirete uğurlandı.