İranlıların Putin Sevgisi!

Kelimeler sihirlidir, gerçekte neye tekabül ettiklerinin önemi yok. 'Direniş Hattı' dediğinizde akan sular duruyor. 35 yıldır İsrail'den bir taş bile sökülememiş olması akla bile gelmiyor.

Abdullah Muradoğlu / Yeni Şafak

İran'da “Putin”e olan ilginin sevgi seline dönüşmesinin anlamı nedir? Putin bu sevgiyi hak etmek için ne yapıyor? Çok şey. Putin taa ilk başbakanlığı döneminden başlayarak Kafkasya'da müslümanları öldürmüştü. Şimdi Suriye'de öldürüyor. Putin, ayrım gözetmeksizin, Esed rejimine muhalif olanların üzerine füze yağdırıyor. Hakkını yemeyelim, Putin sadece 'sünni' müslümanları öldürüyor.

İranlı mollalar Cuma hutbelerinde Rusya'yı bolca destekleyip Türkiye'yi çokça eleştirmişler. Türkiye, 'Direniş cephesi'ni zayıflatıyormuş. Meğer Putin, 'direniş cephesi'nin muhafızıymış. Tahran, Bağdat ve Şam rejimleriyle Lübnan Hizbullah'ından oluştuğu ifade edilen 'Direniş Hattı'nı Vladimir Putin neden korumak istesin ki? İsrail ile bir alıp veremediği mi var Rusya'nın?

Kelimeler sihirlidir, gerçekte neye tekabül ettiklerinin önemi yok. 'Direniş Hattı' dediğinizde akan sular duruyor. 35 yıldır İsrail'den bir taş bile sökülememiş olması akla bile gelmiyor. Kelimenin kendisi gayet kullanışlı ve işe yarıyor. Esed kliği de kırk yıl aynı nakaratı tekrar etti. 1967'deki savaşta Hafız Esed'in adeta İsrail'e hediye ettiği “Golan Tepeleri”ni geri almak için Suriye'nin imkanları orduya, silaha, uçağa yatırıldı. Şam, bırakın Golan Tepeleri'ni geri almayı, işgal altındaki topraklardan bir tuğla düşüremedi. Hakkını yememek lazım, kendi halkını bir güzel öldürebiliyor.

Peki 'direniş cephesi' İsrail'in kaç katı ediyor? Nüfus, ordular, doğalgaz, petrol, toprak derinliği, vs. Bütün bu kıymetler Filistinliler için, dünya müslümanları için ne işe yarıyor? Arap rejimlerinin petrol ve doğalgaz gibi çok stratejik bir silaha sahip olmalarına rağmen İsrail karşısında gösterdikleri acziyeti eleştirip durduk yıllarca. Arap denizinin ortasında küçük bir adacık halinde yaşayan İsrail karşısında gösterilen içler acısı acziyet müslüman zihinleri derinden yaralamıştı.

Ya 'Direniş cephesi', Tahran, Şam, Bağdat? Sonuç aynıysa, durum değişmiyorsa, Filistin hâlâ işgal altındaysa, 'Direniş Hattı'nı allayıp pullamanın kime ne faydası var? Diğer taraftan müslüman müslümanı kırarak Kudüs'ün, Filistin'in kurtuluşuna bir yol bulunabilir mi? Bırakın Irak'ı, sadece Suriye'de 300 binden fazla insan hayatını kaybetti. Amerikalıların “Hiroşima” ve “Nagasaki”ye attıkları atom bombaları 200 bin insanı öldürmüştü. Müslümanların fazladan düşmana ihtiyaçları yok. “Vekalet savaşları”yla biribirilerini nasılsa öldürüyorlar. Müslümanların biribirlerini öldürmeye duydukları şehveti, güçlerini birleştirmek için kullansalardı bölgenin çehresi değişirdi. İslam ülkelerinin uyrukları insanca yaşamak umuduyla Batı ülkelerine kaçmaya gerek duymazlardı.

Uzun süreceğe benzeyen bölgesel bir iç savaşın içindeyiz. Bu savaş bittiğinde elimizde ne kalacak, çok merak ediyorum. Milyonlarca yetimin, sakatın, katmerleşmiş mezhepçi ve etnik nefretin yanı sıra, ekonomik kaynakları heba edilmiş, harabeye dönmüş İslam memleketlerinin vebali ne olacak?

Amerika'dan, Rusya'dan, şundan, bundan, “alem-i İslam”a fayda gelmez. Müslüman müslümanı yok ederek, ne bu dünyada, ne öte dünyada kurtuluş bulamaz. Alem-i İslam'ın felah bulması dirliği ve birliğindedir. İslam uygarlığının merkezi topraklarını harabeye çevirmek İslam'ın geleceğine ihanettir. Aç susuz bırakılmış, korkutulmuş, sakat ve yetim kalmış çocuklarımızın canhıraş çığlıkları bile bu savaşı durdurmaya yetmiyorsa her belayı hak ediyoruz demektir. Durum böyleyken kimse bana 'direniş cephesi'nden falan söz etmesin. Kudüs'ten önce rûhumuzun kurtarılması gerekiyor.

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye